CHP’den Çelikhan Çıkarması: Tütünü Yasaklayan, Suyu Kurutan Düzenin Hesabı Soruluyor

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Meclis’in tatile girmesiyle birlikte 81 ilde başlattığı saha çalışmalarının ilk adımını Adıyaman’ın Çelikhan ilçesinde attı. Siyasi operasyonlara, tarım politikalarına ve deprem sonrası yaşanan altyapı krizlerine karşı yurttaşlarla bir araya gelen CHP heyeti, sadece sorun dinlemedi; aynı zamanda düzenin halkı nasıl yalnız bıraktığını da görünür kıldı.

CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu ve CHP Adıyaman İl Başkanı Engin Doğan’dan oluşan heyet; esnafla, tütün üreticisiyle ve köylülerle buluşarak hem halkın taleplerini kayda geçirdi hem de iktidarın baskı politikalarına karşı alternatif bir halk cephesi inşa etme çağrısı yaptı.

“Tütün Üreticisine Uyuşturucu Muamelesi!”

Çelikhan, Türkiye’nin en özgün tütün üretim merkezlerinden biri. Ancak küçük aile işletmelerine dayalı bu geleneksel tarım faaliyeti, 2017’de çıkarılan yasa ile neredeyse yasadışı ilan edildi. Veli Ağbaba, bu yasağın sınıfsal içeriğine dikkat çekti: “Çelikhan tütünü, Türkiye’de tek kırımla içilebilen nadir tütünlerden biridir. 4-5 dönümlük küçük arazilerde üretilen bu tütünle insanlar çocuklarını okutuyor, toprağında kalmaya çalışıyor. Ama devlet, bu halkı üretici olarak değil, neredeyse suçlu olarak görüyor.”

Tütün ekenin biçmesinin serbest, satmasının ise yasak olduğuna dikkat çeken Ağbaba, yoksul köylünün yaşamı için bir geçim kaynağı olan tütünün, sermayeye alan açmak için tasfiye edilmek istendiğini belirtti. “Bu bir üretim hakkı gaspıdır. Tütüncüye uyuşturucu muamelesi yapılıyor” diyerek yasanın sınıfsal çarpıklığını vurguladı.

Depremin Ardından Kuruyan Kuyular, Susuz Kalan Tarlalar

Deprem yalnızca binaları değil, su kaynaklarını da vurdu. Çelikhan Esnaf Odası Başkanı Hüseyin Koç, ilçedeki su krizine dair açıklamasında, halkın kendi çabasıyla bulduğu iki sondajdan da sonuç alınamadığını belirtti. “Havis Tepesi’nden Kalkuk köyüne kadar olan tüm araziler susuz kaldı. Devlet gölet dahi yapmıyor, mühendisler ‘kil var’ deyip geçiyor. Suyun olduğu biliniyor ama yatırım yapılmıyor” dedi.

Bu tablo, neoliberal devlet modelinin artık kırsal halkın en temel ihtiyaçlarını bile karşılamaktan çekildiğini, hizmet değil yalnızlık dağıttığını açıkça gösteriyor. Kâr getirmeyen hiçbir yere kamu kaynağı yönlendirilmiyor; tıpkı sağlık, eğitim ve ulaşımda olduğu gibi, tarım da özel şirketlerin inisiyatifine terk ediliyor.

“AKP Oyumuzu Alıyor, Yalnız Bırakıyor”

CHP heyetinin ziyaretinde dile getirilen tepkilerden biri, Çelikhanlı bir yurttaşın sözlerinde somutlaştı: “AK Parti’ye oy veriyoruz ama bize sahip çıkmıyor. Tarlamız üç dönüm, üç çocuk büyütüyoruz. Size oy vermiyoruz ama siz gelip sahip çıkıyorsunuz.” Bu sözler, seçmenin AKP ile kurduğu bağın artık geleneksel sadakatin ötesinde, bir kırılma eşiğine geldiğini gösteriyor.

Çelikhanlı bu yurttaşın serzenişi, Türkiye’nin taşrasındaki yeni siyasal gerçekliği yansıtıyor: Sadakatle bağlı olunan iktidar, halkı yalnız bırakırken; muhalefet ise halkın derdini sahada dinleyerek yeniden siyaset kurmaya çalışıyor. Bu tablo, ideolojik olarak savunulan muhafazakârlığın toplumsal karşılığının, ekonomik ve sosyal güvenceden ibaret olduğunu gösteriyor. Bu güvencenin ortadan kalkmasıyla beraber, iktidar-bloklarının taşradaki dayanakları da çatırdamaya başlıyor.

CHP Ne Yapıyor?

CHP heyeti sadece halkın derdini dinlemekle kalmadı; aynı zamanda Türkiye’de son aylarda yaşanan siyasi gelişmeleri de aktardı. Veli Ağbaba, 19 Mart’tan bu yana yürüyen süreci bir “siyasi darbe” olarak tanımlayarak, İmamoğlu’nun ön seçimle Cumhurbaşkanı adayı ilan edildiği andan itibaren muhalefetin hedef haline getirildiğini söyledi. Bu açıklama, CHP’nin seçim süreci ve sonrasındaki baskılara karşı yeni bir siyasal hat örmeye çalıştığını gösteriyor.

Bu saha çalışmaları, sadece nabız yoklamaktan öteye geçiyor. CHP’nin yeni stratejisi, halkla doğrudan temas kurarak, iktidarın propagandasını boşa düşürmek, halkın unutulmuş taleplerini yeniden siyasal merkeze taşımak üzerine kuruluyor. Özellikle yoksul, küçük üretici köylünün yalnızlaştırıldığı bu süreçte, CHP’nin saha siyaseti, kamucu ve halkçı bir çizgiyi hatırlatıyor.

Su, Toprak ve Tütün Kimin Hakkı?

Çelikhan’daki ziyaret, Türkiye’de kırsal emeğin, tarımsal üretimin ve yerel halkın sistematik biçimde dışlandığını bir kez daha gözler önüne serdi. Suya erişim yok, üretim hakkı tanınmıyor, siyasal temsil ise yalnızca seçimden seçime hatırlanıyor. Sermaye için düzenlenen kırsal alan politikalarının bedelini, küçük üretici tütüncü, susuz kalan çiftçi ve kendi kaderine terk edilmiş yurttaş ödüyor.

CHP’nin bu alanlara dönmesi, yalnızca bir seçim stratejisi değil; eğer yeterince derinleşirse, taşra yoksullarının sesi olabilecek yeni bir siyasal mücadele hattının kurulmasına da imkân tanıyabilir. Çünkü mesele yalnızca seçim değil; suyun, toprağın ve emeğin kimde kalacağıdır.