Ekonomik Kriz ve Kadın Yoksulluğu: Derinleşen Eşitsizlikler

Türkiye’de ekonomik kriz toplumu derinden etkilerken, yoksulluk giderek daha yaygın bir hal alıyor. Ancak bu yoksulluğun etkileri toplumun her kesiminde aynı şekilde hissedilmiyor. Özellikle kadınlar, ekonomik krizlerin yarattığı zorluklardan en fazla etkilenen grupların başında geliyor. Yapılan araştırmalar, kadın yoksulluğunun toplumun diğer kesimlerinden nasıl ayrıştığını ve kadınların neden daha kırılgan olduğunu gözler önüne seriyor.

Kadınlar, düşük iş gücüne katılım oranları, kayıt dışı çalışma, ev içi bakım emeğinin görünmezliği ve toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle ekonomik krizlerden daha fazla etkileniyor. Ekonomik daralma dönemlerinde kadınlar, işlerini ilk kaybeden kesimlerden biri olurken; çalışanlar ise genellikle güvencesiz ve düşük ücretli işlerde çalışmak zorunda kalıyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2023 verilerine göre, kadınların iş gücüne katılım oranı %34,3 iken erkeklerde bu oran %71,5 seviyesinde. Bu düşük oranlar, kadınların iş bulmada zorlanması ve aldıkları maaşların yetersiz olması sonucunda hane gelirinin azalmasına ve kadınların yoksulluk döngüsüne kapılmasına neden oluyor.

Araştırmalar Kadın Yoksulluğunun Derinliğini Gösteriyor

Kadınların yoksulluğu, diğer toplumsal gruplardan daha ağır şekilde deneyimlediği bilinen bir gerçek. Sosyal Politikalar Merkezi’nin (SPM) raporlarına göre, kadınların yoksulluk oranı erkeklere kıyasla %20 daha yüksek. Bu fark, kadınların iş gücü piyasasında dezavantajlı konumda olmaları, kayıt dışı çalışmaya zorlanmaları ve bakım emeği yükünün ağırlığıyla açıklanıyor. Tarım, hizmet ve temizlik sektörlerinde çalışan kadınların %60’ı kayıt dışı çalışıyor ve bu kadınların çoğu yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

Tek ebeveynli kadınların ise yoksulluk riski çok daha yüksek. SPM’nin verilerine göre, tek başına çocuk yetiştiren kadınların yoksulluk oranı, hane halkı ortalamasının %35 üzerinde. Yeterli sosyal destek alamayan bu kadınlar, çocuklarının bakımını üstlenirken iş bulmakta zorlanıyor ve ekonomik olarak daha savunmasız hale geliyor.

Kadın Yoksulluğunu Derinleştiren Unsurlar: Bakım Yükü ve Eğitim Eşitsizliği

Kadın yoksulluğunun en önemli sebeplerinden biri, kadınların üzerindeki bakım yükü. Çocuk, yaşlı ve hasta bakımı gibi sorumlulukları üstlenen kadınlar, bu emeğin ekonomik karşılığı olmadığı için iş gücüne katılamıyor ya da düşük ücretli ve güvencesiz işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Kadınların ev içi emeği, ekonomik açıdan görünmez olduğu için kadınları yoksulluğa daha fazla iten bir unsur olarak öne çıkıyor.

Kadın yoksulluğunu derinleştiren bir diğer etken ise eğitim eşitsizliği. Eğitim düzeyi düşük olan kadınlar, genellikle düşük gelirli işlerde çalışmak zorunda kalıyor ve bu da ekonomik kriz dönemlerinde onları daha kırılgan hale getiriyor. TÜİK’in verilerine göre, lise altı eğitim seviyesine sahip kadınların işsizlik oranı %34, üniversite mezunu kadınlarda ise %13. Eğitim seviyesi düşük kadınların iş bulma imkanları kısıtlı olduğu gibi, buldukları işler de güvencesiz ve düşük ücretli oluyor.

Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Kadın Yoksulluğunu Besliyor

Kadın yoksulluğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinden bağımsız düşünülemez. Kadınlar, aynı işi yapmalarına rağmen erkeklerden genellikle daha düşük ücret alıyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2023 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre, Türkiye, cinsiyetler arası ekonomik katılım ve fırsat eşitliği açısından 146 ülke arasında 124. sırada yer alıyor. Bu durum, kadınların iş hayatında karşılaştıkları eşitsizliklerin ve maruz kaldıkları yoksulluğun sistematik olduğunu gösteriyor.

Kadınlar, iş gücü piyasasında ayrımcılığa uğradıkları gibi, kriz dönemlerinde de ilk işten çıkarılanlar arasında yer alıyor. Ekonomik kriz anlarında işverenlerin kadınlara yönelik tutumları, onların iş güvenliğini kaybetmesine ve daha fazla yoksullaşmalarına yol açıyor.