Yılmaz Güney: Sinemanın Asi Çocuğu

Yılmaz Güney, Türk sinemasının en önemli yönetmenlerinden biri olarak kabul ediliyor. Ancak o sadece bir yönetmen değil, aynı zamanda bir yazar, oyuncu, senarist ve siyasi aktivistti. Yaşamı boyunca hem sanatını hem de siyasi görüşlerini özgürce ifade etmek için mücadele etti. Bu mücadele ona hem uluslararası başarılar hem de baskılar, tutuklamalar ve sürgünler getirdi.

Yılmaz Güney, 1 Nisan 1937’de Adana’nın Yenice köyünde doğdu. Kürt kökenli bir ailenin çocuğu olan Güney, çocukluğunu yoksulluk içinde geçirdi. İlkokulu bitirdikten sonra Adana Halkevi’nde tiyatro eğitimi aldı. 15 yaşında ilk öyküsünü yazdı. 1956’da İstanbul’a gitti ve sinema sektörüne girdi. İlk filmi olan Bu Vatanın Çocukları’nda rol aldı.

Güney, 1960’lı yıllarda pek çok filmde başrol oynadı ve “Çirkin Kral” lakabını aldı. Bu dönemde hem popüler hem de eleştirel filmler yaptı. Örneğin, At Hırsızı’nda bir halk kahramanını, Hudutların Kanunu’nda ise bir kaçakçıyı canlandırdı. Aynı zamanda senaryo yazmaya da devam etti. Ağıt ve Umut gibi filmlerle sosyal gerçekçi bir sinema anlayışını ortaya koydu.

Güney, 1970’li yıllarda yönetmenliğe ağırlık verdi ve politik filmler yapmaya başladı. Bu dönemde Arkadaş, Zavallılar, Sürü, Düşman ve Yol gibi filmleri çekti. Bu filmlerle hem Türkiye’deki hem de dünyadaki toplumsal sorunlara dikkat çekti. Özellikle Yol, Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kazandı.

Ancak Güney’in sanatsal başarıları, siyasi baskılardan uzak değildi. Güney, sol görüşleri nedeniyle defalarca tutuklandı ve işkence gördü. 1974’te bir savcının öldürülmesi olayına karıştığı iddiasıyla yargılandı ve 19 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Cezaevindeyken filmlerini çekmeye devam etti. 1981’de askeri darbe sonrasında cezaevinden kaçtı ve Fransa’ya sığındı.

Güney, sürgünde de sinema çalışmalarına devam etti. Ancak sağlığı bozuldu ve kanseri teşhisi konuldu. 9 Eylül 1984’te Paris’te hayatını kaybetti.

Yılmaz Güney, Türk sinemasının asi çocuğu olarak anılıyor. Sanatını halkın sesi yapmaya çalıştığı için hem sevildi hem de karşı çıkanları oldu. Ancak onun yaptığı filmler, hem Türkiye’de hem de dünyada sinema tarihine iz bıraktı. Onun mücadelesi, bugün de ilham kaynağı olmaya devam ediyor.

  • NHY/ Uğur Kaymaz