200 Yıllık Ticaret Dengesizliklerinin İzinde: Trump’ın İddiaları, Küresel Servet Akışlarının Tarihsel Gerçekleriyle Çelişiyor

ABD eski Başkanı Donald Trump’ın 2025’te yeniden yükselen ticaret korumacılığı ve “haksız ticaret” eleştirileriyle gündeme getirdiği ekonomik söylemler, geçmişin büyük güçleriyle kurulan sistemleri yeniden gündeme taşıdı. Peki, ABD’nin ticaret açıkları gerçekten tarihte benzeri olmayan bir durum mu? Avrupa, yüzyıllar boyunca ticaret açığına rağmen küresel serveti nasıl biriktirdi? Ekonomistler Gaston Nievas ve Thomas Piketty, bu sorulara kapsamlı verilerle yanıt verdi.

Piketty ve Nievas’tan Küresel Ticaret Atlası

Paris merkezli World Inequality Lab araştırma merkezinin Mayıs 2025’te yayımladığı çalışma kapsamında Nievas ve Piketty, 1800’den 2025’e kadar dünya ticaret ve ödemeler dengesi verilerini bir araya getirdi. Çalışma, iki küreselleşme dönemi olarak tanımlanan 1800-1914 ve 1970-2025 arasındaki ekonomik akışları karşılaştırmalı olarak analiz ediyor.

Veriler, Avrupa’nın 19. yüzyılda büyük ölçüde ticaret açığı vermesine rağmen devasa dış servet biriktirdiğini, buna karşılık 20. yüzyılın sonundan itibaren ABD’nin benzer bir yapıya ulaşmakta zorlandığını ortaya koyuyor.

1914 Zirvesi: Avrupa Serveti Nasıl Birikti?

Avrupa, 1800-1914 döneminde net bir ticaret fazlası vermemiş olmasına rağmen, 1914’e gelindiğinde yurtdışındaki net varlıkları Avrupa GSYH’sinin yaklaşık %70’ine (dünya GSYH’sinin %30’una) ulaşmıştı. Bu dönemde İngiltere, Fransa, Almanya ve Hollanda gibi güçler, başta Asya ve Afrika olmak üzere büyük bir dış servet biriktirmişti.

Bu birikim, Avrupa’nın ticaret açığı vermesine rağmen mümkün oldu. Özellikle tarım ürünleri ve madenler gibi birincil ürünlerde dev açıklar (dünya GSYH’sinin %3,5-4’ü kadar) söz konusuyken, sanayi ürünlerinde verilen sınırlı fazla (%2-2,5) bunu telafi edemiyordu. Ancak Avrupa, hizmet ticareti, faiz, temettü, telif hakkı ve sömürge gelirleriyle bu açıkları fazlasıyla kapatıyordu.

Görünmeyen Akışlar: Sömürgelerden Servet Transferi

Nievas ve Piketty, Avrupa’nın net pozitif cari dengeye ulaşmasını sağlayan ana unsurun, görünmeyen kalemler olduğunu vurguluyor:

“Avrupa güçleri bu dönemde sömürgelerinden devasa miktarda faiz, temettü, kâr ve vergi geliri transfer etti. Bunlar sadece ticaret açığını kapatmakla kalmadı, aynı zamanda Avrupa’nın küresel servet sahibi konumunu pekiştirdi.”

Örneğin, 1825’te Fransa, Haiti’ye bağımsızlık karşılığında 150 milyon altın frank borç yükledi. Bu miktar, köle sahiplerine tazminat olarak gerekçelendirildi ancak gerçekte kayıpların çok üzerindeydi. Benzer şekilde, Hindistan’dan Britanya’ya ve Endonezya’dan Hollanda’ya sürekli kamu ve özel transferler gerçekleşti.

Pax Britannica ve Pax Americana Arasındaki Fark

Araştırmaya göre, 19. yüzyılın “Pax Britannica” düzeni, Avrupa’nın sömürgeleri yoluyla yüksek getiri sağlayan varlıklar edinmesi ve düşük maliyetle borçlanması üzerine kuruluydu. Buna karşın, 1970 sonrası dönemde “Pax Americana” olarak tanımlanan ABD liderliğindeki küresel yapı, aynı düzeyde bir dış servet üretim kapasitesi sunmadı.

ABD, 1980 sonrası dönemde küresel finans sistemindeki üstünlüğüyle yüksek getiri (excess yield) elde etmiş olsa da bu, Avrupa’nın sömürge dönemindeki kazanımlarının çok gerisinde kaldı. ABD’nin kalıcı ticaret açıklarını bu şekilde telafi etmesi mümkün olmadı.

2025: Yeni Zirve, Farklı Coğrafya

2025 itibarıyla dünyadaki net dış varlık miktarı yeniden 1914 düzeyine yaklaşmış durumda. Ancak bu kez haritanın rengi değişti: Avrupa güçlerinin yerini Doğu Asya ülkeleri (özellikle Çin ve Japonya) ve bazı Körfez ülkeleri aldı. Yani, artık borç verenler Asya; borç alan ise çoğunlukla ABD ve bazı Batılı ekonomiler.

Bu değişim, Trump yönetiminin artan “ticaret savaşı” söylemlerini de açıklıyor. Araştırmaya göre, Trump yönetimi, ABD’nin dünya çapında üstlendiği “küresel kamu malı sağlayıcısı” rolünün yeterince karşılık görmediğini düşünüyor. Askeri harcamaların ve enerji güvenliğinin bedelinin müttefikler tarafından ödenmesini talep ediyor.

Yeni Sömürgecilik Mümkün mü?

Nievas ve Piketty, bugünün koşullarında 19. yüzyıldaki gibi açık sömürge sistemlerinin tekrarlanamayacağına dikkat çekiyor. Bu nedenle ABD’nin askeri ya da ekonomik baskıyla müttefiklerden ya da gelişmekte olan ülkelerden servet transferi talebi, tarihsel olarak benzersiz bir sınırla karşı karşıya: Artık eski anlamda bir sömürge çağı mümkün değil.

Simülasyonlara dayanan araştırmada, kolonyal transferlerin olmadığı bir senaryoda 1914 itibarıyla Hindistan ve Endonezya gibi ülkelerin Avrupa’ya değil, Avrupa’nın onlara borçlu olacağı bir servet dağılımının ortaya çıkacağı belirtiliyor.

“Eğer 19. yüzyıl başındaki sömürgeci transferler olmasaydı, Hindistan ve Endonezya, İngiltere ve Hollanda’nın bugün sahip olduğu servetin büyük kısmına sahip olurdu,” diyor araştırmacılar.

Dengesizlikler Yeni Değil, Ama Dinamikler Değişti

Tarihsel örnekler, bugünkü küresel ticaret dengesizliklerinin benzersiz olmadığını gösteriyor. Ancak önemli bir fark var: 19. yüzyılda sömürgecilik yoluyla ticaret açıkları kapatılabilirken, bugün bu tür bir sistem meşruiyetini yitirmiş durumda.

ABD gibi ülkeler, artık ticaret açıklarını kapatmak için görünmeyen transferler, askeri koruma bedelleri veya finansal hakimiyet gibi araçlara yöneliyor. Ancak bu araçlar, Avrupa’nın 19. yüzyılda sağladığı kontrol düzeyini sunmuyor.

Nievas ve Piketty’nin çalışması, bugünkü ekonomik dengesizliklerin anlaşılması için yalnızca ekonomik veriler değil, aynı zamanda tarihsel güç ilişkilerinin de dikkate alınması gerektiğini hatırlatıyor.