Aysel Tuğluk için BM’ye başvuru

Kocaeli Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı’nın verdiği ‘demans hastalığı’ raporuna rağmen tahliye edilmeyen eski HDP Milletvekili Aysel Tuğluk ve diğer hasta mahkumların tahliye edilmesi amacıyla bu kez Birleşmiş Milletler’e başvuru yapıldı. Türkiye ve dünyadan 43 baro ve sivil toplum kuruluşu BM’nin Tuğluk ve hasta mahkumlar için harekete geçmesi çağrısı yaptı.

Türkiye, İspanya, Almanya, Hindistan, Kanada, İngiltere, Belçika, Filipinler, İtalya, Güney Afrika gibi ülkelerden 43 baro, hukuk ve insan hakları örgütü tarafından imzalanan mektup, BM’ye gönderildi. Mektup, BM İşkence ve Kötü Muamele, Hakimlerin ve Avukatların Bağımsızlığı, İnsan Hakları Savunucularının Durumu, Fiziksel ve Zihinsel Sağlık Konusunda ve Azınlık Hakları özel raportörleri ile Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu gönderildi.

Aysel Tuğluk’un raporlara rağmen cezaevinde tutulması nedeniyle uzun süre hayatta kalamayacağına işaret edilen mektupta, yetkililerin iç hukuka ve uluslararası standartlara uygun davranmadığı ifade edildi. Mektupta, BM’nin şu konularda Türkiye’ye çağrı yapması istendi;

“-Türkiye’nin iç hukuk ve uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerine aykırı bir şekilde çok ciddi hastalığına rağmen hapishanede tutulmaya devam eden Aysel Tuğluk’un ve benzer durumdaki diğer tutuklu ve hükümlülerin derhal salıverilmesi;

-Hapishanelerdeki tutuklu ve hükümlülerin sağlığa erişim haklarıyla ilgili endişelerin dile getirilmesi ve ağır hasta olanların salıverilme taleplerinin reddedilmesinin ardında yatan nedenlerin araştırılması;

-Bütün hapishanelerde doktorlar da dahil olmak üzere yeterli sayıda tıbbi görevli bulunması ve bunların işlerini müdahalelere maruz kalmadan özgürce yürütebilmesinin sağlanması;

-Bütün hasta tutuklu ve hükümlülerin tıbbi muayenesinin gerçekleştirilmesinde tarafsız ve adil prosedürler öngören ve ağır hastalığı olanların insani sebeplerle salıverilmesini garanti altına alan yasaların geçirilip uygulamaya konulması için Türk yetkililerinin teşvik edilmesi;

-Hesap verebilirlik ve şeffaflık prensipleri ışığında Türk Hükümeti’nin hapishanelere ziyaret ve denetim için bu konuda uzman insan hakları örgütlerine ve hükümet dışı örgütlere izin vermesinin sağlanması.”

Mektubu Türkiye’den Batman, Bingöl, Tunceli, Diyarbakır, Şanlıurfa, Siirt, Şırnak, Van, Hakkari, Mardin ve Muş Baroları ile Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi; Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dayanışma Ağı; Özgürlük için Hukukçular Derneği, Hak İnisiyatifi Derneği, Çağdaş Hukukçular Derneği gibi kurumlar imzaladı.

Birleşmiş Miller etkili olabilir mi?

Mektuba imza atan baroların başkanları, başvurunun nedenleri ve beklentilerini VOA Türkçe’ye anlattı. Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, Aysel Tuğluk ve diğer hasta mahkumların durumunu BM gündemine gelmesinin, adım atılması için etkili olacağını söyledi. Eren, Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmelere uyması gerektiğine dikkat çekerek, “Umarım BM’nin bir şey demesine gerek kalmadan adımlar atılır ama maalesef politik davalardan dolayı içeride bulunanlara yönelik hükümet ve Adalet Bakanlığı tarafından olumlu adımlar atılmadığına tanıklık ediyoruz. Yaşam hakkı Türkiye’nin de taraf olduğu bütün uluslararası sözleşmelerde güvence altına almış bir haktır. Cezalandırma yöntemi yaşam hakkını alacak şekilde uygulanmamalıdır. Hapis Türkiye’de bir cezalandırma yöntemi

ama hapsettiniz diye yaşam hakkı ihlali olacak neticelerin önüne geçmemiz lazım. Bu insanlar hasta, cezaevlerinde yaşamlarını tek başına idame ettiremiyorlar. Türkiye’nin taraf olduğu bütün uluslararası sözleşmelerde de yaşam hakkı güvence altına alınmıştır. Anayasa’sında bu hak güvence altına alınmış ama inanılmaz bir direnç var. Biz Türkiye’nin kendi hukuk sistemine, imzalamış olduğu sözleşmelere uygun adım atmasını bekliyoruz. Bu olmazsa Birleşmiş Milletler ’in bir şekilde Türkiye’ye çağrıda bulunmasının etkili olacağını düşünüyoruz” dedi.

Batman Barosu Başkanı Erkan Şenses de BM’nin Türkiye’ye çağrıda bulunmasının etkili olacağını düşünürken, Türkiye’nin adım atması halinde, bunun insan hakları açısından olumu karşılanacağını savundu.

Tuğluk ve diğer hasta mahkumların infazlarının ertelenmesi gerektiğini vurgulayan Şenses, “İnfazın insanlık onuruna aykırı olmamasına ilkesi var. Bu ilke gereği tahliye edilmesi veya infazın ertelenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ceza İnfaz Kanunu’nda o yetki var ama o yetki kullanmadı. Çünkü Adli Tıp aleyhte bir görüşü verdi verdi. BM’nin bu hususta tavsiyede bulunma yetkisi var. Hükümete tavsiyede bulunmasını istedik. Bu konu insan haklarını ilgilendiren durum. Mevcut durumu infazın insan onuruna aykırı olmaması ilkesine uygun değil. Biz bu nedenle konuyu gündemde tutmak amacıyla BM raportörlerinin dikkatini çektik. Sadece Aysel Tuğluk değil benzer durumdaki diğer tutuklu ve hükümlülerin de salıverilmesini gerektiğini yazdık. Raportörün AİHM gibi verdiği kararının bağlayıcılığı yok ama yine de Türkiye’nin insan haklarına aykırı bir uygulamasının dışarıda tartışılıyor olması Türkiye açısından sorunlu bir durum. Türkiye bu durumu ortadan kaldırmak adına, bu duruma son verirse insan hakları karnesi açısından olumlu bir adım olacaktır” diye konuştu.

Şanlıurfa Barosu Başkanı Mehmet Velat İzol ise başvuru sonrası BM’nin Türkiye’den Tuğluk ve diğer mahkumların durumunu sorabileceğini söyledi. İzol, duyarlılık yaratmak amacıyla mektubu imzaladıklarını ifade etti; “Aysel Tuğluk raporlara rağmen tahliye olmuyor. Adli Tıp Kurumu bu konuda tek rapor veren yer. Cezaevinde kalamayacağı herkesin ortak görüşü. Raporlarla da sabit ama bir türlü tahliye edilmiyor. Duyarlılık ve çağrı yapmak için imzacı olduk ve başvurduk. Muhtemelen durumunu soracaklar. Bu konuda uluslararası bir baskı oluşur diye tahmin ediyorum. Tahliye edilecek görünmüyor, gerekli her yere başvurmak gerekiyor. Küçük bir ihtimal dahi olsa onu da denedik deriz” ifadelerini kullandı.