7 Ayna’dan geçen hayatları tanımaya çıktığımız yolculuk…

Güler Şen ile kitabı üzerine konuştuk. Sıcak bir söyleşiyle Festival Yayınevinden çıkan 7 Ayna kitabının hikayesini yakından öğrenme şansı yakaladık. 7 ayrı öyküden oluşan bu kitap Güler Şen’in ilk kitabı. Karakterlerini hayatın içinden, bazen yakın çevresinden seçtiği öykülerden oluşuyor. Okurken yeni hayatların sıcağı, zoru ve güzelliğiyle tanışıyor zenginleşiyorsunuz…

Bu tür söyleşilerde genelde ilk sorulan soru, ne zaman başladınız yazmaya olur. Bizde bu geleneği bozmadan hemen soruyoruz. 

Biraz klasik olacak, ama ben kendimi bildim bileli yazıyorum. İlk okulda, bulduğum defterlere hikayeler yazar, sonra onları kitapmış gibi arkadaşlarıma dağıtır okuturdum. Kime okuttumsa, beğendiğini söylerdi. Bu sanırım bende okuma ve yazma aşkını büyüten ilk şey oldu. Tabi, bir çocuğu kırmamak için söylenmiş sözler olduğunu yıllar sonra anlayacaktım. Bir de şimdi anımsıyorum, birileri bir şey anlattığında ben can kulağıyla dinler, notlar alır sonra onları yeni, kendim bulmuş gibi hikayeleştirmiş gibi yazardım.Anlayacağınız her zaman kendime sakladığım bir anı kumbaram oldu. Biriktirdim ve biriktirdiklerimi bir gün o anahtarla açarak gün yüzüne çıkartıp, mis kokulu ağaç yapraklara elimden cümleler şekilde döküleceğini biliyordum.

O zaman yazama sizde biraz da çocukluk aşkı gibi bir şey diyebilir miyiz?

Kesinlikle tüm kalbimle evet. Yazmaya o yaşlarda merak salmış ve kendi kendime bir gün kocaman, kalın kitaplar yazacağımı söylerdim arkadaşlarıma…Onların da bana inancı hep tamdı. İnsanın hep en yakınları bilir aslında böyle şeyleri ama nedense ben ailemden gizli saklı yazıyordum.Annem tam bir Anadolu kadını. Benim için gücün emsali. Belkide ona gerçekten bir gün yazıp hediye etmek istediğim için saklıyordum yazdıklarımı. İçimdeki yazma aşkı çocukluğumdan bu yana hep anneme de aşktı aslında bir nevi.

Bu kitabınıza başlarken nasıl bir ön hazırlık ve motivasyon içinde oldunuz?

Güler Şen

Bu kitaba başlamadan önce kalemini denemek amaçlı yazılar yazdım, kısa öykü bile denemeyecek denemeler yazdım. Bu bir tür kalemimi açmak gibi bir şeydi. Bulduğum yerel gazetelerde yazılar yazmaya başladım. Gündemi takip eden, kendimce yol gösterici olan, birikimimi de içine kattığım yazılardı bunlar.

Her yazıda yeni şeyler öğreniyordum. Öğrendiklerim kalemin elimde duruşunu canlandırıyor, güç katıyordu.

Bu yazılardan biri de; “Çocuk Gelinlere Hayır” yazımdı. Bu yazımın uzaklardan, Kıbrıs Lefkoşe S.O.S Çocuk Köyünden teşekkür belgesi gelmesi beni mutlu etmesinin yanında yazamaya olan aşkımı daha da büyüttü…

Tam da o aralar bir kitap denemesi yapma fikri giderek kafamda şekillendi. Gecenin bir körü aklıma gelen senaryoları düşünürken kendimi yerin neresi olduğu önemli değil, mutfak, çalışma odam, yatak odası kendimi o an yazmaya odaklı hissederek yataktan fırlıyordum. Unutmamak için hemen harekete geçmek benim kafamdaki düşüncelerin taze kalmasına hep bir neden sağladı. Çok sonraları düzenlemesini yapıp kitap haline getirdim. İçime sindi, umarım sizde beğenerek okursunuz.

Öykülerinizde öne çıkan karakterleri gerçek hayattan, tanıdığınız insanlardan mı seçiyorsunuz, bu karakterlerde kendiniz ne kadar var?

Öykülerimde tanıdığım insanlar, arkadaşlarım yakınlarım olduğu gibi, baştan aşağı yaratılmış karakterler de var. Hepsinde biraz benimde olmam kaçınılmaz. Çünkü sonuçta yazan ben olduğuma göre. Benden bazı şeylerin içine girmemesi olanaksız.

Karakter yaratmada, hayatın içinde olan tipler olmasına özelikle dikkat ediyorum. Toplumun içinde bildik insanlar olsun istiyorum. Acıları tanıdık, sevinçleri bildik olsun istiyorum. Sonuçta bizi anlatsın, bizi anlatırken bizi bilmenin doğru olduğuna inanıyorum…

Bazı karaktere kendimi yakın bulurum, bazılarına çok uzak. İyiler kadar kötülerde olması, bana yakın olan olduğu gibi uzak olanların olması da doğal diye düşünüyorum…

Özellikle bu çalışmanızda neyi öne çıkarmayı, istediniz. Öykülerin bir hedef kitlesi var mı?

Öncelikle kendimize  ama özellikle de çocuklarımıza inanmamız güvenmemiz. Çocuklarla iletişime özen göstermek, onları anlamayı esas alan bir yaklaşım içinde olmamızdır. Ön yargılarımızdan uzak, onları anlamaya çalışmalıyız. Hiç unutmayalım ki, bir kuşaktan diğerine bazı şeyler değişiyor. Bizim yaptıklarımız, bizim dünyaya bakışımız ile onlarınki asla bir olmayacak. Olmak zorunda da değil… Kendimi bir hedef kitle ile sınırlamak istemiyorum. Zaten böyle bir kısıtlama da saçma olurdu. Okuyabilen herkes okumalı. Beğenen olacak, beğenmeyen, bu çok önemli değil. Okumuş olmaları benim için yeterli olacaktır. Muhakkak ki herkesin alacağı bir mesaj olacaktır.Kendime değil kimsesiz çocuklara ses olmak,onlara uzanan bir el olmaktan bahsediyorum.

Güler Şen’in bir sonraki çalışması ne zaman başlayacak ve ne tür ve olacak?

Şimdiden yapmakta olduğum hazırlığım var. Tabi bunlar henüz, küçük notlar şeklinde henüz bir şey olduğu söylenecek şeyler değil. Ama öncelikle bu kitabımın arkasında durmak, okuruyla buluşmasını sağlamak gibi bir görevim olduğunu düşünüyorum. Bahar, yaza aylarında sanırım kendini belli edecek nasıl bir yol izleyeceğim. Yeni kitap da yeni öyküler olacak…

Bu güzel söyleşi için teşekkür ederiz…

Ben teşekkür ederim…