Kadın cinayetlerinin cezasızlıkla gölgelendiği bir ülkede, Pınar Gültekin davası bir kez daha kritik bir dönemece girdi. Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin, fail Cemal Metin Avcı hakkında verilen ağırlaştırılmış müebbet kararını “canavarca hisle öldürme yoktur” gerekçesiyle bozması, kamuoyunda büyük bir öfkeye neden olmuştu. Bu karara karşı çıkan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, sanığın eyleminin “canavarca hisle” işlendiğini vurgulayarak itirazda bulundu. Şimdi gözler, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na çevrildi.
Diri Diri Yakılan Kadına “Haksız Tahrik” Mi?
16 Temmuz 2020 tarihinde Muğla’da üniversite öğrencisi Pınar Gültekin, eski sevgilisi Cemal Metin Avcı tarafından önce boğulmuş, ardından varili içinde diri diri yakılarak üzerine beton dökülmüştü. Olay, Türkiye’yi derinden sarsan kadın cinayetlerinden yalnızca biriydi; fakat işlenen suçun dehşeti, faile yönelik verilecek cezanın sembolik önemini artırıyordu. Buna rağmen, Yargıtay 1. Ceza Dairesi, cinayetin “canavarca hisle” işlenmediğini iddia etti ve Avcı’nın “haksız tahrik indirimi” alması gerektiğine hükmetti.
Oysa kamu vicdanı çoktan hükmünü vermişti. Adli tıp raporlarına göre Pınar Gültekin hayattayken yakıldı, can havliyle mücadele etti. Ancak Yargıtay’ın bu kararı, failin cinayeti önceden planladığına ve infaz sürecinin dehşet verici niteliğine rağmen, sanığın lehine “haksız tahrik”ten yararlanmasına kapı araladı.
Hukuk Değil, Erkek Yargı mı Konuşuyor?
Kadın cinayetlerinin sıkça “tahrik indirimi” adı altında yumuşatıldığı bir ülkede, bu karar sıradan bir hukuki tartışmadan çok daha fazlasını ifade ediyor. Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin üç üyesi, bu korkunç cinayeti adeta sıradanlaştırarak, failin cezasını hafifletmek için gerekçeler üretiyor. Oysa burada mesele yalnızca bir hukuk yorumunun sınırlarını değil, patriyarkal yargı kültürünün sınırlarını da zorluyor.
Aile avukatı Rezan Epözdemir, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada itirazın kendilerine tebliğ edildiğini belirterek, Yargıtay kararını “hukuki dayanaktan yoksun, mesnetsiz ve kamu vicdanını zedeleyen bir hukuk garabeti” olarak tanımladı. Epözdemir’in ifadesine göre Ceza Genel Kurulu’nun emsal bir karar vermesi artık bir hukuki zorunluluk değil, tarihsel bir sorumluluk.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı: “Canavarca His Kesindir”
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, altı sayfalık kapsamlı bir itiraz dilekçesiyle Yargıtay’ın kararına karşı çıktı. Dilekçede, dosyadaki delillerin failin canavarca hisle hareket ettiğini net biçimde ortaya koyduğu, bu nedenle haksız tahrik indiriminin uygulanamayacağı belirtildi. Şimdi nihai karar, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na ait. Ancak kamuoyu, bu kararın yalnızca bir sanığın kaderini değil, bir ülkenin hukukla olan bağını da belirleyeceğinin farkında.
Hatırlayalım: Suç Sabit, Ceza Şüpheli
Yerel mahkeme ilk etapta sanığa ağırlaştırılmış müebbet cezası vermiş, ardından “haksız tahrik” indirimiyle cezayı 23 yıla düşürmüştü. Bu kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi bozdu. Ancak sanık avukatı dosyayı Yargıtay’a taşıyarak, hukuki bir oyalama süreci başlattı. Dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi, failin “canavarca hisle” değil, “ani öfke”yle hareket ettiğini savunarak sanığın lehine kararı 3’e 2 oyla bozdu.
Bu kararla, Pınar Gültekin’in yakılarak öldürülmesi bile bazı hâkimler için “ölçüsüz bir kıskançlık krizi” gibi gösterildi. İşte tam da bu nedenle, yargının kendi içinden gelen Başsavcılık itirazı bir tür vicdani direniş olarak öne çıkıyor.
- Yine Koruyamadınız: Devletin Koruma Kararı Saatler Sonra Katilin Elinden Alınan Bir Canı Kurtaramadı - 21 Mayıs 2025
- Yargı Vicdanla Yüzleşecek mi? Pınar Gültekin Davasında Savcılıktan “Canavarca His” İtirazı - 16 Mayıs 2025
- Bilimsel Görüşün Bedeli: Prof. Sözüer’in Mütalaasına Bürokratik Cezalandırma mı? - 15 Mayıs 2025