Geçtiğimiz günlerde AKPM, Gezi davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan iş insanı Osman Kavala’nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına uygun olarak derhal serbest bırakılması için Türkiye’ye çağrıda bulundu. AKPM, bu çağrının karşılık bulmaması halinde Türkiye’ye hedefe odaklı yaptırımlar uygulanması gerektiğini belirtti.
Bu karar, hem Kavala’nın hem de Türkiye’deki insan hakları ve hukuk devleti durumunun uluslararası alanda ne kadar ciddiye alındığının bir göstergesi. Ayrıca, AKPM’nin yaptırım önerisi, insan hakları ihlallerine karışan bireyleri hedef alan Magnitsky mevzuatının ilk kez Türkiye bağlamında gündeme gelmesi açısından da önemli.
AKPM, Avrupa Konseyi’nin en büyük siyasi organı olarak 47 üye devletin parlamentolarını temsil ediyor. AKPM’nin temel görevi, Avrupa Konseyi’nin değerleri olan insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti ilkesini savunmak ve geliştirmek. Bu amaçla, AKPM üye devletlerin uyması gereken standartları belirliyor, izliyor ve raporluyor. Ayrıca, üye devletlerin Avrupa Konseyi organlarıyla işbirliği yapmasını ve AİHM kararlarını uygulamasını talep ediyor.
AKPM’nin Osman Kavala için aldığı karar, bu bağlamda oldukça anlamlı. Zira Kavala, 2017 yılından beri tutuklu bulunuyor ve AİHM, 2019 yılında verdiği kararda Kavala’nın tutukluluğunun siyasi amaçlı olduğunu ve derhal serbest bırakılması gerektiğini hükmetmişti. Ancak Türkiye, bu kararı tanımadı ve Kavala’yı başka suçlamalarla yeniden tutukladı. Bu durum, Türkiye’nin AİHM kararlarına saygısızlığının ve Avrupa Konseyi’ne olan bağlılığının sorgulanmasına yol açtı.
AKPM, bu sorgulamayı daha da derinleştiren bir adım attı ve Kavala’nın serbest bırakılması için Türkiye’ye yaptırım uygulanması çağrısında bulundu. AKPM, bu çağrısını hem üye devletlere hem de gözlemci devletlere yöneltti. Gözlemci devletler arasında ABD de yer alıyor. AKPM, yaptırım olarak da Magnitsky mevzuatını ya da benzer hukuksal mekanizmaları kullanılmasını önerdi.
Magnitsky mevzuatı, insan hakları ihlallerine karışan bireyleri hedef alan bir yaptırım türü. İlk olarak ABD’de 2012 yılında yürürlüğe giren bu mevzuat, vize yasağı ve mal varlıklarının dondurulması gibi yaptırımları içeriyor. AB de 2020 yılında benzer bir mevzuat hazırladı. Magnitsky mevzuatının adı, Rusya’da vergi dolandırıcılığı suçlamasıyla tutuklanan ve cezaevinde ölen avukat Sergei Magnitsky’den geliyor.
AKPM’nin Magnitsky mevzuatını önermesi, Türkiye’deki insan hakları ihlallerinin ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor. AKPM, bu mevzuatı kullanarak Kavala’nın ve diğer politik tutukluların özgürlüklerinden mahrum edilmesine katkıda bulunmuş polis, savcı, yargıç ve diğer devlet memurlarını hedef almayı istiyor. Bu, Türkiye’nin yargı bağımsızlığı ve adil yargılanma hakkı konusundaki sorunlarını da gündeme getiriyor.
AKPM’nin kararı, Türkiye’ye bir uyarı niteliği taşıyor. Türkiye, Avrupa Konseyi’ne üye bir devlet olarak insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti ilkesine saygı duymak ve AİHM kararlarını uygulamakla yükümlü. Bu yükümlülüğü yerine getirmediği takdirde, Türkiye’nin uluslararası alanda itibarı ve güvenilirliği zarar görecek. Ayrıca, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’ndeki üyeliği de tehlikeye girebilir.
AKPM’nin kararı, aynı zamanda Osman Kavala’ya ve Türkiye’deki insan hakları savunucularına bir destek mesajı da içeriyor. Kavala, sivil toplumun gelişmesi için çalışan bir iş insanı ve aktivist olarak Türkiye’de demokrasinin ve barışın önemli bir simgesi. Kavala’nın serbest bırakılması, Türkiye’de insan haklarının ve hukuk devletinin korunması için atılacak en önemli adımlardan biri olacaktır.
NHY/ DW Türkçe
- TBMM’de Kadına Yönelik Şiddet Önergesi Reddedildi - 21 Kasım 2024
- Putin’den Çatışma Açıklaması: Ukrayna’daki Durum Küresel Bir Nitelik Kazandı - 21 Kasım 2024
- Kapıların Ardındaki Hayat: Sibel Saçık’ın Eserine Dair - 21 Kasım 2024