“Kadın cinayetleri, bir kadının ölümünden çok daha fazlasıdır. Bu cinayetler, kadınların toplumda ikinci sınıf vatandaş olarak görülmesinin ve kadına yönelik şiddetin normalleştirilmesinin bir göstergesidir.”
25 Kasım Kadına Şiddet Karşıtı Uluslararası Mücadele Günü, 1999 yılında Birleşmiş Milletler tarafından kadına yönelik şiddetin yaygınlığını ve sonuçlarını vurgulamak ve bu şiddete karşı uluslararası bir dayanışma oluşturmak amacıyla ilan edildi.
Kadınlara yönelik şiddet, kadınların cinsiyetleri nedeniyle maruz kaldıkları herhangi bir fiziksel, cinsel veya psikolojik şiddet biçimidir. Bu şiddet, fiziksel saldırı, cinsel saldırı, cinsel taciz, sözlü taciz, ekonomik şiddet ve psikolojik şiddet dahil olmak üzere birçok farklı şekilde kendini gösterebilir. Kadınlara yönelik şiddet, dünyanın her yerinde var ve milyonlarca kadını etkiliyor. Birleşmiş Milletler’e göre, her üç kadından biri hayatında en az bir kez şiddete maruz kalıyor.
Kadına yönelik şiddette üzerinde en çok durulması gereken konu Kadın cinayetleridir. Kadın cinayeti, bir kadının bir erkek tarafından öldürülmesidir.
Kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddetin en şiddetli biçimlerinden biridir. Kadın cinayetleri, ciddi bir sosyal ve psikolojik sorundur. Bu cinayetleri önlemek için, cinsiyete dayalı şiddeti ve toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini ele almak önemlidir. Bu cinayetler, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve kadına yönelik şiddetin yaygın olduğu toplumlarda yaygındır ve her zaman gündemin temel konusudur.
Kadın cinayetlerinin gündemde olmasının birkaç nedeni var.
Birincisi, kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddetin en şiddetli biçimlerinden biridir ve her yıl dünya çapında binlerce kadını öldürmektedir. Bu cinayetler, kadınların toplumda ikinci sınıf vatandaş olarak görülmesinin ve kadınlığa yönelik kalıp yargılar ve ayrımcılığın bir sonucudur.
İkincisi, kadın cinayetleri, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve kadına yönelik şiddetin yaygın olduğu toplumlarda yaygındır. Bu toplumlarda, genellikle kadınları ikinci sınıf vatandaş olarak gören ve kadına yönelik şiddeti normalleştiren kültürel normlar vardır. Bu normlar, kadınları daha savunmasız hale getirir ve cinayet riskini artırır.
Üçüncüsü, kadın cinayetleri, kadın haklarına yönelik tehditlerin bir göstergesidir. Kadın cinayetleri, kadınların toplumda eşit haklara sahip olmadıklarını ve kendilerini güvende hissetmediklerini göstermektedir. Bu, kadın hakları hareketini güçlendirmek ve kadınları güçlendirmek için bir motivasyon görevi görebilir.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, her yıl yaklaşık 87.000 kadın cinayeti işlenmektedir. Bu cinayetlerin çoğu, aile içi şiddet, “namus cinayetleri” ve cinsel saldırıların sonuçlarıdır.
“Namus cinayetleri”, dünyanın her yerindeki kadınları etkileyen ciddi bir sorundur. “Namus cinayeti”, bir kadının veya kızın, “ailenin onurunu” zedelediği iddia edilen bir eylem nedeniyle, genellikle bir aile üyesi tarafından öldürülmesidir. Bu eylemler, genellikle cinsel ilişki, evlilik dışı ilişki, zina veya ensest iddiaları gibi davranışları içerir.
“Namus cinayetleri”, genellikle geleneksel ve muhafazakâr toplumlarda görülür. Bu toplumlarda, kadınlara cinsellik konusunda katı kurallar uygulanır ve “aile onuru”, kadınların davranışlarına bağlı olarak görülür. Bu anlayışta kadın “erkeğin namusu” olarak görülmektedir.
“Erkeğin namusu” kavramı, son yıllarda giderek daha fazla eleştiri almaktadır. Bu eleştiriler, erkeğin namusunun bir “erkeğin malı” olduğu ve kadınların cinsel özgürlüğünün kısıtlanması anlamına geldiğini savunmaktadır.
Kadın cinayetlerinin en yaygın olduğu ülkeler, genellikle toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve kadına yönelik şiddetin yüksek olduğu ülkelerdir. Bu ülkeler arasında Ortadoğu ülkeleri, Meksika, El Salvador, Honduras, Brezilya, Kolombiya, Güney Afrika, Hindistan ve Pakistan bulunmaktadır.
Kadın cinayetlerinin yaygın olduğu toplumlarda, genellikle kadınları ikinci sınıf vatandaş olarak gören ve kadına yönelik şiddeti normalleştiren kültürel normlar vardır. Bu normlar, kadınları daha savunmasız hale getirir ve cinayet riskini artırır.
Türkiye’de kadın cinayetlerinin oranı, son yıllarda oldukça artmıştır. 2022 yılında, Türkiye’de 403 kadın cinayeti işlenmiştir. Bu, 2021 yılına göre %23’lük bir artıştır.
Kadın cinayetlerini önlemek için, Türkiye’de de cinsiyete dayalı şiddeti ve toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini ele almak için adımlar atılması gerekmektedir.
Kadın cinayetlerinin Sosyo-psikolojik boyutları karmaşıktır ve etkileri de yıkıcıdır. Bu cinayetler, kadınları korkutur ve güvensiz hissettirir. Ayrıca, kadınları güçlendirme ve cinsiyet eşitliği için mücadeleyi engelleyebilir.
Cinsiyet eşitliği, kadınların ve erkeklerin, toplumda eşit haklara, fırsatlara ve muameleye sahip olmasıdır. Bu, kadınların ve erkeklerin eşit eğitim, iş, sağlık ve sosyal hizmetlere erişimi anlamına gelir. Ayrıca, kadınların ve erkeklerin eşit siyasi temsile ve karar vermede eşit söz hakkına sahip olması anlamına gelir. Cinsiyet eşitliği, evrensel insan haklarına dayanır. Tüm insanların, cinsiyetine bakılmaksızın, eşit haklara ve fırsatlara sahip olması hakkı vardır. Cinsiyet eşitliği, daha adil, daha müreffeh ve daha barışçıl bir toplum için gereklidir.
Kadın cinayetlerini önlemek için, cinsiyete dayalı şiddeti ve toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini ele almak önemlidir. Cinsiyet eşitsizliği, kadınların ve erkeklerin toplumda eşit haklara, fırsatlara ve muameleye sahip olmamasıdır. Bu, kadınların ve erkeklerin eşit eğitim, iş, sağlık ve sosyal hizmetlere erişimi anlamına gelmez. Ayrıca, kadınların ve erkeklerin eşit siyasi temsile ve karar vermede eşit söz hakkına sahip olması anlamına gelmez.
Cinsiyet eşitsizliği, dünyanın her yerinde var ve birçok farklı şekilde kendini gösterir. Bazı yaygın örnekler şunları içerir:
Eğitim eşitsizliği: Dünyada, kız çocuklarının okula gitmesi ve eğitim görmesi erkeklerden daha az olasıdır.
İşe eşit ücret eşitsizliği: Dünyada, kadınlar erkeklere göre ortalama %20 daha az maaş alıyor.
Sağlık hizmetlerine erişimin eşitsizliği: Dünyada, kadınlar erkeklere göre daha az sağlık hizmeti alma ve daha yüksek ölüm oranlarına sahip olma olasılığı daha yüksektir.
Siyasi temsilde eşitsizlik: Dünyada, kadınlar siyasi temsilde erkeklerden çok daha az temsil edilmektedir.
Kadın cinayetlerine karşı mücadele etmek için atılacak adımlar şunlardır:
Toplumda kadına yönelik şiddetin farkındalığını artırmak gerekir
Kadınları güçlendirmek ve onlara destek sağlamak için çaba sarfetmek gerekir.
Cinsiyet eşitliğini teşvik etmek gerekir.
Kadın cinayetlerini önlemek için yasa ve politikaları uygulamak gerekir.
- Mizojinin Tarihsel ve Sosyolojik Temelleri - 19 Kasım 2024
- Teknolojinin Yetiştirdiği Kuşak: Z Kuşağının Sosyal ve Kültürel Profili - 12 Kasım 2024
- Türkiye’de Sosyoloji ve Türk Milliyetçiliği İlişkisi - 6 Kasım 2024