Hafızamızı yitirdik

Çin’de bir yarasa kanat çırptı, tüm dünyada kasırga oldu.

Kapitalizmin doğayı ve insan doğasını bozarak ve tüketerek uygarlığı geri dönüşsüz bir yok oluşa sürüklemektedir.
Amerikalı Marksist David Harvey bugünkü teknolojik gelişmelerde insanlığı anbean denetleme ve sınıfsal tahakküm tehdidinin varlığını vurguluyor. Bu tehdidi özellikle 5G ve Yapay Zekâ (YZ) teknolojilerinin daha da güçlendirdiği yönünde bilim adamlarının kaygıları var buna pek katılmıyorum.
Yapay Zekâ tartışmalı bir kavram. Zekâ’nın bir tanımı yok. Beynin hangi bölgelerinin hangi davranışta nasıl bir tepki verdiği çeşitli ölçüm araçlarıyla ölçülüyor ve buna zekâ deniyor. Bu ölçümler çok sübjektif. Akıl, zekâ, yaratıcılık vb. kavramlar çok tartışılan kavramlar… Hem Matematik, hem fizik, hem felsefe, hem de nörolojik bilimlerde üzerinde anlaşmaya varılmış konular değil. Yapay Zekâ kavramını İngiliz Matematikçi A. Turing ortaya atmış, Turing makinesi diye bir konudan bahsediyor. Turing testi diye de bir test önermiş. Bu konular yeni konular değil. Şimdi teknoloji ilerlediği için doğadan ve toplum yaşamından büyük miktarda veri toplanabiliyor. Bu, moda bir kavram… Matematikçiyim, doktoramı İstatistik alanında yaptım. Bilgisayar programcısı olarak bankada çalıştım, Türkiye’deki ilk otomatik para çekme makinelerinin programlanmasında yer aldım. 4 yıl Matematik Bölümü’nde okudum. 33 yıla yakındır matematiksel modelleme ve simülasyon konularında çalışıp üretmeye çabalıyorum. Şimdi kendilerine yapay zekâcıyım diyenlerin duydukları konuları 1992 yılından beri çalışıyorum, bu konularda hem teorik hem de uygulamaya dönük bilimsel makalelerim de var ama kendime yapay zekâ uzmanı demedim. Algoritma tasarımı, matematiksel modelleme, simülasyon dersleri de veriyorum, lisans ve lisansüstü düzeyde. Medya’da internet ortamında yapay zekâ uzmanı olarak kendini lanse edenlerin birçoğunun bu konularda teorik ya da deneysel çalışmalarına pek denk gelmedim. Şimdi birisinin adını yazdığınızda makalesi var mı yok mu kolayca görebiliyorsunuz. Makalesi varsa dergiye bakıyorsunuz, uyduruk bir dergi… Hiçbir indekse girmiyor, girse bile hiç atıf almamış. Bir sürü de paralı dergi var. 1000-1500 dolar veriyorsunuz, makaleniz yayımlanıyor. Şimdiki moda anlamda kullanılan yapay zekâ uyduruk bir kavram… Bak sizi izliyoruz ha, haberiniz olsun, bizim gözümüzden kurtulamazsınız vb gibi insanlarda korku duygusu yaratmak için dünya egemenlerinin bir söylemi… Abartmamak gerek. Bilgisayarda sadece program (kod, algoritma) yazarsınız, veri toplarsınız. Algoritmanız ne kadar gelişkin ve elinizdeki veri tabanı ne kadar genişse ona göre sonuçlar çıkarırsınız.
COVID-19 Süreci:

Üçüncü binyılda insanlığı teknolojik donanımlı Yeni Ortaçağ’a sokma çabasındaki küresel oligarşiyi –teknolojik ve ekonomik gelişmede önderliği yakalamasıyla– Çin’in durdurabileceği (David Harvey) görüşünden bahsediliyor? 5G ve YZ teknolojilerine karşı kitlesel gösterilerin başladığı aşamada Kovid – 19 salgınıyla girilen sürecin sonunda insanlık için nasıl bir gelecek tasarımı öngörülebilir tartışmaları var
D. Harvey’in çalışmalarını incelemedim. Bu süreç, sermayenin el değiştirme biçimidir. Eskiden dünya savaşı (paylaşım savaşı) denirdi. Aşağıdaki rakamlar sermayenin nasıl el değiştirdiğini net bir şekilde açıklıyor:
Koronavirüs salgını döneminde dünyadaki milyarderlerin serveti yüzde 27,5 artış göstererek 10,2 trilyon dolara ulaştı. İsviçre bankası UBS’in hazırladığı rapora göre, 2017 sonunda 8,9 trilyon dolar ile zirveye ulaşan bu servet, 2020’de Nisan – Temmuz arası dönemde 10,2 trilyon dolar ile yeni zirveye ulaştı.

2017’de 2158 olan milyarder sayısı ise 2189’a ulaştı. Hilyard, “Süper zenginlerin daha da zenginleştiğini gösteren UBS raporu, kapitalizmin gerektiği şekilde işlemediğinin göstergesi” diye konuştu. Stadler da dünya çapında yüz milyonlarca insanın sıkıntı çektiği bir dönemde milyarderlerin servetinin bu kadar artmasının halkta öfkeye yol açabileceğini söyledi. Stadler daha önce de zenginlerle yoksullar arasındaki bu devasa eşitsizliğin küresel isyan tehlikesi barındırdığı uyarısında bulunmuştu*.
Eskiden ücretli kölelik denirdi. Şimdi borçlu kölelik devri. Sistem böyle işliyor tüm dünyada. Küresel borçlar 272 trilyon doları aşarak rekor kırdı (Kasım 2020 tarihli bloomberg.com haberi).
Virüs değil; bizi unutmak, bir şeyin peşine düşmemek öldürüyor! “Çin’de bir yarasa kanat çırptı, tüm dünyada kasırga oldu. Kaos teorisinde buna kelebek etkisi diyorlar.”
(8 Nisan 2019 tarihinde Facebook hesabımda paylaşmışım)
Virüs değil, bizi unutmak, bir şeyin peşine düşmemek öldürüyor! Dünyada kaç tane dolar milyarderi var?
Öncekileri saymıyorum, İzmir’deki depremi ne çabuk unuttuk değil mi? Yıkıntıların altından 2 bebek çıkarılmıştı, hepimiz hüngür hüngür ağlamıştık. Kaçımız adını hatırlıyoruz? Ayda’nın? Hani babası hastaneden çıkarken ayağında çorabı olmayan kızı. Akıbetleri ne oldu? Var mı bir bildiğimiz? Evi yıkılanlar, fizyolojik ve ruhsal olarak yaralananlara ne oldu? Sorumlular bulundu mu? Neden peşine düşmüyoruz?
Hepimiz sorumluyuz, o nedenle 2 gün ağlayıp günah çıkarttıktan sonra vicdanımız rahat bir şekilde yaşadığımız bok çukurunda debelenmeye devam ediyoruz. İşini kaybedenler, işsizler sıcak bir evi olmayan çocuklar ne yapıyor acaba?
Bilmem ne dizisi çıkmış da, şöyle de böyle de, çok güzelmiş, yok sanatsalmış falan da filan tahlillerden geçilmiyor ortalık. Tüm gazeteler haber siteleri bu dizinin reklamı ile dolu. Facebook’ta çıkan reklamı Facebook’a şikayet ettim. Dolandırıcı diye…
Bu gün önce Corona adıyla sonrasında Covid-19 diye adlandırılan virüs Çin’de çıktı denildi. 18 Kasım 2020 akşamki açıklanan rakamlara göre vaka / hasta (cases) sayısına göre Çin 64. sırada, toplam vaka sayısı 86.361, ölenlerin sayısı 4634, yeni vaka sayısı 15. Hani birileri Çin’i batıracaktı, özellikle bilerek çıkarmışlardı vs vs. Tonlarca komplo teorisi duyduk. Hepsini unutuverdik. Şimdi 1. sırada USA var. Toplam vaka sayısı: 11,688,428; ölüm 254,125; bugünkü vaka sayısı 149,978.

Postmodernizmle birlikte felsefe ve sanatın insana karşı sorumluluk duygusunu yaygın olarak yitirdiği eleştirileri gündemde. Bugün insanın yok oluş sürecine sokulduğu bir dünyada sanatçı ve düşünürler ne yapabilir? Asıl soru bu.

“Neden bir mana arıyorsun ki? Hayat bir tutkudur.” Demiş bir Adem oğlu. En iyisi bir şiirle bitirmek bu yazıyı.

Gözlerimden Öpüyorum

Eylül geldi
her zaman nasıl geldiyse aynen öyle
saplandı, nefes almayı unutmuş yüreğime
televizyonlar, gazeteler ve bilumum şahsiyetler
ve bunların gölgeleri doldurmuş yine her mekanı

sen eksik kal bu diyarlardan
sen al içindeki nefesi kör bir kayanın dibine bırak
orada açmaya yüz tutmuş bir ayrık otunun ilk canı olmaya aday ol

biliyorum bu eylül de geçecek gelecek eylüller de
canını sıkma diyen canıma söz geçirebilsem keşke
bir eflatun mavisinde ölmeyi bekleyen kuşun gözlerini düşün diyor saçlarım
bırak bu yapraklar her zaman ki gibi düşsünler
sonbahar gelmezse baharlar da gelmez
bırak, bırak, bırak
kendini baharlara bırak diyor

gökyüzünde kırlangıçları beklediğin yazları düşün
sıcacık bir günün sonunda susuzluktan öldüğün anı hatırla
hatırla ki ölüm bu koskocaman dünyanın en acımasız sonu
ölmek için milyarlarca neden varken savaş çığlıklarına ne gerek var
bırak ölümü kendiliğinden gelsin

sen bir toprağın kokusunu unutmuşken
bedenini toprağa gömmek isteyenlere izin verme

içimde bir güvercin çırpınıp duruyor
kanatları, kanatları mı tüm canlıların nefesinde alıp veriyor
düşünemiyorum bu nasıl bir hayat
bildiğim tüm formülleri unuttum
hatırlamak da istemiyorum
bu dünyada formül yok
hepsini hem öldürmek hem de yaşatmak için uydurmuşuz
ben formül felan istemiyorum
ben kanatlarımı içime çekip ölümsüzlüğe yatıyorum
eylül geldi
gözümü seviyorum
görüyor şimdilik
gözlerimden öpüyorum

Fotoğraflar Burçin Abacı
Levent ÖZBEK