CHP’li Belediyelere Yönelik Soruşturma Dalgası: Kartal Belediye Başkanı Hakkında İddianame

Türkiye’de yargının siyasallaşması tartışmaları yeni bir boyut kazanırken, CHP’li belediyelere yönelik art arda açılan soruşturmalar, hukuk sisteminin iktidarın baskı aracı haline geldiğini açıkça ortaya koyuyor. Son olarak Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel ve 20 belediye çalışanı hakkında hazırlanan iddianame, muhalefet belediyelerine karşı yürütülen sistematik saldırının son halkası olarak gündeme geldi.

Söz konusu iddianamede, belediyeye ait 44 taşınmazın usulsüz şekilde kiraya verilmesi gerekçesiyle Yüksel hakkında “görevi kötüye kullanma” suçlamasıyla hapis cezası talep ediliyor. Ancak bu iddianame, hukuki bir incelemeden ziyade, siyasi bir hesaplaşma girişimi olarak okunuyor. İktidarın, CHP’nin yerel yönetimlerde elde ettiği başarıyı baltalamak için yargıyı araçsallaştırdığına dair işaretler giderek daha belirgin hale geliyor.

CHP’li Belediyeler Hedefte: Hukuk mu, Siyaset mi?

CHP’li belediyelere yönelik bu tür soruşturmalar, Türkiye’de yerel yönetimler üzerinde kurulan siyasi baskının en somut göstergesi. 2019 yerel seçimlerinde İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyükşehirleri kaybeden iktidar, bu yenilginin faturasını muhalefet belediyelerine kesmeye çalışıyor. Belediye kaynaklarının ve yetkilerinin kısıtlanmasından başlayarak, sürekli teftiş ve soruşturmalarla kuşatılan CHP’li yönetimler, hizmet sunmak yerine kendilerini aklamak için mücadele etmek zorunda bırakılıyor.

Kartal Belediyesi’ne yönelik hazırlanan iddianamede, taşınmazların kiraya verilme sürecinde Devlet İhale Kanunu’na aykırı hareket edildiği ve bu nedenle kamu zararı oluştuğu iddia ediliyor. Ancak bu iddiaların içeriğine bakıldığında, iddianamenin hukuki delillerden çok, siyasi bir mesaj taşıdığı açıkça görülüyor. İhalelerin tamamında yalnızca tek bir katılımcının yer alması ve pazarlık usulü uygulanması, yıllardır Türkiye’de hemen her düzeyde yapılan bir uygulama olmasına rağmen, yalnızca muhalefet belediyelerine yönelik bir suç unsuru olarak gösteriliyor.

Yargının Siyasallaşması ve İktidarın Hesaplaşma Aracı

Bu tür soruşturmalar, yargının bağımsızlığını yitirdiği ve iktidarın politik çıkarlarına hizmet eden bir araç haline geldiği eleştirilerini daha da güçlendiriyor. Türkiye’de yargı, özellikle son yıllarda, hukukun üstünlüğü ilkesini terk ederek siyasi güçlerin direktifleri doğrultusunda hareket eder hale geldi. Kartal Belediyesi’ne yönelik soruşturma da bu durumun bir yansıması olarak değerlendiriliyor.

CHP’li yetkililer, bu süreci “muhalefeti itibarsızlaştırma ve belediyelerin hizmetlerini engelleme çabası” olarak nitelendiriyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik “ahmak davası” gibi örnekler, yargının sadece muhalefete karşı değil, aynı zamanda toplumun demokratik iradesine karşı da bir tehdit oluşturduğunu gösteriyor.

İktidarın Kayıp Büyükşehirlerle Hesaplaşması

2019 seçim sonuçları, AKP’nin yıllardır elinde tuttuğu belediyelerden vazgeçmek zorunda kalmasıyla iktidar için ciddi bir darbe oldu. Belediyelerin el değiştirmesi, yalnızca siyasi bir yenilgi değil, aynı zamanda ekonomik kaynakların kontrolünün kaybedilmesi anlamına geliyordu. Bu nedenle, CHP’li belediyelere yönelik soruşturmalar ve incelemeler, aslında bir “kaybedilen gücü yeniden ele geçirme çabası” olarak değerlendiriliyor.

Kartal Belediyesi iddianamesi de bu kapsamda bir hukuki süreç olmaktan çok, siyasi bir mesaj taşıyor. CHP’nin kazandığı yerel yönetimlerin başarısını gölgelemek ve kamuoyunda “muhalefet de yolsuzluk yapıyor” algısını yaratmak için yargının devreye sokulduğu aşikar. Ancak bu durum, Türkiye’de demokrasinin altını oyan ve toplumsal güveni zedeleyen bir tabloyu da beraberinde getiriyor.

Muhalefetin Savunması: “Hukuk ve Adalet İktidarın Elinde”

CHP’li yöneticiler, bu tür soruşturmaların yalnızca belediyeleri değil, doğrudan halkın iradesini hedef aldığını vurguluyor. Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel’in de aralarında bulunduğu isimler, sürecin hukuk değil, siyaset zemininde yürütüldüğünü belirtiyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada, “İktidar, yerel yönetimlerdeki başarımızdan rahatsız. Halkın belediyelerimize duyduğu güveni sarsmak için bu soruşturmaları devreye sokuyor” ifadelerini kullanmıştı.

Yargının İtibar Kaybı ve Toplumsal Güvensizlik

Yargının siyasallaşması, yalnızca muhalefet partilerini değil, Türkiye’de adalet sistemine olan güveni de derinden sarsıyor. Kartal Belediyesi örneği, yargının iktidarın sopası haline geldiği bir düzenin en açık kanıtlarından biri. Bu süreç, halkın demokratik iradesine müdahale anlamına gelirken, Türkiye’nin hukuk devleti ilkesinden hızla uzaklaştığını da gözler önüne seriyor.

Eğer yargı, iktidarın baskı aracı olmaktan çıkmazsa, bu durum yalnızca muhalefet belediyelerine değil, tüm topluma yönelik bir tehdit haline gelecektir. Adaletin siyasete kurban edildiği bir ülkede, demokrasi ve halk iradesinin korunması mümkün değildir. Kartal Belediyesi’ne yönelik bu iddianame de, adaletten çok bir siyasi mühendislik örneği olarak tarihe geçecektir.