Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) ve Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi’nin (UNODC) yayımladığı çarpıcı rapor, kadın cinayetlerinin dünya genelinde geldiği korkunç noktayı gözler önüne seriyor. Rapor, her 10 dakikada bir kadının cinayete kurban gittiğini ortaya koyarken, bu ölümlerin çoğunluğunun evlerde, yakın partnerler ya da aile üyeleri tarafından işlendiğini vurguluyor. Bu bulgular, kadınların güvende olması gereken alanların, çoğu zaman en büyük tehlike kaynağı olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
Kadın Cinayetlerinin Küresel Profili
2023 yılında, dünya çapında 51.100 kadın ve kız çocuğunun ölümü, partnerleri ya da aile üyeleri tarafından gerçekleştirildi. Bu rakam, 2022’ye kıyasla bir artışı ifade ediyor ve kadınların yüzde 60’ının cinayetlerin kurbanı olarak yakın çevrelerinden geldiğini gösteriyor. Kadın cinayetlerinin evrensel bir sorun olduğu açıktır, ancak bölgesel farklılıklar bu şiddetin altında yatan sosyo-kültürel dinamiklere işaret ediyor:
Afrika, hem toplam cinayet sayısında hem de nüfusa oranla en yüksek seviyelere sahip: 100 bin kişi başına 2,9 kadın kurban.
Avrupa ve Asya gibi bölgelerde bu oran daha düşük olmakla birlikte, cinayetlerin çoğu yakın partnerler tarafından işleniyor.
Amerika kıtasında ise aile içi cinayetlerde kadın kurbanların oranı yüzde 58.
Bu veriler, kadınların yaşam hakkının, kültürel ve coğrafi bağlamdan bağımsız olarak tehdit altında olduğunu gösteriyor.
Türkiye’de Kadın Cinayetleri
Türkiye, kadın cinayetleri konusunda da dünyadan bağımsız bir tablo sergilemiyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 2023 raporuna göre, yıl içinde 334 kadın cinayeti işlendi ve 245 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. Çoğu vaka, kadınların boşanmak istemesi, şiddet gördüğü için ayrılmaya çalışması ya da bağımsız bir yaşam sürmek istemesi gibi gerekçelerle gerçekleşti. Türkiye’de kadın cinayetlerinin büyük bir kısmı yine eşler, eski eşler ya da yakın çevredeki kişiler tarafından işlendi.
Kadına Şiddet: Önlenebilir Ama Süregelen Bir Kriz
Kadın cinayetlerinin büyük bir kısmı tekrarlanan toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Bu durum, şiddetin zamanında ve etkili müdahalelerle önlenebilir olduğunu ortaya koyuyor. Ancak BM Kadın Birimi İcra Direktörü Sima Bahous’un belirttiği gibi, bu müdahalelerin gerçekleşebilmesi için sağlam bir yasal zemin, güçlü veri toplama mekanizmaları ve sıfır tolerans kültürü şart.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, kadın cinayetlerini insanlık adına bir utanç olarak nitelendirirken, bu sorunun çözümü için dünya çapında siyasi irade eksikliğine dikkat çekiyor. Kadın hakları örgütlerine ve sosyal hizmetlere yönelik finansman yetersizliği, bu tür şiddet vakalarının önlenmesini daha da zorlaştırıyor.
Neden Şimdi Hareket Etmeliyiz?
Rapor, kadın cinayetlerinin yalnızca bir istatistik olmadığını, her bir rakamın arkasında yok olan hayatlar ve yıkılan aileler olduğunu hatırlatıyor. Kadına yönelik şiddetle mücadele, yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorun olarak ele alınmalı. Bu nedenle, şiddetin kökünden önlenmesi için güçlü ceza adaleti sistemleri, hayatta kalanlar için şeffaf raporlama mekanizmaları ve toplumsal farkındalık artırıcı kampanyalar hayati öneme sahip.
Kadın cinayetleri, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en uç noktasıdır ve bu eşitsizlik, ancak güçlü yasal ve toplumsal değişimlerle aşılabilir. BM’nin 16 Günlük Aktivizm Kampanyası’nda ifade edildiği gibi, “Kadına Yönelik Şiddete Son Vermek İçin Birleşmeliyiz.” Çünkü bu mücadele, yalnızca kadınların değil, tüm insanlığın geleceğiyle ilgilidir.
- Derin Uzayda Dev Okyanus: Kara Deliğin Etrafındaki Su Rezervi - 26 Aralık 2024
- Asgari Ücrette Tepkiler: Sol Parti ve İşçi Emekçi Birliği Eylemleri - 26 Aralık 2024
- Suriye’de Gerilim Tırmanıyor: Türbe Saldırısı ve Mezhepsel Çatışmalar - 26 Aralık 2024