TÜİK her ay işsizlik verilerini açıklıyor. Sayılar düşüyor gibi görünüyor, ekonomi rayına oturuyor gibi sunuluyor. Ama perde arkasına baktığımızda, tablo karanlık. DİSK-AR’ın Mart 2025’te yayımladığı son rapor, bu karanlık gerçeği çırılçıplak ortaya koyuyor: Türkiye’de geniş tanımlı işsiz sayısı 11 milyon 417 bine ulaştı. Yani TÜİK’in ‘resmi’ verilerinin neredeyse dört katı kadar insan, aslında işsiz.
İşsizlik, artık sadece iş bulamamak değil; bir sistemin dışladığı, görmezden geldiği milyonların ortak adı haline geldi.
İşsizliği Tanımlamak: Dar Kapsamlı Yalanlar, Geniş Gerçekler
TÜİK’in açıkladığı dar tanımlı işsizlik verilerine göre 2025 Şubat’ında işsiz sayısı 2 milyon 886 bin kişi. Ancak bu sayı, yalnızca son dört haftadır aktif olarak iş arayanları kapsıyor. Ya iş aramaktan vazgeçenler? Ya umudunu kaybedenler? Ya geçici işlerde tutunmaya çalışan ama aslında işsiz olanlar? İşte bu insanlar “geniş tanımlı işsiz” kategorisinde yer alıyor. Ve sayı: 11,4 milyon.
İstatistiksel tekniklerin ardına saklanarak toplumsal gerçeklikten kaçamazsınız. Bu yöntemle işsizlik sorununu çözemezsiniz; yalnızca gizlersiniz. Türkiye’de işsizliğin asıl boyutu, geniş tanımlı verilerde saklıdır. Ve bu veriler, sadece ekonomik değil; aynı zamanda siyasal bir tercihi, yönetim anlayışını ve emek karşıtı ideolojik bir hattı da gösteriyor.
Umudu Yitirenler: Sessiz Çığlıklar
5 milyon insan, çalışmaya hazır olduğu halde artık iş aramıyor. Çünkü ya daha önce defalarca reddedildi, ya da iş piyasasında kendine yer olmadığını düşündü. Bu insanlar “çalışmıyor” değil; sistem tarafından dışlanmış, görünmezleştirilmiş insanlar. Yani “umutsuzlar ordusu.”
Kadınlarda geniş tanımlı işsizlik oranı ise yüzde 38,3! Bu, her üç kadından birinin emeğinin sistematik biçimde dışlandığı anlamına geliyor. Kadın istihdamının bu denli düşük olduğu bir ülkede, kalkınmadan, eşitlikten, hatta adaletten söz etmek mümkün değil.
İşsizlik Sigortası mı? Sadece %20’si Yararlanabiliyor
Her 10 işsizden sadece 2’si işsizlik ödeneği alabiliyor. Geriye kalan 8 kişi, hem işsiz hem de sosyal güvenlikten yoksun. Yani bir yanda üretim sürecinden koparılmış, öte yanda sosyal devletin şemsiyesi dışında bırakılmış milyonlar var.
Bu tablo sadece işsizlik değil; aynı zamanda güvencesizliktir, yoksulluktur, umutsuzluktur. İnsanların işsizlikle baş başa bırakıldığı, çaresizliğin sıradanlaştırıldığı bir düzenle karşı karşıyayız.
İstatistiğin Maskesi: Gerçeği Saklayan Yönetişim
TÜİK verileri, yalnızca sayıları değil, siyasi tercihi de temsil ediyor. İşgücü piyasasına dair verileri dar tanımlar üzerinden sunmak, yalnızca ekonomik gerçekliği tahrif etmekle kalmaz; aynı zamanda sorumluluğu reddetmenin ve hesap vermemenin aracıdır. İşsizlikle mücadele etmek yerine, istatistikleri eğip bükerek başarı hikayesi yazmak isteyen bir yönetim anlayışı var.
Bu anlayış, yalnızca teknik değil; ahlaki bir sorundur.