Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), son yıllarda yargı kararlarının tanınmadığı, hukukun üstünlüğünün yalnızca kağıt üzerinde kaldığı bir döneme daha tanıklık etti. Cezaevinde bulunan ve Gezi Davası hükümlüsü Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında Anayasa Mahkemesi’nin verdiği hak ihlali kararının Meclis’te okunması ve ardından bu bölümün resmî internet sitesindeki ham tutanaklardan çıkarılması, Türkiye’de yasamanın ne derece yürütme gölgesinde kaldığını bir kez daha ortaya koydu.
AYM Kararı Meclis Kürsüsünde Okundu
Genel Kurul, 22 Nisan 2025 tarihinde TBMM Başkanvekili ve CHP Grup Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca’nın başkanlığında toplandı. CHP’li Katip Üye Sibel Suiçmez, Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay’ın seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğine dair kararını kürsüde okudu. Okunan karar, Anayasa’nın 6. ve 153. maddelerine gönderme yaparak, egemenliğin millete ait olduğu ve AYM kararlarının bağlayıcılığı ilkesini hatırlatıyordu.
Gülizar Biçer Karaca konuşmasında açıkça şunu vurguladı:
“Hatay halkının iradesiyle seçilmiş Hatay Milletvekili Sayın Can Atalay’ın görevi ifa edememesi, egemenlik hakkının kullanımında Anayasa’ya ve hukuk düzenine uygun değildir.”
Bu ifade, TBMM tarihinde sembolik bir direniş anlamına geliyordu. Çünkü kararın okunması, sadece AYM’nin kararını tanımak anlamına gelmiyor; aynı zamanda Meclis’in bir yasama organı olarak yürütme karşısında hala var olabileceğini göstermeyi amaçlıyordu.
Tutanaklardan Sessizce Silindi
Ancak bu direniş uzun sürmedi. TBMM’nin resmî internet sitesinde yayımlanan ve Genel Kurul’da yaşananların kayda geçtiği ham tutanaklar arasında bu bölüm ilk etapta yer aldı. Fakat kısa süre sonra, bu bölümün internet sitesinden çıkarıldığı fark edildi. Özellikle kararın okunmaya başlandığı andan itibaren yaşanan tartışmalar –katip üyelerin yer değişimi, AKP’li vekillerin “Divan teşekkül etmedi” itirazları, oturumun kapatılması tartışmaları– tüm detaylarıyla tutanaklara geçmişti. Bu durum, Türkiye siyasi tarihinde iktidarın rahatsız olduğu kararların, devletin resmî hafızasından silinmesinin yeni bir örneğini sundu.
Saray Hukuku Tutanaklara Da Sirayet Etti
Meclis’te yaşanan bu müdahale, yalnızca bir metnin silinmesi meselesi değil. Bu, Anayasa Mahkemesi kararlarının tanınmadığı bir dönemin devam ettiğinin, yürütme organının yasama üzerindeki tahakkümünün bir kez daha tescili niteliğinde. Anayasa’nın 153. maddesi açık: AYM kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlar. Buna rağmen, kararın hem uygulanmaması hem de Meclis kayıtlarından çıkarılması, hukuksuzluğun artık normalleştirildiğini gösteriyor.
AKP’li vekil Leyla Şahin Usta’nın “Divan teşekkül etmedi, bu işlemin hiçbir hükmü yoktur” diyerek kürsüdeki iradeyi tanımaması, Saray’ın Meclis’e bakışını açıkça ortaya koydu. Tutanaklardan bu bölümün çıkarılmasıyla da söz konusu hukuksuzluk kurumsal bir sansüre dönüştü.
Muhalefet Ayakta, Meclis Susturuluyor
CHP, DEM Parti, İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından gelen alkışlarla desteklenen bu eylem, muhalefetin hukukun üstünlüğü için verdiği sembolik mücadelenin bir parçasıydı. Ancak bu çaba bile sistemin duvarlarına çarptı. Gülizar Biçer Karaca’nın kararı okutması, bir yargı kararının yasama organında yankı bulması açısından önemliydi ama o yankı birkaç saat içinde resmi kayıtlardan silindi.
Tüm bu yaşananlar bir kez daha gösterdi ki Türkiye’de hukuk sadece güçlünün istediği kadardır. Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması yetmedi, artık Meclis’in kendi iradesini yansıttığı kayıtlar da dijital olarak “temizleniyor”.
Bu olay, yalnızca bir milletvekilinin hakkı meselesi değildir. Bu, yurttaşların iradesiyle seçilen bir vekilin hukuksuz biçimde tutuklu kalmasının ötesinde, Türkiye’de yasama organının itibarının, yargının bağımsızlığının ve demokrasinin ne denli tehlikede olduğunun yeni bir göstergesidir.