Tunceli’de Kayyum Krizi: Cevdet Konak’tan Görevden Alınmaya Tepki – ‘İrade Gaspı Budur!’

Tunceli Belediye Başkanı Cevdet Konak’ın görevden alınması ve yerine kayyum atanması, Türkiye’de demokrasinin ve yerel yönetimlerin işleyişine dair tartışmaları yeniden alevlendirdi. Konak, görevden uzaklaştırılmasını “irade gaspı” olarak nitelendirirken, İçişleri Bakanlığı bu adımı terörle mücadele çerçevesinde attığını belirtiyor. Ancak yaşananlar, özellikle muhalefet cephesinde, iktidarın yerel yönetimlerdeki demokratik yetkilere müdahalesinin bir örneği olarak eleştiriliyor.

Demokrasinin Zedelenmesi ve İrade Gaspı

Görevden uzaklaştırılan Konak, İçişleri Bakanlığı tarafından kendisine iletilen tebligatı imzalamadığını vurgulayarak, görev yetkisinin Tunceli halkından geldiğini söyledi. Konak, tebligatın belediyeye araçlarla ve yollar kapatılarak ulaştırılmasını “hukuksuzluk” ve “faşizm” olarak tanımladı. Bu sözleriyle, kayyum uygulamalarını demokratik iradenin yok sayılması olarak değerlendiren muhalif söylemleri güçlendirdi.

Konak, açıklamasında şunları dile getirdi:

“Bu yetkiyi hiçbir tebligat elimizden alamaz. AKP-MHP iktidarının fotoğrafı budur. İrade gaspı budur.”

Kayyum Politikalarının Eleştirisi

İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan bu müdahale, Türkiye’de kayyum politikalarının uzun süredir devam eden tartışmalı tarihine bir yenisini ekledi. Daha önce HDP’li belediyelere yönelik benzer uygulamalar, hükümetin yerel yönetimlere müdahalesinin sınırlarını sorgulatan önemli vakalar yaratmıştı. Bu uygulamalar, yalnızca bir güvenlik politikası olarak değil, aynı zamanda muhalefet partilerinin seçilmiş temsilcilerini devre dışı bırakma aracı olarak görülüyor.

Tunceli örneğinde de benzer bir süreç işledi. Belediye başkanları, terör bağlantılı suçlamalar gerekçe gösterilerek görevden alındı. Ancak eleştirmenler, bu tür suçlamaların genellikle siyasi saiklerle yapıldığını ve hukuki dayanaklarının tartışmalı olduğunu öne sürüyor.

Demokratik Meşruiyet Sorunu

Cevdet Konak’ın sözleri, kayyum atamalarının halkın demokratik tercihini yok saydığına yönelik eleştirileri yansıtıyor. Demokratik bir rejimde, seçilmiş yerel yöneticilerin görevden alınması ancak yargı kararıyla gerçekleşmelidir. Ancak Türkiye’de sıkça uygulanan kayyum politikaları, bu ilkeyi zayıflatan bir istisna haline gelmiş durumda. Muhalefet, kayyumların halkın iradesine yönelik bir darbe olduğunu vurgularken, hükümet ise bu uygulamaları kamu güvenliği ve terörle mücadele kapsamında savunuyor.

Tunceli’de yaşanan bu olay, Türkiye’deki yerel yönetimlerin üzerindeki merkezi baskıyı ve demokratik değerlerin aşındığını gösteriyor. Kayyum atamaları, sadece görevden alınan belediye başkanlarını değil, aynı zamanda halkın yönetime katılma hakkını da hedef alıyor. Bu durum, yalnızca yerel yönetimler için değil, Türkiye’nin demokrasi anlayışı için de kritik bir test niteliğinde. İlerleyen süreçte, bu tür müdahalelerin yerel halk üzerindeki etkileri ve Türkiye’nin uluslararası demokratik imajına olan yansımaları daha geniş çapta tartışılmaya devam edecek.