Geleceği çalınan bir kuşağın hikâyesi: Ne okulda, ne işte, ne hayatta…
Türkiye’nin genç nüfusu, devletin resmi açıklamalarında hâlâ “avantaj” olarak görülürken, sokakta işsizliğin, umutsuzluğun ve yoksulluğun pençesinde kıvranıyor. AKP iktidarının “üniversite yaptık, bina diktik” yaklaşımı, yükseköğretime niceliksel bir artış getirirken, gençliğin yaşamına kalite değil, kriz getirdi. Artık yeni bir toplumsal kategori var: “Ev genci”. Bu gençler ne eğitimde, ne istihdamda yer alıyor. Umutları tükenmiş, hayata katılamamış bir gençlik… Karar gazetesi yazarı Uğur Emek’in “Ev Genci Meselesi” başlıklı yazısı, Türkiye’nin sessiz sosyal felaketlerinden birini çarpıcı verilerle ortaya koyuyor.
Üniversite Var, Gelecek Yok
Uğur Emek’in yazısına göre, Türkiye’de 2002 yılında 76 olan üniversite sayısı 2025 itibarıyla 209’a ulaştı. Ancak bu artış, gençlerin istihdama katılımına yansımadı. Emek, market kasalarından inşaatlara, moto kuryelikten perakendeye kadar her yerde üniversite mezunlarını görüyor: “Üniversite mezunları inşaatlarda amelelik ve moto kuryelik yapıyorlar.”
Peki gençler neden iş beğenmiyor değil de, iş bulamıyor?
Emek, bu soruyu doğrudan sorup yanıtlamaya çalışıyor: Çünkü iş yok. Çünkü eğitim sistemi iş gücü piyasasının taleplerini karşılamıyor. Çünkü Türkiye’de planlama yok, liyakat yok, torpil var.
Türkiye Avrupa’nın NEET Lideri
DİSKAR’ın Avrupa İstatistik Ofisi Eurostat’tan aktardığı veriler durumun vehametini ortaya koyuyor. Türkiye, Avrupa’da “ne eğitimde ne istihdamda olan” (NEET) gençlerin en fazla olduğu ülke. AB ortalamasında NEET oranı %11 iken, Türkiye’de bu oran %25. Her dört gençten biri ev genci.
Bu sadece bir istatistik değil. Aynı zamanda bir sosyal çöküş ilanı. İşsiz kalan gençlerin özgüven kaybı yaşadığı, depresyona sürüklendiği, ekonomik ve sosyal hayattan dışlandığı, Emek’in deyimiyle “geleceğe dair karamsarlık” yaşadığı açıkça görülüyor.
Eğitimli Ama İşsiz: Türkiye’deki Yapısal Uyum Sorunu
OECD’nin Nisan 2025’te yayımladığı Türkiye Ekonomik Gözden Geçirme Raporu da Emek’in gözlemlerini doğruluyor. Raporda, Türkiye’nin rekabetçi ve yenilikçi bir ekonomi yaratabilmesi için “iş gücünün becerilerinin geliştirilmesi” gerektiği vurgulanıyor. Ancak üniversiteler bu becerileri vermiyor. Emek, “Türk şirketleri başarılı dijital dönüşümün ve teknolojik gelişimin önündeki en büyük engelin insan kaynakları olduğunu belirtmektedir” diyor.
Ev gençliği meselesi sadece plansızlıkla açıklanamaz. Aynı zamanda siyaseten de tercih edilen bir düzendir. Emek, atanamayan öğretmenler örneğini veriyor: Yaklaşık bir milyon öğretmen adayı beklerken, kamuya alım torpille, mülakat adı altındaki sadakat testleriyle yapılıyor. Özel okullarda ise öğretmenler asgari ücretle çalışmak zorunda kalıyor. Atanamayanlar niteliksiz işlerde tutunmaya çalışıyor. Diğerleri ev gençliğine katılıyor.
Kadınlar İçin Daha Derin Bir Kapanış
Ev gençleri meselesinin toplumsal cinsiyet boyutu da var. Kadın ev gençlerinin oranı erkeklerden çok daha yüksek. Emek, Karar yazarı İbrahim Kahveci’nin ifadesiyle bu durumu şöyle özetliyor: “Kızlar eve kapanmak için okuyor ya da okutuluyor.” Ailelerin korumacı yaklaşımı, erken evlilik baskısı, kırsal bölgelerdeki cinsiyet normları kadınların eğitim ve istihdamdan uzaklaşmasına neden oluyor.
Strateji Yok, Politika Yok
Yazının en çarpıcı tespiti ise şu: “Türkiye’de ev genci sorununu azaltmak için uzun vadeli ve kapsamlı politikalar bulunmamaktadır.” Emek’e göre, gençlerin piyasaya katılımını sağlayacak politikalar yok, gençlerin beklentilerine kulak veren bir kamu yönetimi yok, sadece gençleri suçlayan bir siyasi söylem var. Oysa bu gençlerin çoğu, ailesinin ilk üniversiteli bireyleri. Umutla başladıkları yol, hayal kırıklığıyla sonlanıyor.
Bir kuşağın hayatı, ekonomik politikalarla değil, politik ihmallerle heba ediliyor. Üniversite mezunu bir genç iş bulamıyorsa, bu onun tembelliği değil, devletin ayıbıdır. Sosyal devletin görevi, gençleri suça, uyuşturucuya, evlere kapanmaya itmek değil, onların hayallerini gerçekleştirecek koşulları sağlamaktır. Ama Türkiye’de gençlik, yalnızca siyasi mitinglere katılacak “dava neferleri” olarak görülüyor. Geleceğin sahibi olması gereken gençler, bugünün bile dışına itilmiş durumda. “Ev genci” sadece bir tanım değil; aynı zamanda bu düzenin en karanlık yüzüdür.
Uğur Emek’in deyimiyle bitirelim:
“Yetkililer ev genci meselesini bir mesele olarak görüyorlarsa, konu hakkında uzun vadeli stratejik bir politika oluşturmalıdırlar. Ama görünen o ki ev genci meselesini mesele olarak görmüyorlar.”
Kaynaklar:
- Uğur Emek, “Ev Genci Meselesi”, Karar Gazetesi, 22 Mayıs 2025
- DİSKAR, İşsizlik ve İstihdam Bülteni, 16 Mayıs 2025
- OECD, Türkiye Ekonomik Gözden Geçirme Raporu, Nisan 2025
- Eurostat, NEET verileri, 2024
- Dünyanın İki Ucu: Türkiye Enflasyonla, İsviçre Deflasyonla Mücadele Ediyor – Küresel Ekonomide Denge Arayışı - 20 Haziran 2025
- Sevda Karaca’dan Meclis’e “İşçilerin Yasası” Hamlesi: “Bu Mücadele Bir Kanun Maddesi İçin Değil, Onurlu Bir Gelecek İçin” - 12 Haziran 2025
- Türkiye’de Borç Yükü: Tüketici Kredileri ve Takipteki Alacakların Artışı - 29 Mayıs 2025