Günümüzde cinsiyetçilik adeta kendi korku tünelini yaratıyor. Cinsiyetçilik, erkek egemen kültür, özellikle gençler arasında yaygın bir eğilim gösteriyor. 2024’ün Ekim ayında İstanbul’un Fatih ilçesinde iki genç kadını vahşice öldürdükten sonra intihar eden Semih Çelik olayı ile öğrendik İncel hareketini. Ve bu hareketin farklı ülkelerde internet üzerinden genç erkekler arasında bir ağ oluşturduğunu… Anlaşılan o ki, bu tür kadın düşmanı örgütlenmeler, sosyal medya ağlarında yaygın. Cinsiyetçilik ve erkek egemen kültür, özellikle genç kadınları hedef haline getirirken aslında genç erkekleri de kendi zehrinde boğuyor.
Geçen hafta Fransa’da her yıl düzenlenen “Fête de la Musique » (Müzik Bayramı) kapsamında düzenlenen etkinliklerde, adeta « Elm Sokağı Kabusu » gerilim filminde olduğu gibi akıllara durgunluk veren olaylar yaşandı. Muhtemelen gazete manşetlerine yansıyan « Fransa’da festivalde kadınlara şırıngalı saldırı » başlıklı haberler, herkesi şoke etmiştir. Ülke genelinde « Fête de la Musique » etkinliklerinde 145 kadının, tek kullanımlık enjektör ya da iğne ile saldırıya uğradığı bildirildi.
Şırıngalı saldırıya uğrayan kadınlar, baş dönmesi ve mide bulantısı gibi şikayetlerle hastahaneye kaldırıldı. Kimileri şırıngalarda böcek ilacı olduğunu iddia ederken, benzeri birçok iddia kamuoyunda dillendiriliyor. Kan örneklerinin analiz sonuçları açıklanmadığı için henüz net bir şey söylemek mümkün görünmüyor. Lakin, etkinlik öncesinde sosyal medya platformlarında « kadınlara yönelik saldırı ve iğneyle yaralama çağrıları »nın yapıldığı yetkililer tarafından tespit edilmiş bir durum. Genç kadınlara dönük şırıngalı saldırılar kapsamında kimi şüpheliler gözaltına alınsa da bu çağrıların kaynağının kimler olduğu hala belirsizliğini koruyor.
1982’den beri kutlanan « Fête de la Musique » veya « Dünya Müzik Günü » 21 Haziran tarihinde yaklaşık yüz ülkede kutlanmaktadır. Bu festivalin Fransa’nın kültür tarihinin bir parçası haline gelmesi ise Fransız besteci Maurice Fleuret öncülüğünde başlar. Maurice Fleuret, o dönemde şöyle der : « Müzik her yerde, konserler ise hiçbir yerde olmayacak. » Ona göre bu bir devrimin başlangıcıydı ve bu başlangıç tüm müzik türlerine bir ses verecekti. Bu başlangıcı şöyle ifade eder : « Sesin özgürleşmesi, bir sarhoşluk, sanattan daha otantik, daha samimi, daha anlamlı bir baş dönmesi. » Ve böylece, 21 Haziran 1982’de bugün bildiğimiz şekliyle « Fête de la Musique » doğar. Türler veya uygulamalar arasında hiyerarşi olmaksızın tüm müzik türlerine ve tüm Fransız halkına açık, ücretsiz bir festival olarak, Fransa’nın kültürel hayatında yerini alır.
Son yıllarda bu festivale yöneltilen en büyük eleştirilerden biri, bu etkinliğin amacından uzaklaşıp, büyük konser organizasyonlarının tekeline girmesi ve kendi özgürlük felsefesinden uzaklaşması. Müzik türleri arasındaki hiyerarşiyi yıkmaya dönük bir amaçla başlayan bu festivalin son yıllarda kendi hiyerarşisini oluşturduğuna yönelik eleştiriler artıyor. Özetleyecek olursak, festivalin kendi ruhundan uzaklaşması söz konusu.
Her yıl 21 Haziran’da başkent Paris’ten Fransa’nın tüm şehirlerine kadar, kent merkezlerinden mahallelere kadar, her yerde müziğin envai melodileriyle karşılaştığınız keyifli bir gündür müzik bayramı. Bu yıl ise genç kadınlara şırıngalı saldırıların ve kaotik ortamın gölgesinde gündeme oturdu. Kim niye böyle bir saldırının çağrısını yapar ve örgütler? Neden tam da Müzik Bayramı’nda? Hedef “Müzik Bayramı” mı, kadınlar mı? Yoksa her ikisi de mi? Müziğin ritmine karışan genç kadınların cıvıl cıvıl sesleri, kimi niye rahatsız eder? Elbette insanın aklına birçok şey geliyor ama somut veri olmadan tartışmak bizi bir yere ulaştırmayacaktır. Ama bu saldırının hedefine bakarak bazı tahminler yapmak mümkün. Bunun hangi çevrelerce yapılırsa yapılsın, kadın düşmanlığına hizmet ettiği gayet açık.
Müziğin notalarına ve genç kadınların kahkahalarına kimler pranga vurmak ister? Müziğin notaları – dans – genç kadınların ışıl ışıl gülüşleri – müzik aletleri – özgürlükler, en çok nerelerde ve hangi zihniyetler tarafından karanlığın ortasında, tekinsiz bir dünyaya terk edildi? Taliban zihniyetinin bir versiyonu ile mi karşı karşıyayız? Eril kültürün bu zehir ve korku saçan şırıngasını kimler dolduruyor? Niye dolduruyor? Kadınları böyle bir tekinsiz dünyaya hapsetmek isteyenler kimler?
Bu sorular uzar gider elbet. Fakat, erkek egemen kapitalist kültürün eril şırıngası bizzat kadınların elleriyle kırılacaktır! Eril kültürün şırıngasının zehirinin amacı özellikle genç kadınlar üzerinde korku iklimini yaymaktır. Her zehirin bir panzehiri vardır! Eril şırınganın panzehiri ise kadınların özgürlük mücadelesini yükselterek, kadın dayanışmasını güçlendirerek, kadınların kazanılmış haklarına sahip çıkmaktır.
Kadınların sokaklarında özgürce yürüyeceği, şarkılar söyleyip dans edeceği bir ülke ve bir dünya mümkündür. Gökyüzünün tüm renklerinde, yaşamın ta kendisi kadınlarındır. Kadınlar vardır ve var olmaya devam edecektir! Eril kültürün şırıngasındaki zehir, kadınların özgürlük mücadelesinin panzehirinde yok olacaktır. İşte bu yüzden, şimdi kadınların mücadelesinin yükselme zamanıdır.
- Zehra’nın Direniş Çadırı - 17 Temmuz 2025
- Memleket-i Siyaset - 6 Temmuz 2025
- Eril Kültürün Şırıngası - 29 Haziran 2025