Her yıl Kasım ayının üçüncü Perşembe günü, Dünya Felsefe Günü olarak kutlanır.
Dünya Felsefe Günü nedeniyle felsefenin gündeme gelmesi önemlidir; çünkü gerek dünyada gerekse ülkemizde felsefeye duyulan gereksinimin arttığını görüyoruz. İnsanlığın karşı karşıya olduğu problemler kadar, ülkemizin kendine özgü problemleri de, olaylara felsefenin ışığında da bakabilmeyi gerekli kılmaktadır. Bütün dünyadaki felsefeciler çeşitli etkinliklerle Dünya Felsefe Günü’nü kutluyor.
Felsefe fildişi kulesinden çıktı artık. Ama önümüzde yürüyecek uzun ve engebeli bir yol var. Bu yolda Dünya Felsefe Günü, olan bitene felsefi değer bilgisiyle bakmak ve bilgiyle düşünmenin ne kadar yaşamsal olduğunu hatırlatmak için bir fırsat oluşturuyor.
Felsefe, insanın, kendisini ve çevresini anlama, açıklama ve yorumlama çabasıdır. Günlük yaşantımızda pek çok şeye merak duyarız. Açıklamasını yapamadığımız birçok olayın “niçin öyle olduğunu veya olmadığını” kendi kendimize veya sağa-sola sorarız. Doyurucu bir yanıta da ulaşmadan rahatlamayız. Bu anlamda Felsefe, merak ettiğimiz her şeyi sorgulamadır.
Olayların akışı karşısında aklımızın duyduğu merak; bizi, onları anlamaya, onların neden ötürü o şekilde meydana geldiklerini araştırmaya sevk eder. Yani onların sebeplerini aratmaya zorlar. Felsefe, insan aklının olaylar hakkında duymuş olduğu devamlı merakın daha çok birleştiriciliği ile meydana gelmiş, daha çok bilme, daha çok anlama ihtiyacından doğmuştur. İnsanla ilgili olan, hemen her şeyin Felsefenin konusu içine girdiği söylenebilir. İnsanın doğayla, diğer insanlarla ve canlılarla olan ilişkisi gibi konular Felsefenin araştırma alanıdır.
Gençlik dönemi, yaşamda en önemli seçmelerin yapıldığı dönmedir. Bu dönemde gencin kimliğini kazanması için, yaşam hakkında tutarlı bir felsefe yapması gerekir. Bu dönemde genç: “Ben kimim? ,Benim için neler değerlidir? ,Yaşamdan ne istiyorum?” Sorularını sorması ve bu soruların yanıtını araması gerekir. Bu soruların yanıtını araştırırken aynı zamanda kimliğini de kazanmaya başlar. Kimlik yapısı ne kadar iyi gelişirse, genç kendi özelliklerinin ve bireyselliğinin o kadar farkında olur. Bütün bunlar Felsefe yapma çabası olarak değerlendirilebilinir.
Bu gün gençlik Felsefeyle ne kadar ilgilidir? Bu sorunun yanıtını maalesef olumsuz vermek durumundayız. Gençlerin çoğunluğu Felsefe içerikli kitaplar okumadığı gibi, okullarda okutulan iki saat Felsefe dersine de ilgisiz kalmakta; dersi, “gereksiz bir ders” olarak ifade etmektedir. Felsefenin ne olduğu, ne işe yaradığı ve yaşamda onun için ne önem taşıdığı sorusunu yanıtlama gereğini bile duymamaktadır. Derste yapılan tartışmalardan uzak durmakta, kendi yorumunu katmaktan aciz kalmaktadır.
Bu anlayışla Felsefeye uzak kalan gençlik, kimliğini kazanmada yetersiz kalmakta, böylece yozlaşmaya açık durmaktadır. Aynı zamanda kişisel yaratıcı özerliklerini de ortaya koyamamaktadır. Bu özellikteki gençlik, kendi toplumuna da katkı sunamamakta, toplumun gelişimi için bir çaba sarf etmemektedir.
Bugün gençliğin “sorun” olarak algılanması ve gençliğin sorunlarını çözemez hale gelmesinin nedeni de Felsefeye uzak kalışından kaynaklanmaktadır. En küçük problem karşısında kendini çaresiz görmesi ve sorunu çözecek dinamizmi kendinde bulamaması, sorgulayıcı olamamasından kaynaklanmaktadır. Sorgulayıcı bir mantığa sahip olsa kendince çözüm yolları araştırır, sonuca ulaşmaya çalışır. Bütün yolları denedikten sonra çözüme ulaşamadığı zaman başkasından yardım istemesi gerektiğini bilir.
O halde gençliğin herkesten çok Felsefeye ilgi duyması gerekir. Eğer gençlik, kendini bulmak, kimliğini oluşturmak istiyorsa, sorunlarını çözebilecek bir yeterliliğe ulaşmak, yeteneklerini geliştirmek, toplumun dinamik gücü olmak ve topluma yön verici unsurlar arasına katılmak ve insan olarak aklını cesaretle kullanmak istiyorsa Felsefe yapması gerekir.
- Mizojinin Tarihsel ve Sosyolojik Temelleri - 19 Kasım 2024
- Teknolojinin Yetiştirdiği Kuşak: Z Kuşağının Sosyal ve Kültürel Profili - 12 Kasım 2024
- Türkiye’de Sosyoloji ve Türk Milliyetçiliği İlişkisi - 6 Kasım 2024