Brezilya’da seçim sonrası milyarderler

Milyarderler birbirine benzer. Temsilcileri de…

Amerika’da D. Trump, Rusya’da V. Putin, Türkiye’de R. T. Erdoğan, Brezilya’da J. Bolsonaro. Fransa’da E. Macron…

Liste uzar fakat benzerlikleri aynıdır. İktidarı, gücü ele  geçirince, artık yıkılana kadar bırakmazlar. İktidarı kaybetmek onlar için kişisel servetlerini kaybetmek gibidir.

Mallarının elinden alındığını düşünürler.

Brezilya’da Bolsonaro kendisini Milyarder dostlarının kucağına atıp (şu anda Amerika’da!) Brezilya’da “İktidarının çalındığını, seçimleri kendisinin kazandığını” iddia ederek halkı kışkırtıp hükümet binalarını bastırttı. Tıpkı Tramp’ın ABD Seçim sonuçlarının açıklanmasından, seçimleri kaybetmesinden sonra taraftarlarına ABD Parlamentosunu bastırması gibi.

Bunlar ne rastlantı ne tesadüf ne de arızi şeyler.2 000 li yıllardan itibaren iktidara BİZZAT yerleşmeye yönelen (ve  başlayan ) sermaye sınıfının, MİLYARDERLERİN, bundan sonra “kapitalist sistem içerisinde ülkeleri nasıl yöneteceklerinin ” göstergesidir.

Kapitalist sistemde   yönetim biçiminin ARTIK “Sermayenin Yeni Yönetim Şekli “olacağının sinyalleridir.

Bu yönetim biçeminin (Daha derin ve geniş bir çalışmanın konusu olmakta olan) gözle görünür sinyalleri  birçok  ülkede gözükmeye başladı. Bu ülkelerde her gün her yıl ve Parlamento-başkanlık- vs seçimlerinde yaşıyorlar. Yaşananlar her ülkenin tarihi olarak sınıf mücadelelerinin  düzeyi, sınıf mücadelesi birikim ve kazanımları ölçüsünde farklılaşıyor. Ancak ortak  özellikleri Kapitalist sistemin yöneticileri artık TEMSİLCİLERİ değil BİZZAT KAPİTALISTLERİN kendileri olacak. Yani; MİLYARDERLER.

Brezilya’daki gelişmeler Milyarderlerin iktidara yaklaşım  biçiminin bir örneği olarak  ele alına bilir.

Basitçe Brezilya’da   J.Bolsonaro ‘ın yönetime gelmesi, ülkede sermayenin tüm ülke sathında pervasız, kuralsız ,hiçbir kurumu tanımaksızın ve sınırsız bir yayılım içerisine girmesine neden oldu. Bunun koşullarını oluşturmak iktidarın TEK işi, amacı idi. Yok olan ormanlar, tahrip edilen  işletme sahası ve maden ocaklarına dönüştürülen  Brezilya toprakları…

İktidardan uzaklaşmasının ardından Yine Milyarderlerin tipik reaksiyonu oluştu. “Seçimler kaybedilmemiş çalınmıştı. Bunun karşılığı Zorla Geri Almak!”dı.

ABD de de Brezilya’da da denenen bu!

Milyarderlerin uyguladığı bu yöntem yüzyıllardır uygulanmakta olan, alışılmış sistem içerisinde ilk anlarda pek anlaşılmadı ciddiye alınamazdı… Alınmadı da. Bir süre alınmayacak, önemsenmeyecek ESASTAN irdelenmeyecek de.

Bu doğal. Çünkü, Kapitalist sistemin YÖNETİM ŞEKİLLERİNİ ve BİÇİMLERİNİ  ne Kapitalizmin ücretli  işçileri, ne de genel olarak halk belirledi. Belirleyen 17.yy itibaren bizzat kendileri KAPİTALİSTLER ve onların sınıfı Burjuvazi idi. Kapitalist sistem içerisinde ücretli işçiler bu sistem yerine kendi sistemlerini ve Yönetim Biçimlerini talep ettiklerinde kanla terörle karşılandı, bastırıldı…

Bu, tüm ideolojik sahada, yüzyıllardır toplumlara anlatıldı. Bilimsel teorilerde, eğitim sisteminde anlatılan yazılan teorisi öğretilip pekiştirilen  tüm toplumun zihnine  kişilerin kendi isimleri, adları gibi nakşedildi. İnsanlık için tek ve en doğru yönetim şekli idi bu. “Totalitarizme karşı Açık-Sivil -Toplum” Bu da ” Güçler ayrılığına dayalı Parlamenter Sistem” di!

İşte Milyarderlerin yıkmaya başladıkları sistem bu sistem!

Milyarderler “Sermayenin bugünkü birikim ve varoluş biçimi”nin dayatması sonucu ülke ve toplumları  kendilerinin kurup, yüzyıllardır sürürdür Mevcut Sistemle yönetemez duruma geldiler. Onlar ARTIK Ülke-toplum ve Yeryüzü ölçeğinde  Kapitalist Sistemi “Kendi Anonim Şirketleri, Sermaye Gurupları  ” gibi, yanı KENDİ MALLAR-VARLIKLARI gibi yönetme talebi ve yönelimindeler.

Brezilya bugün bu kaosu yaşamakta.

Bu kapitalist sistemin kendi devletlerinin “İdeolojik aygıtları” ile oluştutup pekiştirdikleri “İdeal Yönetim” mitinin bizzat kendileri tarafından sonlandırılmasıdır.

Kapitalist sistemdeki bu gelişme, pek de ciddiye alınmadı. (Tüm kapitalist sistem düşünüldüğünde) bu; yüzyıllardır daha iyi-kolay ve ÇOK sömürü için uygulanan Güçler ayrılığına dayalı Parlamenter Sistem ” e toplumda  oluşturulmuş güvenden de kaynaklanmakta idi.

Kendilerinin “Olmazsa Olmazı!”nı neden kendileri yıksın dı  ki?

Tüm zihinleri meşgul eden bu!… Soru haklı da!.

Yüzyıllardır hangi Anayasa Hukukçusu bu “Sistemle” yetişmedi ki, Hangi ekonomist “Başka bir sistem?” eğitimi gördü. Hangi  tarihte hangi ülkede dünyada genel kabul gören “güçler ayrılığına dayalı parlamenter sistem kötüdür, değişmelidir” tezi alkışlarla karşılandı ciddiye alındı. Hangi iktidara gelmeye hazırlanan muhalefet parti ve gurupları bunu telaffuz etti..

Hal böyle olunca Milyarderlerin iktidara doğrudan yönelme biçimleri, onların yeni yönetim sekli ARİZİ olarak algılandı, yaptıkları da “değişik ama geçici” olarak yorumlandı, yansıtıl.

Uyguladıkları yöntem ya, “Delidir, hastadır, bir iktidar sarhoşunun deli saçmalıkları, ..hırsı. Sistemi bağlamayan KİŞİSEL yönetimi ” olarak görüldü.

Putin’in Rus Oligarkı, Diktatörü, Trump’ın çılgın, milyarder, İktidar hasta. Erdoğan’ın Sultanlık sevdalısı, güç zehirlenmesi,… Hepsine bir bahane bulundu ve bunların KAPİTALİST SİSTEMİN yöneticileri olduğu , şirketlerini nasıl yönetiyor ise ülkeyi de aynı şekilde yönettikleri gizlenmeye çalışıldı.

‘Sol’  ve mevcut sistemin savunucusu burjuva parti ve düşünürleri de, Milyarderlerin iktidara gelmekte olduğunu hissediyor olmalarına rağmen, fare misali, karşılarında duran kediye gözlerini kapatarak cevap bulmaya çalışıyorlar.

Milyarderlerin, burjuvasının (elbette kendilerinin) taş-taş üstüne koyarak (o her taşın altına bir işçinin, emekçinin cesedini yatırarak) yüzyıllardır inşa  ettiği ,eski sistemi yıkmaya başlaması,  eski sistem savunucuları tarafından hala kabul edilmemekte. Kendi içindeki  bu gelişmeyi hala görmemek için gözlerini sıkı sıkı kapatmaktalar.

Hala yeniden kendi eski görkemli yıllardaki gibi, sistemlerinin  işleyeceğini, yaşatılabilir olduğunun düşlemekteler.

Oysa her gün   dünyanın birçok ülkesinde ve birçok  ŞEÇİM SONUÇLARINDA ve sonrasında oluşan durum  gözlerimizin önünde yaşanmakta. Bu günlerde Brezilya da olduğu gibi.

Bu yarın dünyanın başka bir ülkesinde, olabilir mi? örneğin Türkiye’de olacaklara bir örnek olabilir mi?

Bu her ülkedeki sınıf mücadelesinin, emekçiler, Ücretli-Ücretsiz işçiler ve ezilen halkların Milyarderler karşısında  gücü, örgütlülüğü  ve  direnişi ile belirlenecektir.

Brezilya halkı bugün Sermayenin Yeni Yönetim Şekline, Milyarderlerin bizatihi yönetimine direnmektedir. Direniş Kapitalist Sistemimin kendisine yönelik değildir elbette. Ama  bu direniş Milyarderlerin gelecekte yönetimine karşı Ücretli-Ücretsiz işçilerin sessiz kalmayacaklarının ifadesidir.

Bu arada Milyarderler sınıfında olmayan geniş bir yelpaze içerisinde seyreden burjuva-küçük üretici, halk kesimi  hala ” Burjuvazinin Eski, Güçler ayrılığına dayalı Parlamenter Sistem” hayali ile avutulmakta, yüzyıllardan gelen alışkanlıklarla  Milyarderlerin  yeni yönetim sistemi karşısında pasivize edilmekteler.

Eski sistemin yeniden inşası (RESTERASYON); bu bugün için en güçlü seçenek olarak sunulmakta ve maalesef  böyle olduğu  da halk tarafından büyük ölçüde kabul görmekte.

Bu illüzyonu, geçici hayali, reel, gerçek yaşam ve yaşanacaklarla değiştirmek de yine  halk hareketlerinin gücüne bağlı kalacaktır.