Bir an, bir düğme ve bir mutluluk

YaÅŸamı özel kılan tek ÅŸey; her “an”ın bir “an” olması. Aynı “an” dan, bir baÅŸka “an” daha olmaması. YaÅŸam bir “an”, doÄŸum bir “an”, orgazm bir “an” meselesi. Deli gömleÄŸi, diri gömleÄŸi, ölü gömleÄŸi bir “an” konusu. Hayat mevhumu, önce mekânın, sonra “an”ın mülkü. Ebediyen aslında gereksiz bir sözcük… An’dan öte bir gerçek yok. Ama insan açgözlü, bütün güzel ÅŸeylere “ebediyen”le baÅŸlar. Göz göre göre yalan ancak böyle olur.

“An” kadim bir zaman birimi. Ä°nsanın ölmesi de yaÅŸaması da bir an meselesi. Anların toplamıyla oluÅŸan zaman, zaman içinde evrimleÅŸtirdi insanı; hem fikir olarak hem de fizik olarak… Tüm vücudunu kullanmaktan bir parmağını kullanarak yaÅŸayabilecek duruma getirdi. Böylece parmağı en önemli uzvu haline getirdi insanın. BaÅŸparmak olmasaydı insan bugünkü “geliÅŸmiÅŸlik” durumuna asla gelemeyecekti. BaÅŸparmağı sayesinde araç yapıp kullanmayı öğrendi. Hatta aklının evrimini bile baÅŸparmağına borçludur insan. BaÅŸparmak hâlâ önemli ama ÅŸimdi temel görevini diÄŸer parmaklara bırakmış görünüyor. Belki gelecekte o da önemini yitirecek ama oraya daha çok var. Åžimdi çeÅŸitli amaçlar için bir düğmeye basmak yeterli artık. Tabii ÅŸimdilerde dijital teknoloji sayesinde düğmenin yerini tuÅŸlar aldı artık.

Telefon tuşu, kumanda tuşu, makine tuşu, otomobil tuşu, bilgisayar tuşu v.s. Tuşlarda tıpkı parmağımız gibi bir parçamız oluverdi. Çalışmak için, eğlenmek için, dinlenmek için, sinir sistemini düzeltmek için bir tuşa basmak an meselesi.

Peki insanlar gerçekten mutlu mu?

Birinin sesini duymak, onu görmek için aradaki mesafe, bir tuşla arasındaki mesafe kadar. Öyle ki tuşlar, davranış sistemimizin bir uzantısı/parçası oldu. Tuşlar yoksa ya da devre dışıysa tüm hayati fonksiyonlar duruyor sanki. Bu basit mekanik eylem tüm mutluluğun nedeni gibi. Mesela, akıllı telefonun tuşuna basmanın mutluluğu, yeni bir mutluluk biçimi. İnsanı mutsuz kılmanın bir nedeni de elinden telefonunu almak olmalı…

Peki insanlar gerçekten mutlu mu?

Vücudundaki hangi organın nerede olduğunu tam olarak bilemezken, hangi tuşun nerede olduğunu gözü kapalı bulabiliyor artık gençler. Giderek tüm insanlık bu hale gelecek. Mademki tuşlar vücudun bir parçası artık, bilmeli tabii! Geçmişte insanın anatomisine uygun araçlar, düğmeler tasarlanırken, gelecekte araçlara uygun insanlar tasarlanacak. Süreç başladı, bu yolda ilerleniyor bile… İnsanın zihinsel ve fiziksel evriminin kendisini götüreceği yer burası… Bunu bilmek için kâhin/bilgin/bilge olmaya gerek yok.

Her ÅŸey bir an için. Her an, hemen, ÅŸimdi mutluluk için. Gelecek yok artık. Gelecek, geçmiÅŸte kaldı. Ayrıca geleceÄŸi, gelecek kuÅŸaklar düşünsün, bize ÅŸu an lazım der gibiler. Davranışlar, tutumlar, tüketim alışkanlıkları ve tüm bunların oluÅŸturduÄŸu ahlâk “an”ı kutsuyor. Ä°lkeler anlık hazlarda eriyip yok oluyor. Evet, tuÅŸlar insanın hayatında epeyce iÅŸlevsel. Bırakalım liberali, solcuyu, seküleri, en dindarı bile iÅŸini bir tuÅŸla yapıyor. Vücuduna baÄŸladığı bombanın, basıyor tuÅŸuna, gerisi malum… O da kendi hazzını ertelemiyor; cennetle mesafesini (!) bir tuÅŸ mesafesine indirebiliyor. Bir anda, hemen, ÅŸimdi, aniden!

Peki insanlar gerçekten mutlu mu?

Üstelik bu tür davranışların toplum nezdinde ve sempati anlamında epeyce karşılığı var! Yani toplumun tuşlara ilgisi ve bağlılığı buraya kadar vardı! Tuşlar bir anda bilim kurgu film sahnelerini hayatına sokabiliyor insanların. Bizim çocukluğumuzda, bilimkurgu filmlerinde olan sahneler artık gerçek. Tuşlar, nelere kadir…

Peki insanlar gerçekten mutlu mu?

Parmaklarla tuşların teması ilerlemenin göstergesi olalı çok oldu… Daha çok ilerleme için daha çok tuşa basmalı parmaklar! Tuşa bastıkça daha çok insan daha çabuk ölüyor şimdi. Parmaklar tuşa bastıkça daha çok alkışlanıyor insanlar. Tuşlara bastıkça çok daha fazla güçleniyor parmaklar. Böyle giderse tüm vücudu ele geçirecek parmaklar. Aslına bakılırsa geçirmiş bile. Sonuçta, parmakların ve tuşların bize bağışladığı bir hayatı yaşıyoruz! Bundan başka bir hayat yönünde herhangi bir işaret (var tabii ama henüz çok marjinal kalıyorlar. O da başka bir yazının konusu olsun) yok gibi, en azından toplumun çoğunluğu açısından.

Artık her şey için bir tuşa basmak yeterli; konuşmak için, üretmek için, tüketmek için… Bir şey hariç: Sevişmek. Sevişmek için bir tuş henüz keşfedilmiş değil, en azından benim bildiğim kadarıyla. İyi ki de yok. Yoksa insanı, insana, gerçek anlamıyla bağlayan bir şey kalmayacak.

Ama hakkını yemeyelim, tuÅŸların tek iyi ve demokratik yanı insan ayrımı yapmaması. Herkese eÅŸit davranıyor. Yeter ki parmağını ona temas ettirebil… Mahallenin esnafı gibi, Türk, Kürt, Alevi, Sünni, yerli, yabancı ayrımı yapmıyor. Hizmette herkese eÅŸit mesafede…Yeter ki ona ulaÅŸabilme imkânın olsun. Tabii internet teknolojisi tuÅŸlarla akrabalığımızı daha da güçlendirecek, bu açık… Her tuÅŸa bir mutluluk vaadiyle basılıyor. Her tuÅŸun altında, sanki mutluluk dehlizleri var. Daha önce kendine imkânsız âlemlere, bir anda, bir tuÅŸla ulaÅŸabiliyor kiÅŸi.

Bir tuÅŸa basarak kahraman, bir tuÅŸa basarak hain olabiliyor insan bir “an”da. Bilgelik artık tuÅŸların altındaki/arasındaki sırrı çözmekte aranıyor. Ama tuÅŸlar bizi topraktan koparıyor, nefes alıp veren makinelere dönüştürüyor. Giderek doÄŸaya, estetiÄŸe, etiÄŸe, evrensel ahlâka gözümüzü daha bir kör ediyor. Yanılıyor muyum? Ä°nsan böylelikle geçmiÅŸini ve daha da güzel olabilecek geleceÄŸini doÄŸmadan öldürüyor.

Farkında mıyız?

İnsanlar gerçekten mutlu mu?

Ali Rıza GELİRLİ
Latest posts by Ali Rıza GELİRLİ (see all)