İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi tarafından Türkiye’deki Suriyeliler üzerinde yapılan araştırmada, Suriyeliler’in yüzde 60’ının geleceğini Türkiye’de gördüğü ortaya çıktı. Araştırmaya katılan Suriyeliler’in büyük bölümü, başka ülkeye gitmeyi de düşünmüyor.
İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi’nin iç savaştan kaçarak Türkiye’ye yerleşen Suriyeliler’in toplumsal uyumu konusunda hem Türk hem de Suriyeliler’in düşünce ve algılarını ölçmek amacıyla 2014 ve 2017 yıllarında yaptığı araştırma, 2019 yılında da tekrarlandı. 26 ilde 2.271 kişiyle yapılan araştırmanın sonuçları “Suriyeliler Barometresi: Suriyelilerle Uyum İçinde Yaşamın Çerçevesi” başlığıyla bir raporda toplandı.
“Suriyeliler geleceğini Türkiye’de görüyor”
Raporun ‘Temel Bulgular’ bölümünde öne çıkan bazı başlıklar şöyle:
-Türk toplumunun Suriyeliler’e özellikle başlangıç yıllarında verdiği olağanüstü destek ve dayanışma devam etmekle birlikte toplumsal kabul ve dayanışmada belirgin bir azalma, endişelerde ise artış gözlenmektedir. Yani Türk toplumunun kabulü, büyük ölçüde tahammüle dönüşmektedir.
-Uzunca süre Suriyeliler’e büyük destek veren Türk toplumunun desteğinde ciddi bir aşınma ve isteksizlik görünür hale gelmiştir. Türk toplumunun Suriyeliler konusundaki artan kaygıları, sürecin her geçen gün daha da siyasileşmesine yol açacak gibi görünmektedir.
-Türk toplumu Suriyeliler’e yönelik çok güçlü (uzak) bir sosyal mesafe ortaya koyarken, Suriyeliler’in Türk toplumuna “çok yakın” bir pozisyon aldıkları tespit edilmiştir. Türk toplumundaki uzaklaşma, Suriyeliler’de yakınlaşma eğilimli artmaktadır.
-Zor durumda olanla dayanışmayı büyük bir hevesle gerçekleştiren Türk toplumu, ortak gelecek ve daimi olarak birlikte yaşam konusuna mesafe koyarak, buna hazır olmadığını hem endişeleri hem de talepleriyle ortaya koymaktadır.
-Türk toplumunda Suriyeliler’le kültürel benzerlik olduğuna katılmayanların oranı yüzde 81,9’a çıkmıştır. Bu oran, 2014’deki araştırmada yüzde 70,6 olarak tespit edilmişti. Yani kültürel benzerliğe itiraz, zaman içinde daha da artmaktadır. Oysa Suriyeliler’in yüzde 56,8’i, Türkler’le kültürel bakımdan benzer olduklarına inanmaktadır.
-“Suriye’ye dönmeyi hiçbir şekilde düşünmüyorum” diyen Suriyeliler’in oranı 2017’de yüzde 16,7 iken bu oran 2019’da yüzde 51,8’e yükselmiştir. Benzer biçimde 2017’de yüzde 59,6 olan “Suriye’de savaş biter ve bizim istediğimiz şekilde bir yönetim oluşursa dönerim” diyenlerin oranı 2019’da yüzde 30,3’e düşmüştür.
-9 yıllık tecrübe, Suriyeliler’den kaynaklı iş kaybının oldukça sınırlı kaldığını göstermektedir. Her ne kadar Suriyeliler de Ocak 2016’dan bu yana çalışma izni alma hakkına sahip olsalar da genelde kayıtdışı çalıştıkları anlaşılmaktadır.
- 2014 ve 2017 araştırmalarında “Türkiye’deki Suriyeliler’i nasıl tanımlarsınız” sorusuna öncelikle “Zulümden/savaştan kaçan mağdur insanlardır” diyen Türk katılımcılar, 2019’da bu seçeneği dördüncü sıraya indirmiş ve ilk sıraya “Bize ileride çok sorun açacak tehlikeli insanlardır” seçeneğini yerleştirmiştir. Aradan geçen dokuz yıl sonrasında, Türk katılımcıların neredeyse yüzde 80’i, Suriyeliler’in en az yarısının Türkiye’de kalacağından emindir.
-Türk toplumuna “Suriyeliler, Türk toplumuna ve Türkiye’ye ne ölçüde uyum sağladı?” sorusu yöneltildiğinde sadece yüzde 13,2’si, Suriyeliler’in Türk toplumuna “bütünüyle” ya da “büyük ölçüde” uyum sağladığı cevabını vermektedir. Aynı soruda Suriyeliler’in yüzde 51,6’sı, Suriyeliler’in Türk toplumuna uyum sağladığını söyledi.
-Sayılabilecek 10 sorun içinde ‘Suriyeliler konusu sizce kaçıncı öncelikli konudur?” sorusuna alınan cevapta, Suriyeliler konusunu Türkiye’nin ilk üç önemli sorunu olarak görenlerin toplam oranı yüzde 60’ın üzerinde olarak tespit edilmiştir. “Suriyeliler’e vatandaşlık verilmesiyle ilgili nasıl bir düzenleme yapılmalıdır?” sorusuna 2017’de yüzde 75,8, 2019’da ise yüzde 76,5 oranında “hiçbiri vatandaşlığa alınmamalı” cevabı alınmıştır.
-Suriyeliler, “Suriyeliler Türkiye’de kalmak istiyor” önermesine yüzde 54 destek veriyor. Suriyeliler’e sorulan “Suriyeliler vatandaşlık almak istiyor” önermesine “katılanların” ve “kesinlikle katılanların” oranı 2017’de yüzde 65,6, 2019’da küçük bir azalma ile yüzde 63,4 olmuştur.
-2017’de “Suriyeliler Türkiye’de mutlu” önermesine “katılıyorum” ve “çok katılıyorum” şeklinde cevap veren Suriyeliler’in toplam oranı yüzde 33,7 iken, bu oran 2019’da yüzde 48,1’e yükselmiştir. 2017’de önermeye “katılmayan” ve “hiç katılmayanların” oranı toplamda yüzde 21,9 iken bu oran 2019’da yüzde 16,4’e düşmüştür.
-Türkiye’de yaşayan Suriyeliler’in üçüncü bir ülkeye gitme eğilimleri “Türkiye ve Suriye dışında başka bir ülkeye gitmek ve oraya yerleşmek ister miydiniz?” sorusuyla test edilmiştir. Çoklu yanıt imkanı verilen cevapların ilk sırasında yüzde 58,6 ile “Hiçbir şekilde gitmeyi düşünmem” cevabı alınmıştır. Ancak bu seçeneğe ilgi 2017’e göre azalmıştır (yüzde 65,8). Buna göre Suriyeliler’in yüzde 60’ı, kendileri ve aileleri için Türkiye’de bir gelecek olduğuna inanıyor.
“Türk toplumunun endişeleri gözardı edilmemeli”
Raporun sonuç bölümünde ise şu önerilere yer verildi:
-Kırılgan ve azalma eğilimindeki toplumsal kabul güçlendirilmelidir: Türk toplumunun endişelerini gözardı etmeksizin, kabul düzeyinin sürdürülebilir kılınmasına özen gösterilmelidir.
-Suriyeliler konusundaki uyum politikaları hak, hukuk ve birey temelli geliştirilmeli, ülkenin kapasitesi ve sonradan gelenlerin özellikleri dikkate alınmalıdır.
-Suriyeli Barometresi çalışmasında da olduğu gibi konuyla ilgili araştırma, analiz ve gelişmeler milyonlarca Suriyeli’nin Türkiye’de sürekli kalacağına dair güçlü emareler sunuyorsa, bu zorunluluktan kaynaklı ortak yaşamın onurlu ve huzur içinde gerçekleşmesi, ileride yaşanacak pek çok toplumsal ve siyasal sorunun önlenmesi için uyum politikaları bir tercih değil, zorunluluktur.
-Suriyeliler’in seyahat kısıtlılığının mutlaka yeniden düzenlenmesi ihtiyacı olduğu açıktır. Sığınmacı ve göçmenlerin ülkede -planlanarak ya da planlanmadan- yerleşik hale gelmeleri halinde, sürdürülebilir kalkınma hedefleri çerçevesinde politikaların geliştirilmesi önem taşımaktadır. Her bireyin kendisiyle beraber bir kapasite de getirdiği unutulmamalıdır.
-Sosyal Uyum Yardımı’nın (SUY) kalkınma öncelikli olarak yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Hem kaynağın sürekliliği hem de işlevi bakımından SUY programının yeniden gözden geçirilmesi ve SUY için kullanılan kaynağın, daha çok yerel ekonomileri dikkate alarak kalkınma/yatırım çalışmalarına dönüştürülmesi, orta ve uzun vadeli politikalara yönlendirilmesi gerekmektedir
-Suriyeliler, politika yapım ve sosyal uyum süreçlerine etkin biçimlerde dahil edilmelidir. Türkiye’deki Suriyeliler, Türkiye nüfusunun yüzde 4’ünü aşan bir sayıya ulaşmış, Türkiye’de ortalamada 5 yıl civarında da bir yaşam tecrübeleri olmuştur. Zorunlu da olsa ortak bir yaşama doğru gidiliyorsa ve bu bağlamda uyum politikaları geliştirilecekse, ülkedeki Suriyelilerin politika yapım süreçlerine etkin katılımı son derece büyük önem taşımaktadır.
-Suriyeli üniversite öğrencileri uyum sürecinin stratejik aktörleri olarak değerlendirilmelidir. Suriyeli kadınların kendini geliştirmeleri ve süreçlerde aktif rol üstlenmeleri sağlanmalıdır. Türkiye’deki Suriyeliler’in yüzde 45’i, kadınlardan oluşmaktadır. Zorunlu okul çağındaki kız çocukların okullaşması, yetişkin kadınlarınsa okur-yazarlık, dil öğrenimi, meslek öğrenimi, girişimcilik vb. konularda güçlendirilmesi, hem kendilerini geliştirmeleri hem de kendi toplumlarına katkı vermeleri bakımından son derece önemlidir.
-Suriyeli çocukların “kayıp kuşaklar”a dönüşmemesi için zorunlu eğitim alanında daha fazla çaba gerekmektedir.
-Türkiye’de 9 yıllık geçmişleri olan Suriyeliler için “geçici koruma” statüsüne alternatif statüler de tartışılmalıdır. Türkiye’de ortalama kalış süreleri 4,5-5 yıldan fazla olan Suriyeliler’in, “Geçici Koruma Statüsü” yeniden gözden geçirilmelidir.
- Vatandaşlık politikasında şeffaflık toplumsal destek için önemlidir. Suriyeliler’e verilen vatandaşlık konusunda toplumda çok ciddi bir tepki ve endişe söz konusudur. Her ne kadar “istisnai vatandaşlık” yoluyla “nitelikli” ve “Türkiye’ye katkı vermesi beklenen” kişiler vatandaşlığa alınıyor olsa da sürecin, daha şeffaf yürütülmesi, gerekçelerin Türk toplumuna daha net ifade edilmesi ve toplumla daha fazla veri paylaşılması gerekmektedir.
-AB’den ve diğer dış kaynaklardan gelen mali desteklerin, toplumla paylaşılması, devlet üzerindeki baskıyı da toplumsal tepkileri de azaltmada etkili olabilir.
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024
- Akşener, Erdoğan’dan Ne İstedi? - 7 Haziran 2024