Devlet ve hükümet politikası olarak yerleşim yerlerinin (il, ilçe, bucak, köy, dağ, ırmak, semt, cadde, sokak vs.) isimlerinin değiştirilmesi, 1913’de başladı ve günümüze kadar devam etti. Kemalist iktidarlar döneminde yer isimlerini değiştirmek için özel devlet komisyonları kuruldu. 12.211 köy ve kasaba ismi ile 4 bin dağ, ırmak ve diğer coğrafi yerler olmak üzere 28 bin civarında yer ismi resmi kayıtlardan silinerek yerine genellikle uydurulmuş Türkçe isimler konuldu. Değiştirilen isimler Arapça, Bulgarca, Ermenice, Gürcüce, Kürtçe, Yunanca ve Zazaca dillerindeydi.
Bu değişiklikler “yabancı ve bölücü” kılıfı giydirilerek yapıldı. İsim değişikliklerinin çoğu, ülke genelinde azınlıkta kalan etnik grupların nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu bölgelerde gerçekleştirildi. İsim değişikliği sonrası eski isimlerin kullanılması bölücü ve uygunsuz oldukları gerekçesiyle yasaklandı. Ancak yer adları resmiyette değiştirilmiş olsa da önceki adlar, etnik ve kültürel farklılıklar nedeniyle yerel lehçe ve dillerde var olmaya devam etti.
1913’te askeri bir darbeyle iktidarı tek başına ele geçirmesinin ardından İttihat ve Terakki Partisi, devletin Müslüman olmayan Rum, Ermeni ve Süryani azınlıklarına yönelik etnik temizlik politikalarına hız verdi. Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın 5 Ocak 1916’da yayımladığı Emirname şöyleydi: “Memalik-i Osmaniye’de Ermenice, Rumca ve Bulgarca, hasılı İslam olmayan milletler lisanıyla yad edilen vilayet, sancak, kasaba, köy, dağ, nehir, ilah. bilcümle isimlerin Türkçeye tahvili mukarrerdir. Şu müsait zamanımızdan süratle istifade edilerek bu maksadın fiile konması hususunda himmetinizi rica ederim.”
Osmanlı İmparatorluğu’nun elinde tuttuğu halifelik makamı sebebiyle Enver Paşa, Araplar ve Kürtler gibi Müslüman olan milliyetlerin dillerinde olan yer isimlerini değiştirmedi. Bu emir devam etmekte olan savaş koşularındaki askeri yazışmalarda büyük bir karışıklığa neden olduğu için, 15 Haziran 1916’da verilen eni bir emirle yer isimlerinin değiştirilmesi savaş sonuna kadar durduruldu. Kararın savaş sonrası yeniden uygulamaya konması, İttihat ve Terakki iktidarının düşmesi, yapılan etnik katliamlardan dolayı liderlerinin soruşturmalara uğraması nedeniyle bu süreç kesintiye uğradı.
İttihat ve Terakki’nin ideolojik, siyasal ve örgütsel geleneğini devam ettiren Kemalist hareket Cumhuriyet döneminde isimlerin Türkçeleştirilmesi politikasını sürdürdü. Kemalist hareket yeni ulus devleti Osmanlıdan kalan Türk nüfusu ile inşa ederken, Türk milliyetçiliğini Cumhuriyetin 6 ilkesinden biri yapmıştı. Cumhuriyet dönemi boyunca yer isimlerinin Türkleştirilmesi çeşitli aralıklarla dönemsel olarak gerçekleştirildi. Ermenistan, Kürdistan veya Lazistan (1921 öncesinde Rize’nin resmî adı) gibi tarihsel bölge isimlerini kullanan ithal haritaların ülkede kullanımı yasaklandı. Bu bağlamda 1927’de İstanbul’da Türkçe olmayan sokak, cadde ve meydan isimlerinde kapsamlı bir değişikliğe gidilerek 6.215 isim değiştirildi.
1950’lerde Demokrat Parti döneminde “anlamları güzel çağrışımlar uyandırmayan, insanları utandıran, gurur incitici yahut alay edilmesine fırsat tanıyan kelimelerden oluşan isimler” Türkçe olsalar bile değiştirildi. Bunun yanı sıra “kızıl, çan ve kilise” gibi Hıristiyanlığı çağrıştıran yer isimleri resmiyetten silindi. Arap, Çerkes, Gürcü, Kürt, Laz, Tatar ve muhacir gibi kelimeleri içeren isimler ise “Bulundukları yerde bölücülüğe meydan vermemeleri” gerekçesiyle değiştirildi.
1952’de İçişleri Bakanlığı bağlı çalışacak olan Ad Değiştirme İhtisas Kurulu oluşturuldu. Bu kurula herhangi bir belediye sınırında kalan park, sokak ve yol gibi yerler hariç tüm yer isimlerini değiştirebilme yetkisi verildi. Kurulda Türk Dil Kurumu, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Genelkurmay Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı’ndan temsilciler yer aldı. 1978’e kadar çeşitli aralıklara çalışan kurulun çalışmaları sonucunda Türkiye’deki köy isimlerinin %35’i değiştirildi. Ad Değiştirme İhtisas Kurulu’nun 12.211 köy ve kasaba ile 4.000 dağ, nehir ve diğer topografik isimler olmak üzere 28.000 yer ismini değiştirdiği belirlenmiştir. Bu rakam, adı değiştirilen caddeleri, anıtları, mahalleleri ve belediyeleri oluşturan çeşitli alt yerleşim birimlerini de içeriyordu.
Coğrafi ad değişikliklerinin çoğu, ülkede etnik azınlık nüfuslarının yaşamakta olduğu veya daha önceleri yaşadığı bölgelerinde gerçekleştirildi. Dil bilimci Sevan Nişanyan’ın tahminlerine göre 4.200 Yunanca, 4.000 Kürtçe, 3.600 Ermenice, 750 Arapça, 400 Süryanice, 300 Gürcüce, 200 Lazca ve 50 diğer dillerde adlara sahip olan yer ismi değiştirildi. Ad Değiştirme İhtisas Komisyonu’nun resmî istatistiklerine göre ise toplamda 12.211 köy, kasaba, şehir ve diğer yerleşim yerlerinin adları değiştirildi. 1968’de İçişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan ve değişen köy isimlerini listeleyen “Köylerimiz” adlı kitabında şöyle açıklandı: “Yabancı kökten geldiği anlaşılan ve iltibasa yol açtığı tespit olunan, yaklaşık olarak, 12000 köy adı Bakanlığımız İller İdaresi Genel Müdürlüğünde çalışan Yabancı Adları Değiştirme Komisyonu tarafından incelenerek Türkçe adlarla değiştirilmiş ve kullanma alanına konmuştur.”
1980’deki askerî darbeden sonra 1983’te komisyon yeniden oluşturuldu ve 280 köyün ismi değiştirildi. Bu dönemde Kürt özgürlük hareketinin başlattığı isyan nedeniyle çatışmaların artması isim değişikliklerinin daha çok Kürtçe köy, kasaba, ırmak, dağa vb. isimlerine odaklandı.
Ermenice coğrafi yer isimleri ilk kez Sultan II.Abdülhamit zamanında değiştirildi. 1880 yılında Ermenistan sözcüğünün gazetelerde, okul kitaplarında ve devlet kurumlarında kullanılması yasaklandı. Ermenice yer isimlerinin değiştirilmesi daha sonraki süreçte cumhuriyet döneminden 21. yüzyıla kadar devam etti. Buna soyadların Türkçeleştirilmesi, hayvan isimlerinin değiştirilmesi, Ermeni tarihi figürlerinin isimlerinin değiştirilmesi ve Ermeni tarihi olaylarının değiştirilerek ya da çarpıtılarak anlatılması da eşlik etti. Ermeni kıyımı sırasında Kürt ve Türk aşiretleri Ermenilerden boşalttıkları köylere yerleşerek buraların Ermenice isimlerini kendi koydukları yeni isimlerle değiştirdiler. Sevan Nişanyan bu bağlamda 3.600 civarında Ermenice coğrafi yer ismin değiştiğini tahmin etmektedir.
Kürtler ve Zazalar Müslüman oldukları için Osmanlı İmparatorluğu’ndaki bu halkların kendi dillerindeki coğrafi yer isimleri değişiklikleri Hıristiyan gruplara ait yerleşim yerlerinde olduğu kadar yaygın değildi. Ancak Cumhuriyet dönemiyle birlikte ve bilhassa Dersim İsyanı sonrasında Kürtçe ve Zazaca isimlerin değiştirilmesi yoğunlaştı. Cumhuriyetin çeşitli dönemlerinde Kürtçe konuşmak ve bunun yanı sıra “Kürdistan” ve “Kürt” sözcüklerinin kullanımı yasaktı. Devlet Kürtlerin varlığını inkar eden bir politika benimseyerek Kürt sözcüğünün kullanımından kaçınmak amacıyla Kürtlere “Doğulu” ve “Güneydoğulu” diye hitap edildi. Nişanyan, 4.000 Kürtçe ve Zazaca yer isminin değiştirildiğini belirtiyor.
Süryanice isimlerin çoğu Tur Abdin bölgesinde (Mardin’in doğusu, Şırnak, Dicle nehrinin batısı ve Suriye sınırına kadar olan bölge) değiştirildi. Tur Abdin, Süryani halkının manastırlarının ve kültürlerinin merkezidir. Süryaniler, Turoyo ismini verdikleri Aramice’nin Doğu Aramicesi kolunu konuşurlar. Süryani soykırımından sonra, bölgedeki Süryani halkı sürülmüş veya katledilmiştir. Günümüzde bölgede 5.000 civarında Süryani’nin yaşadığı tahmin edilmektedir.
Pek çok Rumca isim kökenini Bizans ve Trabzon imparatorlukları döneminden almaktadır.Osmanlı imparatorluğu döneminde de, pek çok Rumca isim bozulmadan ya da çok az değişim göstererek ismini muhafaza etmeye devam etmiştir. Nişanyan’a göre 4.200 Rumca coğrafi isim Türkçeye çevrilmiştir.
Bu özetten anlaşılacağı gibi yer isimlerini değiştirmenin tarihi, egemen ulus ve devlet şovenizminin, ulusal inkarın, ırkçılığın, zorla uygulanan asimilasyonun ve Türk-İslam milliyetçiliğinin tarihidir. Dersim üzerine yapılan tartışmalar bu gerçeği bir kez daha gözler önüne sermiştir. Şimdi sorulması gereken soru şudur: Yer ismini değiştirmek neyi değiştirir?
- Siyasal Önderlikler ve Sosyalizm Anlayışı – Şaban İba - 14 Haziran 2024
- Eğitimde müfredat sorunu! - 26 Mayıs 2024
- Solun Durumunu Yeniden Düşünmek! - 20 Mayıs 2023