Türkiye ekonomisini kim neden kıskansın?

AKP’nin genel başkanı ve üst düzey yöneticileri ve bakanlar ekonomik sorunların ağırlığını önemsizleştirmek için bazen eski defterleri karıştırıyorlar, bazen de “dünyanın haline bakın, biz yine de iyi durumdayız” veya “yabancı ülkeler bizi kıskanıyorlar” gibi hayali iddialara başvuruyorlar. Sadece politikacılar değil, tabii iktidar yandaşı medya da bu gibi iddiaları sahiplenerek tekrarlıyor.

Tümüyle tarafsız ve uluslararası verilere dayanan bir karşılaştırma, bu iddiaların (kibar bir ifadeyle) fazlasıyla gerçek dışı olduğunu ortaya koyuyor.

Aşağıdaki satırlarda bir ekonomi için en çok kullanılan beş tane göstergeden yararlanarak durumu açıklığa kavuşturalım. Dünyaca ünlü The Economist dergisi her sayısında 42 ülkeye ait en son ekonomik göstergeleri sunuyor. Listede yer alan ülkeler Batı Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika, Asya ülkeleri. Az sayıda Afrika ülkesi de kapsanmış durumda. (Grupta Çin,Hindistan, Rusya, Endonezya, Malezya gibi ülkeler yanında Arjantin, Brezilya, Şili gibi ülkeler de var). Bu veriler Türkiye’nin göreli durumunu gayet net ortaya koyacak nitelikte. Şimdi beş göstergeye geçelim.

1) Tüketici fiyat indeksi konusunda iddialı bir enflasyona sahip olduğumuz biliniyor. 42 ülke arasında enflasyonu Türkiye’den daha yüksek olan bir tek Arjantin var. Demek ki, 40 ülkenin enflasyonu Türkiye’den daha düşük. Hem de bayağı düşük, enflasyonu %10’u geçen bile yok. Enflasyonu %5-10 arasında olan beş ülke var. Geri kalan ülkelerin tümünün enflasyonu %5’in altında!

2) İşsizlik oranlarına baktığımızda (ki uluslararası verilerde dar tanımlı işsizlik ele alınıyor), işsizlik oranı %10’u geçen ülke sayısı Türkiye dışında sadece altı.Otuz kadar ülkenin işsizlik oranı %8’in altında.

3) Faizler konusunda on yıllık devlet tahvilinin faiz oranı kullanılıyor. Bu konuda ülkemiz birinci sırada yer alıyor. Faiz oranı %10’un az üzerinde olan sadece iki ülke bulunuyor: Brezilya ve Pakistan. 25’ten fazla ülkenin ilgili faiz oranı %5’in altında. Batı Avrupa ülkelerinden birçoğunun faiz oranı % 1’in altında.

[bs-quote quote=”Ekonomi politikası tam anlamıyla iflas etmiş durumdadır. Propaganda çabaları da gerçekleri gizlemeye yetmiyor, iktidarı kurtarmaya da yetmeyecek.” style=”default” align=”left” color=”” author_name=”” author_job=”” author_avatar=”” author_link=””][/bs-quote]

4) Döviz kurunda yükselme ve yerli paranın değer kaybı açısından Türkiye tabii ön sıralarda. Yerli parası Türkiye’den daha fazla değer kaybeden üç ülke var : Arjantin, Peru ve Güney Afrika.

5) Büyüme hızı (gayrı safi yurt içi hasılada artış). Bu konuda 2021 yılının ikinci çeyreğinde sağlanan (geçen yılın aynı çeyreğine göre) %21 artış eşşiz bir artış oranı olarak sunulmuştu. Bu oranın temelinde yatan gerçek şu idi, geçen yılın ikinci çeyreğinde GSYH %10.4 azalmıştı, dolayısıyla bir yıllık sürede gerçekleşen büyüme “baz etkisi” nedeniyle yüksek görünüyordu. Büyük olasılıkla aynı nedenle Büyük Britanya ve Avusturya’nın aynı döneme ait büyüme oranları da % 21 idi. Hollanda ve İsrail’in oranları da % 16 dolayında idi. Üçüncü ve dördüncü çeyrekte %21’in hayli altında bir oran ortaya çıkacağı ve yıllık büyümenin benzer ülkelere göre çok daha yüksek olmayacağını ileri sürmek yanlış olmaz. Eklememiz gereken bir bilgi de şu, gelişmiş ülkelerin büyüme hızı genellikle gelişmekte olanlara göre daha düşüktür, dolayısıyla olağan dönemlerde de Türkiye’nin büyüme hızını gelişmiş ülkelerin hızıyla karşılaştırıp övünme payı çıkartmak çok anlamlı değildir.

Beş ana göstergeden yararlanarak ortaya koyduğumuz karşılaştırmalar, Türkiye ekonomisinin hiç de kıskanılacak durumda olmadığını gösteriyor. Kaldı ki, gelir dağılımındaki bozulma ve geniş halk kitlelerinin satınalma gücündeki düşüş konuları ayrıca ele alınmış değil. Ancak işsizlikte ve enflasyonda bu kadar iddialı olan bir ülkenin gelir dağılımının iyiye doğru gitmesi olanağı zaten bulunmaz.
SONUÇ: Ekonomi politikası tam anlamıyla iflas etmiş durumdadır. Propaganda çabaları da gerçekleri gizlemeye yetmiyor, iktidarı kurtarmaya da yetmeyecek. Şimdi esas görev alternatif politikaların hazırlanması. Bu konuda birinci görev muhalefet partilerinde olmakla birlikte, meslek kuruluşlarının, sendikaların, akademik çevrelerin katkıları da büyük önem taşıyor.

Burhan ŞENATALAR
Latest posts by Burhan ŞENATALAR (see all)