Paul Lafargue’un 1883 yılında yayınlanan “Tembellik Hakkı” adlı eseri, modern toplumda çalışmanın anlamını ve değerini sorgulamasıyla önemli bir yere sahiptir. Lafargue, aşırı çalışmanın insan sağlığına ve mutluluğuna zarar verdiğini savunarak, insanların çalışma sürelerini azaltarak daha fazla boş zamana sahip olmalarını gerektiğini savunur.
Lafargue’a göre, modern endüstriyel toplumda insanlar, üretkenliği artırmak için aşırı çalışmaya zorlanmaktadır. Bu durum, insanların sağlığını bozmakta, özgürlüklerini kısıtlamakta ve mutluluklarını azaltmaktadır. Lafargue, teknolojik ilerlemenin, insanların daha az çalışarak daha fazla üretmesini sağlaması gerektiğini ifade eder. Ancak, bu potansiyel, kapitalizm tarafından engellenmektedir. Kapitalizm, insanları daha fazla çalışmaya zorlayarak, onların sömürülmesini sağlamaktadır.
Lafargue, tembellik hakkını savunarak, insanların sadece üretim değil, aynı zamanda kendilerini geliştirmek ve yaşamın tadını çıkarmak için de zaman harcamaları gerektiğini vurgular. Ona göre, insanlar, sadece çalışmak için değil, aynı zamanda kendilerini geliştirmek, yeni şeyler öğrenmek, sevdikleri insanlarla vakit geçirmek ve yaşamın tadını çıkarmak için de zamana ihtiyaç duymaktadır.
Lafargue’un Görüşlerinin Günümüze Uygulanabilirliği
Lafargue’un görüşleri, günümüz dünyasında da geçerliliğini korumaktadır. Günümüzde, insanlar daha fazla çalışmak zorunda kalmaktadır. Bu durum, insan sağlığını, özgürlüğünü ve mutluluğunu olumsuz etkilemektedir. Teknolojik ilerleme, insanların daha kısa süre çalışarak daha fazla boş zamana sahip olmasını sağlayabilir. Ancak, bu potansiyel, kapitalizm tarafından engellenmektedir. Kapitalizm, insanları daha fazla çalışmaya zorlayarak, onların sömürülmesini sağlamaktadır.
Lafargue’un eseri, günümüz dünyasında insanların daha fazla boş zamana sahip olmalarının önemini vurgulamaktadır. İnsanlar, sadece çalışmak için değil, aynı zamanda kendilerini geliştirmek ve yaşamın tadını çıkarmak için de zamana ihtiyaç duymaktadır. Bu doğrultuda, kapitalizmin sömürücü etkisine karşı mücadele etmek ve insanların daha fazla boş zamana sahip olmasını sağlamak gerekmektedir.
Lafargue’un Yaşamı
Paul Lafargue, 1842 yılında Küba’da zengin bir toprak sahibi ailenin çocuğu olarak doğdu. İlerleyen yıllarda Paris’e taşındıktan sonra, tıp eğitimi aldı. Öğrenciliği sırasında, pozitivist felsefe ve sosyalist düşüncelerle tanışır. Mezuniyetinden sonra politik ve sosyal meselelere duyduğu ilgi nedeniyle doktorluğu bırakır. Fransız Sosyalist İşçi Partisi’nin bir üyesi olur ve partinin önemli bir lideri haline gelir. Kitaplar yazar, dergi editörlüğü yapar, birçok kez hapse girer çıkar.
1865’te Marx’la tanışır. Kızı Laura’ya aşık olur. Marx, yazdığı bir mektupta ona uyarılarda bulunur. Ancak, “yakışıklı, zeki, enerjik ve sportif” biri olarak tanımladığı gencin kızı Laura’yla evlenerek aileye katılmasına da izin verir.
Lafargue, yalnız orijinal Marksist doktrinleri genişletmekle kalmayıp kendi orijinal fikirlerini de ekleyerek önemli bir teorisyen olur. Yaşı ilerledikçe aktif siyasi yaşamdan çekilir. Katkılarını bir dizi makale ve denemeyle sınırlar. Dönemin tanınmış sosyalist aktivistlerinden Karl Kautsky ve Vladimir Lenin gibi isimlerle ara sıra iletişim kurar.
26 Kasım 1911 tarihinde, eşi Laura Marx’la birlikte ölmeyi seçer. Lafargue intihar mektubunda şunları yazar:
“Bedenim ve zihnim sağlamken, yaşama zevk ve sevincimi birer birer elimden alan, beden ve zihin gücümden mahrum bırakan acımasız yaşlılık; kuvvetimi kemirip irademi sömürmeden ve beni, kendime ve başkalarına yük olacak duruma düşürmeden önce hayatıma son veriyorum. Birkaç yıldır kendime 70 yaşımdan sonra yaşamayacağıma dair söz vermiştim ve yaşamımı son vermem gereken yaşı tamamlamış bulunmaktayım. Kırk beş yıldan beri kendimi adadığım davanın, yakın bir gelecekte başarıya ulaşacağından emin olmanın büyük sevinciyle ölüyorum. Çok yaşa komünizm! Çok yaşa İkinci Enternasyonal!”
Bu kararları arkadaşları arasında üzüntü kadar öfkeye de yol açtı.
Paul Lafargue ve Laura Marx, Paris’teki Père Lachaise Mezarlığı’na gömüldüler.
Lafargue’un Ölümü
Lafargue’un ölümü, günümüz dünyası için de düşündürücüdür. Lafargue, kapitalizmin sömürücü etkisine karşı mücadele eden bir sosyalist aktivistti. Ancak, yaşlılık ve sağlık sorunları nedeniyle mücadeleyi bırakmak zorunda kaldı. Bu durum, kapitalizmin sömürücü etkisinin ne kadar yıkıcı olabileceğini göstermektedir.
“Tembellik Hakkı” adlı eser, modern toplumda çalışmanın anlamını ve değerini sorgulamasıyla önemli bir yere sahiptir. Lafargue, aşırı çalışmanın insan sağlığına ve mutluluğuna zarar verdiğini savunarak, insanların çalışma sürelerini azaltarak daha fazla boş zamana sahip olmalarını gerektiğini savunur. Bu görüş, günümüzde de geçerliliğini koruyan bir görüştür.
Lafargue’un yaşam öyküsü de oldukça ilginçtir. Marx’ın damadı olmakla kalmayıp, Marksist teoriye önemli katkılarda bulunmuş bir düşünürdür. Lafargue ve eşi Laura Marx’ın intihar kararı ise, günümüzde bile tartışılan bir konudur.