AKP Döneminde Türkiye’de Büyük Ölçekli Özelleştirmeler ve Devletin Dönüşümü

PETKİM’in İlk Blok Satış Denemesi

PETKİM’in ÖİB tarafından daha önce belirlenen takvime uygun şekilde, AKP’nin iktidara gelmesinden sadece üç ay sonra başlatılan ilk blok satış süreci, AKP’ye neoliberal olgunluğunu kanıtlayabileceği büyük bir imkân sunmuştur.[20] Zira, Haziran 2003’te yapılan ilk ihalede PETKİM’in yüzde 88.86’lık hissesi için en yüksek teklifi, daha yüksek fiyat beklentilerine rağmen sadece 605 milyon dolar ile Uzan Grubu’na ait Standart Kimya vermiştir.[21] Durumu ilginç kılan, Uzan Grubu’nun ortaklarından Cem Uzan’ın, 2002 genel seçimlerinde AKP’nin rakiplerinden Genç Parti’nin genel başkanı olmasıdır.

İhale sonrası Erdoğan, verilen fiyat karşısında hayal kırıklığı yaşadığını itiraf etmesine rağmen, IMF’yi ve piyasanın takdirini savunmaktan da geri kalmamıştır. Erdoğan, o günlerde yaptığı bir basın toplantısı sırasında IMF’yi ve özelleştirme sürecini protesto eden bir vatandaşı “farklı bir galakside” yaşayan “komünist dünyanın kalıntısı” olarak tanımladıktan sonra IMF’ye ilişkin şu açıklamayı yapmıştır: “IMF gelip bize yalvararak borç vermiyor. Affedersiniz biz gidip kuyruğa girdik, borcu aldık. IMF de kendisini sağlama alıyor. ‘Şunu yapacaksın’ diyor. Borcunu ödersin, ödedikten sonra da dediğini yaparsın.” [22]

Erdoğan’ın bu çelişkili tutumu, PETKİM ihalesini takip eden iki ay içinde yaşananların aslında iyi bir özeti gibidir. Zira, öngörülen satış fiyatının düşüklüğü nedeniyle ihalenin ardından Petrol-İş Sendikası, muhalefet partileri ve hatta Öİ Başkanı Metin Kilci’den gelen tüm eleştirilere ragmen,[23] başkanlığını Erdoğan’ın yaptığı Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) PETKİM’in Uzan Grubu’na blok satışını belirli koşullar ileri sürerek onaylamıştır. Bu koşullar, satış meblağının yüzde 40’ının bir ay içinde nakit olarak, kalan miktarın ise üç yılda üç parça halinde ödenmesidir.[24] Ancak, henüz daha ÖYK kararı açıklanmadan önce, Erdoğan’ın yabancı yatırımcılara PETKİM’i yeniden pazarlamaya başlamasının sürecin inandırıcılığına gölge düşürdüğünü de ayrıca vurgulamak gerekir. [25] Bazı köşe yazarları ÖYK’nin PETKİM’in Uzan’lara satışını onaylamasını, hükümetin ihale sürecindeki tarafsızlığının bir göstergesi olarak değerlendirip, bunun sırada bekleyen TÜPRAŞ ve TEKEL ihalelerinde yabancı yatırımcıların güvenini artıracağını ileri sürmüşler,[26] dönemin dışişleri bakanı Abdullah Gül de, ülkenin çıkarları ile siyasetin farklı işler olduğunu açıklayarak bu tarz güven artırıcı önlemlere kendisinden beklenen katkıyı yapmakta gecikmemiştir.[27] Öte yandan, o dönemde Nokia ve Motorola ile uzlaşmazlık yaşayan Uzan Grubu’nun sözkonusu nakti karşılayacak kredi bulabilmesinin beklenmediği de medyada yapılan diğer yorumlar arasındadır. Nitekim, Standart Kimya bu olumsuz beklentilere uygun olarak ÖYK tarafından belirlenen nakit koşulunu zamanında yerine getirmemiş ve ihale iptal edilmiştir.[28]

Herkesin sonucu başından bildiği danışıklı bir dövüş gibi yaşanan bu süreçten en kârlı çıkanın AKP olduğu açıktır. AKP PETKİM’in bu ilk ihalesi sırasında, bir yandan kendisini piyasanın aklına ve hukuka saygılı bir iktidar olarak sunmayı başarmış, bir yandan da daha sonraki büyük ölçekli özelleştirmelerde önünü açacak adımlar konusunda ilk deneyimini kazanmıştır. PETKİM ihalesinin iptalinin hemen ardından 1 Ağustos 2003’te çıkartılan ve özelleştirme sürecinde hükümetin yetkilerini artıran 4971 sayılı Kanun, bu birikimin bir yansımasıdır. Bu kanunla, daha önce hangi bakanlardan oluşacağı kanunla tanımlanmış olan ÖYK’yi oluşturacak üyelerin artık Başbakan tarafından belirlenmesi ve ihale değer tespit işlemlerinde en az üç metod yerine iki metodla yetinilmesi karara bağlanmış, belirli sayıda istekli arasında kapalı zarf usulüyle yapılan ihaleler yeniden düzenlenip, genel olarak özelleştirme sürecini hızlandıracak yeni hükümler kabul edilmiştir.[29]