Aydın ve İlçelerindeki 2019 Yılı Çevre Durum Raporu Özetidir!

Aydın Valiliği, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü 2019 Yılı Çevre Durum Raporu 2020 yılında yayınlanmış. Bu rapor incelendiğinde, ilimizde birçok konuyu tahlil etmek bizim için kolaylaşmaktadır.

Aydın İlinde 2019 yılında eced sayfasında 42 duyuru yapılmış. Bu duyuruların 36 adedi için Çed Gerekli Değildir denilmiş. 6 adedi için ise Çed olumlu denilmiştir. Bunların sektörel dağılımı ise %67 Madden, %16 Enerji, %17 Ulaşım ve kıyı. Çed gerekli Değil kararlarının Sektörel dağılımı ise şöyledir: Maden % 42, Enerji % 8, Turizm % 8, Sanayi % 6, ve Tarım-Gıda % 28 olarak dağılım göstermiştir.

Aydın Valiliği yatırım-İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı 2019 yılında91 adet Jeotermal Kaynak arama Ruhsatı vermiş. Ayrıca 55 adet jeotermal kaynak ve mineralli su arama ruhsatı vermiştir. 2018 yılında ise bu sayılar daha düşüktü. 2018 yılında 27 adet Jeotermal kaynak arama Ruhsatı verilmiş. 56 adet te Jeotermal Kaynak ve Mineralli su işletme ruhsatı verilmiştir. Burada görülüyor ki her geçen yıl jeotermal kaynak arama işlemleri artarak devam etmektedir. Aydın Havzası delik deşik edilmektedir. Hâlihazırda ilimizde 35 adet Jeotermal Enerji Santrali faaliyette. Bunların yeraltında çektikleri sıvı miktarı ise 364 hm3/yıl olarak kayda geçirilmiş. Bunun hepsini reenjekte etikleri söylense de bu gerçeği yansıtmıyor. Santrallerin çevresindeki derecikler ve sulama kanallarının üzerinde yükselen buharlar bunun tersini işaret ediyor. Ayrıca açık işletme olduğu için, yüzeye çıkan bu yüksek ısıdaki suların % 25’i gaz olarak havaya karışmaktadır. Bu ise yer altı sıcak su kaynağını her geçen gün azaltmaktadır. Yine aynı belgede Aydın ilinin yer altı su rezervi 190,98 hm3/yıl olduğu, bunun yılda 178 hm3/yıl ise çekilerek tarım ve diğer alanlarda kullanıldığı belirtilmektedir. Söke ve çevresinde tarımda kullanılan sudan fazlasını, Seramik fabrikaları, Tekstil fabrikaları, Biyokütle Enerji Santrali, Çimento fabrikası ve atık malzemeyle enerji üreten Termik Santrallerde kullanılmaktadır.. Çünkü bu sektörlerde soğutma, yıkama ve buhar gücüyle enerji üretme tamamen yoğun şekilde su kullanılmaktadır.

Bu raporda asıl dikkatimizi çeken Partikül maddelerle ilgili açıklamalardır. Kısa bir alıntı ile konuya açıklık getirmekte fayda vardır.

“Katı partiküller insan faaliyetleri sonucu ve doğal kaynaklardan, doğrudan atmosfere karışırlar. Atmosferde diğer kirleticiler ile reaksiyona girerek PM’yi oluştururlar ve atmosfere verilirler. (PM10 -10 μm’nin altında bir aerodinamik çapa sahiptir) 2,5 μm’ye kadar olan partikülleri kapsayacak yasal düzenlemeler konusunda çalışmalar devam etmektedir. PM10 için gösterilebilecek en büyük doğal kaynak yollardan kalkan tozlardır. Diğer önemli kaynaklar ise trafik, kömür ve maden ocakları, inşaat alanları ve taş ocaklarıdır. Sağlık etkileri açısından, PM10 solunum sisteminde birikebilir ve çeşitli sağlık etkilerine sebep olabilir. Astım gibi solunum rahatsızlıklarını kötüleştirebilir, erken ölümü de içeren çeşitli ciddi sağlık etkilerine sebep olur. Astım, kronik tıkayıcı akciğer ve kalp hastalığı gibi kalp veya akciğer hastalığı olan kişiler PM10’a maruz kaldığında sağlık durumları kötüleşebilir. Yaşlılar ve çocuklar, PM10 maruziyetine karşı hassastır. PM10 yardımıyla toz içerisindeki mevcut diğer kirleticiler akciğerlerin derinlerine kadar inebilir. İnce partiküllerin büyük bir kısmı akciğerlerdeki alveollere kadar ulaşabilir. Buradan da kurşun gibi zehirli maddeler %100 olarak kana geçebilir.

Günlük ortalama PM10 değerleri incelendiğinde 2019 yılı için belirlenen 50 µg/m3 sınır değerinin yılda toplam 59 defa aşıldığı gözlemlenmektedir.”(*)

Burada asıl önemli olan Pm 2.5’dir. Bu konuda halen hiçbir araştırma ve çalışma yapılmamaktadır. Pm 2.5 insan sağlığı ve diğer canlıların yaşamı için en riskli olan partiküllerdir. İlimizde mevcut 7 Hava Kalitesi Ölçüm İstasyonları sadece Pm 10’u gözlemlemektedir. Ayrıca belgede sadece partiküllerin ana kaynağı olarak doğal yolları öne çıkarıyor. Ancak havzadaki büyük sanayi tesislerinin bacalarında çıkan, akarlarında ortama yayılan gazlar, jeotermal Santrallerinde açığa çıkan gazları hiç hesaba katmamışlar. Bunlarda da Partiküller bulunmaktadır.

Raporda ayrıca tarımsal alanda kullanılan gübre ve diğer kimyasal ilaçların miktarları da verilmiştir. Bu ovada bu kadar yoğun gübre ve çeşitlilikteki katı ve sıvı Kimyasal ilaçların kullanımı hem toprağı, hem suyu kirletirken, hem de üzerine uygulanan bitki ve meyvelerde kalıntı bırakıp zehir saçmaktadır. 2019 yılında Aydın ve ilçelerinde kullanılan gübre miktarı 97.472 tondur. Kullanılan Pestisitler ise; 525.948,63 kg’mı katı formunda, 1.166.552,91 litresi ise sıvı formunda ova toprağıyla buluşturulmuştur. Bu Pestisitler ise aşağıdaki miktarlarda kullanılmıştır:

İnsektisit: 196.445,73 kg’mı Kuru, 284.994  litre ise sıvı formunda kullanılmıştır.

Fungasit: 166.267,9 kg’mı kuru, 95.348 litre ise sıvı formunda kullanılmıştır.

Herbisit: 84.968 kg’mı kuru, 471.966 litre ise sıvı formunda kullanılmıştır.

Akarisit: 34.925 kg’mı kuru, 116.527 litre ise sıvı formunda kullanılmıştır.

Rodentisit: 4461kg’mı kuru, 3340 litre ise sıvı formunda kullanılmıştır.

Ve Diğerleri ise; 37.870 kg’mı kuru, 194.377,91 litre ise sıvı formunda kullanılmıştır.

Bunların toplamda 271.984,26 kg kuru formunda Pestisit ve 587.088,72 litre sıvı formunda Pestisit Söke Ovasında kullanılmıştır. Söke ovasındaki ürünlerin pestisit kalıntıları bu yoğun kullanıma göre daha fazla olabilir. Sadece Gübre ve Pestisitler değil, Menderes suyuyla sulamada kullanılan sularda ağır metal yükü yükleyerek, ürünlere geçmektedir. On yıllardır resmi yetkililer ve kurumlar, Menderes Irmağı suyu 4. Derece kirli su olduğundan dolayı Tarımda kullanılmaması gerektiğini vurgulamaktadırlar. Ancak hala sulama kanallarında Menderes suyu akıtılmakta ve her tür tarımsal üründe kullanılmaktadır.


(*)-https://webdosya.csb.gov.tr/db/ced/icerikler/ayd-n_-cdr_2019