Bluesky’nin genç CEO’su Jay Graber, sosyal medya dünyasının geleceğine dair The New Yorker’a kapsamlı bir röportaj verdi. Graber, platformların milyarderlerin elinden alınarak kullanıcıların yararına olacak şekilde dönüştürülmesi gerektiğini savunuyor.
34 yaşındaki Jay Graber, sosyal medya alanında yeni bir dönemi temsil ediyor. Kriptografi geçmişi ve merkeziyetsiz dijital yapılar üzerine çalışmalarıyla tanınan Graber, 2021 yılında Jack Dorsey tarafından kurulan Bluesky’nin CEO’luk koltuğuna oturmuş durumda. The New Yorker yazarı Kyle Chayka ile gerçekleştirdiği derinlemesine söyleşide, Graber’in sadece teknik değil, aynı zamanda felsefi bir vizyon sunduğu görülüyor: “İnsanların içinde bulunduğu platformlar öyle inşa edilmeli ki, onları kötüye kullanmak neredeyse imkânsız hale gelsin.”
Dorsey’in Rüyasından Graber’in Gerçeğine
Bluesky, ilk olarak Twitter’ın kurucusu Jack Dorsey’in 2019’da ortaya attığı bir fikir olarak başladı. Dorsey’in hedefi, sosyal medya için açık ve merkeziyetsiz bir protokol geliştirmekti. Ancak 2022’de Elon Musk’ın Twitter’ı satın almasıyla bu vizyon doğrudan X’e entegre edilmedi. Dorsey bir süre sonra Bluesky’nin yönetiminden çekilirken, şirket tamamen bağımsız ve kamu yararına çalışan bir yapıya dönüştü. Şimdi Bluesky, Graber liderliğinde kendi ayakları üzerinde duruyor.
Graber, platformun açık protokol olan AT Protocol ile çalışan yapısını “bir oteller zincirine” benzetiyor. Kullanıcılar bu sistem içinde diledikleri “oteli” (yani platformu veya topluluğu) seçebiliyor, hatta kendi “odal arını” (yani sosyal medya deneyimlerini) inşa edebiliyorlar. Bu, tek bir merkezden gelen dayatmalar yerine, toplulukların kendi kurallarını belirleyebildiği demokratik bir yapı anlamına geliyor.
“Kâr Etmek Uğruna Kötü Tasarlanmış Platformlar Toksik Ortamlar Yaratıyor”
Röportajın kilit noktalarından biri, Graber’in platform tasarımıyla etik arasındaki ilişkiyi kurması. Ona göre günümüz platformları, kâr amacıyla “bağımlılık yaratacak şekilde” tasarlanıyor. Bu bağımlılık kullanıcı etkileşimini artırsa da, toplumsal etkileri oldukça yıkıcı: nefret söylemi, bilgi kirliliği, kutuplaşma…
Graber, bu düzeni tersine çevirmeyi hedefliyor. “Bluesky, etik olarak tarafsız değil. Bilinçli olarak daha sağlıklı, katılımcı ve şeffaf bir sosyal alan kurmak için tasarlandı,” diyor. Ona göre teknoloji, etik bir vizyona sahip olduğu sürece özgürleştirici olabilir.
“Yeni Sahipler Eski İlkelere Sadık Kalmayabilir”
Chayka’nın sorularından biri de platformların uzun vadeli sürdürülebilirliği üzerine. Graber, sosyal medya platformlarının yalnızca bugünkü liderlerinin iyi niyetine bırakılmasının sakıncalı olduğuna dikkat çekiyor:
“Platformlar öyle bir şekilde inşa edilmeli ki, gelecekteki sahipleri veya yöneticileri ne yaparsa yapsın, temel ilkeler ve kullanıcı güvenliği zedelenmesin.”
Bu yaklaşım, Elon Musk’ın Twitter’ı satın aldıktan sonra uygulamaya koyduğu radikal değişikliklerle doğrudan çelişiyor. Musk’ın gelişiyle birlikte birçok kullanıcı platformun daha kaotik, daha az şeffaf ve daha az güvenilir bir hale geldiğini ifade etmişti. Graber, bu dönüşümü dolaylı olarak eleştiriyor ve sistem tasarımının tekil kişiliklerden bağımsız hale gelmesini savunuyor.
Merkeziyetsizlik Nedir ve Neden Önemlidir?
Bluesky’nin dayandığı en temel ilke, “federasyon” (federated systems) yani merkeziyetsizlik. Bu sistemde kullanıcılar kendi sunucularını seçebilir, algoritmalar arasında tercihte bulunabilir ve kendi içerik filtreleme kurallarını belirleyebilir. Bu sayede algoritmalar kullanıcıları yönlendirmek yerine, kullanıcılar algoritmalarını seçer.
Graber, bu yapının demokrasiye daha yakın bir sosyal medya ortamı oluşturduğunu belirtiyor. “Güçlü bir moderasyon sistemine ihtiyaç var. Ama bu moderasyon, kullanıcıların ortak kararlarıyla yapılmalı. Tek bir kişi ya da şirketin dayatmasıyla değil,” diyerek karar alma mekanizmalarının topluluklara devredilmesini savunuyor.
“İnsanlar Gerçekten Alternatif İstiyor”
Graber’in gözlemlerine göre insanlar yalnızca içerik üretip paylaşmak değil, aynı zamanda bu içeriklerin nasıl filtrelendiğini, nasıl yaygınlaştırıldığını da kontrol etmek istiyor. Bu ihtiyaç, geleneksel sosyal medya platformlarında nadiren karşılık buluyor. Ancak Bluesky bu boşluğu doldurmak istiyor.
Platform şu anda sınırlı bir kullanıcı kitlesine açık olsa da hızla büyüyor. Yatırımcıların ilgisi artıyor; fakat Graber, Bluesky’nin kâr odaklı değil, toplumsal fayda odaklı kalacağını vurguluyor.
“Bugünün platformları, toplumsal sorumluluğu ikinci plana atarak sadece büyümeyi ve etkileşimi kovalıyor. Biz bu döngüyü kırmak istiyoruz.”
Bluesky’nin sunduğu yapı, yalnızca teknik değil, aynı zamanda siyasal bir meydan okuma anlamı taşıyor. Kullanıcıların dijital alanda özneleştiği, karar alma süreçlerine katılabildiği, verilerin şeffafça yönetildiği bir sosyal medya ekosistemi… Jay Graber’in liderliğinde bu vizyonun ne kadar uygulanabilir olduğu önümüzdeki yıllarda netleşecek. Ancak bir gerçek var ki, dijital alanın mevcut düzenine karşı yükselen her ses, teknolojinin kaderinin birkaç milyarderin eline bırakılmaması gerektiğini hatırlatıyor.
Graber’in ifadesiyle:
“Bir sistem, kullanıcılarının haklarını ve güvenliğini yalnızca iyi yöneticilere güvenerek değil, yapısal olarak güvence altına almalı.”
Bluesky bu iddiayla yola çıkıyor. Ve bu iddia, dijital geleceğimiz açısından hayati önem taşıyor.