Aydın Anık benim Evrensel’den aktardığım “Metal işçileri MESS dayatmalarına karşı eylemde” baÅŸlıklı habere şöyle bir yorum yapmış:
“İşçi sınıfına bakar mısın hakkını bayrakla arıyor! Ben yıllardır EU’de (Avrupa BirliÄŸi- GA) o kadar yürüyüş gördüm hiç birinde bayrak taşıma yoktu!”
Aslında Anık’ın bu yorumu tek başına, özel olarak yanıtlanmayı hak etmiyordu. Ancak; sınıf, sınıf mücadelesi, sınıf bilinci gibi kavramların unutulduÄŸu/unutturulduÄŸu ve bu kavramların yerine salt ulusal, dinsel, mezhepsel kavramların geçirildiÄŸi ve cehaletin sadece saÄŸcı ve gerici toplumsal katmanlar arasında deÄŸil, kendisini solcu ve devrimci gören insanlar arasında da yaygınlaÅŸtığı, hatta popüler olduÄŸu günümüz ortamında bu yorum hakkında bir ÅŸeyler söylemek gerekiyor. Ne yazık ki Anık’ın yazdıkları, Marksizmden ve toplumsal mücadelelerin nasıl geliÅŸtiÄŸinden habersiz insanların, özellikle de salt ulusal, dinsel, mezhepsel kavramlar üzerinden düşünen ve davranan genç devrimcilerin yanılsamalarına tercüman oluyor ve onların zihin dünyasını yansıtıyor. Dolayısıyla aÅŸağıda sunduÄŸum birkaç satırı sadece Anık’a deÄŸil, onun gibi düşünen binlerce ya da onbinlerce insana hitaben yazıyorum.
Herhalde Anık başka bir dünyada yaşıyor ya da işçilerin sınıf bilincine önce Marksizmi kitaplardan okuyarak, birilerinin onlara Marksizm kursları açması yoluyla erişebileceğini sanıyor. bu yaklaşımın yanlışlığı ortadadır. Oysa gerçek yaşamda işler böyle yürümez. Yığınlar kendi deneyimleri yardımıyla eğitilebilirler. Bir başka deyişle sınıf bilinci sınıf mücadelesi içinde gelişir. Türk bayrağının devlet temsilcileri ya da faşistler tarafından taşınması ile sınıf bilinci yeterince gelişmemiş işçiler ya da gençler tarafından taşınması aynı şey değildir. Bu konuyu iki tarihsel örnek üzerinden ele alabiliriz.
15-16 Haziran 1970’de gerçekleÅŸen ve Türkiye tarihinin en kitlesel ve militan eyleminde de işçiler yer yer Türk bayrakları taşımışlardı. Bu direniÅŸ Türk egemen sınıflarını korkuttu. Ä°stanbul ve Ä°zmit’te sıkıyönetim ilanına yol açan ve 100,000’den fazla işçinin katıldığı bu direniÅŸ ve onun doÄŸrudan ve dolaylı etkileri, generallerin 12 Mart 1971 askeri-faÅŸist darbesinin tezgahlamasının da asıl ve birincil nedeniydi. Daha sonraları gerçekleÅŸen kitlesel işçi ve halk eylemlerine deÄŸiÅŸik gerici burjuva partilerinin etkisi altında yığınlar da katıldı elbet. Zaten bu hep böyle olacaktır. İşçiler, diÄŸer emekçiler ve gençler kendi gerici ve burjuva yanılsamalarından eylem içinde ve devletle ve egemen sınıfın baskı aygıtıyla karşı karşıya gelerek kurtulacaklardır. Ve onlar bu eylemlerin yoÄŸunluk ve süresine baÄŸlı olarak kendi objektif durumlarına denk düşen bir siyasal bilinç edinme doÄŸrultusunda evrilecek ve gene bu eylemler içinde Türk bayrağını ve onun simgelediÄŸi Türk milliyetçiliÄŸinin etkisinden kurtulacaklardır. Anık’ın ve benzerlerinin gerçek yaÅŸamdan kopuk düşünceleri doÄŸru olsaydı devrimcilerin, içinde MHP, AKP, SP eÄŸilimli işçiler ve gençler olduÄŸu gerekçesiyle hükümete ve iÅŸverenlere karşı yapılan ve yapılacak eylemlere katılmamaları, hatta bu eylemleri engellemeye çalışmaları gerekecekti.
Bir baÅŸka tarihsel örnek Rusya’da 1905 devrimini baÅŸlatan kıvılcım olan ve “Kanlı Pazar” diye bilinen işçi yürüyüşüdür. Ohrana görevlisi olan Papaz Gapon polisle elele “Rus Fabrika İşçileri BirliÄŸi” adını taşıyan bir örgüt kurmuÅŸtu. Gapon’un önerisine göre işçiler 9 Ocak 1905’de kilise bayrakları ve Çar’ın portrelerini taşıyarak II. Nikola’nın kalmakta olduÄŸu Kışlık Saray’a doÄŸru bir yürüyüş yapacak ve Çar “baba”larına, içinde yaÅŸadıkları korkunç koÅŸulları anlatan bir dilekçe vereceklerdi. Gapon’u tanıyan BolÅŸevikler bu yürüyüşe karşı çıktılar ve yapılması gerekenin Çar’a dilekçe vermek deÄŸil, rejimi silahlı ayaklanmayla devirmek olduÄŸunu anlattılar. Ama bunda etkili olamayınca işçilerle birlikte bu yürüyüşe katıldılar ve bunun bedelini de ödediler. Çar II. Nikola, 140,000 kadar işçinin aileleriyle birlikte katıldığı bu yürüyüşe ateÅŸle karşılık verdi. Bunun sonucunda bin kadar işçi ve işçi yakını ölürken 2000 kadar insan da yaralandı. Ölenler, yaralananlar ve tutuklananlar arasında BolÅŸevikler de vardı.
“Kanlı Pazar”da yaÅŸanan vahÅŸet, işçi sınıfının geri katmanlarının Çara ve rejime iliÅŸkin yanılsamalarını yerle bir etti ve işçi sınıfında bir bilinç sıçramasına yol açtı. Bu katliam Rusya’nın bir dizi kentinde geniÅŸ ve kitlesel gösterilerle protesto edildi ve 1905 devriminin baÅŸlangıcı oldu.
Avrupa/EU ve tekelci burjuva demokrasisi hayranı olduÄŸu anlaşılan ve esas standardı Avrupa/ EU olan Anık’ın, apayrı bir eleÅŸtirinin konusu olan ÅŸu sözleri üzerinde ise burada ayrıca durmaya gerek görmüyorum: “Ben yıllardır EU’de (Avrupa BirliÄŸi- GA) o kadar yürüyüş gördüm hiç birinde bayrak taşıma yoktu!”
- 1 Mayıs 1977 Tartışması: Aydınlıkçılık, Liberalizm ve Devrim - 3 Mayıs 2020
- Bolton Giderken… - 16 Eylül 2019
- Quo Vadis AKP Türkiyesi? - 27 Ağustos 2019