Çocuklukta yaşadığımız duygusal ihmalleri öteleyerek kimseyi yargılayıp suçlayamayız. Kendi ruhumuza neşter atmadan karşımızdaki kişiyi yargılayıp idam etmek en kolaycı yoldur. Çocukluğumuza dair ne hatırlıyoruz? Nasıl bir çocukluk döneminden geçtik? Ya da suçladığımız kişi nasıl bir çocukluk yaşadı ki tacize, tecavüze, istismara yöneliyor? Ya da biz nasıl bir çocukluk yaşadık ki istismara uğruyoruz? Bu sorularla cebelleşmek içsel toksinlerimizden kurtulmanın yolları olabilir.
Şunu baştan belirtelim; Kadının iznini almadan, kadın istemediği sürece kadının bedenine dokunmanın adı yani Türkçesi; İstismar-Taciz- Tecavüzdür. Kadın nasıl giyinirse giyinsin, ne zaman sokağa çıkarsa çıksın kadının sorunudur, erkeğin değil. Bir insanı taciz eden, tecavüz eden, istismar eden ister erkek ister kadın olsun sapkındır.
İstismara uğramış, tacize ve tecavüze maruz kalmış kadın ve çocukların çokluğunu düşündüğümüzde bu insanların bedeninde, duygusunda ve beyninde meydana gelen travmaların yıllarca yaşattığı dehşeti düşünebiliyor musunuz?
Çünkü beyin ve beden yaşadığı kaosu asla unutmuyor. İçsel toksinlerle yaşamaya devam ediyorlar. Unutuldu sanıldığı an da bile ansızın karşısına çıkıyor insanın. Sözgelimi; İstismar, taciz, tecavüz haberlerini duyduğunda dehşetle karşılıyor ve o ana kadar gidiyor. Beyinde bir kaos, bedende titremeler başlıyor…Profesyonel bir destek alana kadar içsel toksinler iyileşmiyor. Destek almayı başaranlar ya da cesaret gösterip ifşa edenler şanslı çünkü iyileşmeye giden yol kabullenmekten geçiyor.
Lakin bu kabullenme sanıldığı kadar kolay olmuyor çünkü bu sefer de toplumsal baskılar, gelenekler çıkıyor kadının karşısına. Ailesini, çocuklarını, kariyerini düşünmeye başlıyorlar. Susmak ve ifşa arasında gelip gidiyorlar. Biraz cesaret ve destekle ifşa gerçekleşiyor, içsel toksinlerden arınma başlıyor.
Kadınların cesarete ve dayanışmaya ihtiyacı var!
Kadınlar korku duvarlarını yıkmak zorunda!
Edebiyat dünyasının şişirdiği sonradan görme, n’oldum delisi yazarların, şairlerin taciz ve istismar vakaları ayyuka çıktı. Gerçi bunu edebiyat dünyasına maal edemeyiz çünkü hayatın her alanında kadınların karşısına çıkan taciz ve istismar vakalarını duymadığımız gün neredeyse yok gibi. Eğitim alanında, sağlık sektöründe, fabrikalarda, kur-an kurslarında yaşanan taciz ve tecavüz vakaları sosyoloji ve psikoloji bilimlerinin inceleme konusu oldu neredeyse.
Sevindirici olan şu ki kadınların korku duvarlarında çatlaklar başladı, bu çatlaklardan çıkan cılız sesler kitleselleşmediği sürece de korku duvarlarının yıkılmayacağını biliyoruz. Bir önceki makalemde içsel toksinlerle yaşamanın zor olduğunu söylemiştim. Bazı cesur kadınlar bu toksinlerle yaşamanın ağırlığına dayanamayıp maruz kaldıkları taciz, istismar vakalarını ifşa ettiler. Sanıyorum bunu ifşa etmek sanıldığı kadar kolay olmamıştır. Yıllar sonra nereden aklına gelmiş diyenlere cevaben şunu açıklamadan geçemeyeceğim; çünkü tecavüze, tacize uğrayan kişilerin yaşadığı tablo şudur; Şok ve şaşkınlık- İnkar- Öfke- Korku ve depresyon- Hüzün- Kabullenme ve o kişiyi ifşa etme parçalanan ruhsal bütünlüğün yeniden sağlanmasıdır. Bu yüzleşme yılları da alabilir. Bu tacizcileri, asla bağışlamayacaklardır kuşkusuz. İfşa etmelerinin en kıymetli tarafıysa kendi yaşadıkları içsel toksinleri başka kadınların yaşamasını istemediklerindedir diye düşünüyorum ve bu cesur kadınları selamlıyorum. Dilerim bu cesaret bulaşıcıdır, devamı gelir ve uykusuz gecelere hazır olsun tacizciler.
- Yazar Takdir bekler mi? - 14 Ağustos 2024
- Kör İnanç ve Terör - 4 Ekim 2023
- Z Kuşağı ve Deprem! - 9 Şubat 2023