Kadınlar Öldürülürken Siyaset Neden Sessiz?

2024 yılında 394 kadın erkekler tarafından öldürüldü, 259 kadın ise şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) tarafından açıklanan bu ürkütücü veriler, toplumun vicdanını sarsarken, siyasetin bu ölümler karşısındaki sessizliği derin bir sorgulama konusu olmaya devam ediyor.

İstanbul Beşiktaş’taki Zübeyde Ana Kültür Merkezi’nde düzenlenen toplantıda konuşan KCDP Genel Sekreteri Fidan Ataselim, öldürülen kadınların isimlerini değil, sayılarının bile siyasette yankı bulmadığını vurguladı. Ataselim, “İçişleri ve Adalet Bakanlıkları kadın cinayetlerinin gidişatını neden açıklamıyor? Devletin görevi kadınları korumak değil mi?” diyerek, yetkililerin hesap vermekten kaçındığını ifade etti.

Siyasal Sessizlik: Politik Bir Tercih mi?

Kadın cinayetlerinin artışı, sadece bireysel bir sorun değil, aynı zamanda toplumsal bir hastalığın ve politik bir ihmalkârlığın göstergesidir. Kadınlar öldürülürken alınmayan önlemler, uygulanmayan yasalar ve toplumsal cinsiyet eşitliğine yapılan saldırılar, siyasal otoritenin sessizliğinin sebeplerini gözler önüne seriyor. Kadınların korunması için İstanbul Sözleşmesi gibi hukuki mekanizmalar yürürlükten kaldırılırken, siyaset, kadınların yaşam hakkını güvence altına almayı politik bir öncelik olarak görmüyor.

2024 yılı verilerine göre 259 kadının şüpheli bir şekilde hayatını kaybettiği açıklandı. Bu ölümler çoğunlukla “intihar” ya da “kaza” olarak kaydediliyor, ancak KCDP gibi platformlar bu davaların adil bir şekilde soruşturulmadığını defalarca dile getiriyor. Hukukun temel işlevi olan adaleti sağlama görevi, kadın ölümleri söz konusu olduğunda görünmez hale geliyor.

Kadın Mücadelesi ve Toplumun Rolü

Kadınların yaşam hakkını savunan mücadele örgütleri, bu sessizliği kırmak için meydanlarda olmaya devam ediyor. Ancak bu çabalar, siyasal destek olmadan etkili bir çözüme ulaşamıyor. Kadın cinayetleri bir istatistik değil, insan hakları meselesidir. Toplumun bu sorunu görmezden gelmesi mümkün değil; çünkü sessizlik, şiddetin ve eşitsizliğin devamını sağlar.

Kadın cinayetleri, bir devletin hukuka, eşitliğe ve insan haklarına olan bağlılığının en önemli sınavlarından biridir. Siyasi irade, bu ölümlere seyirci kaldıkça, kadınların yaşam hakları tehdit altında kalmaya devam edecektir. Bu sessizliği bozmanın tek yolu, güçlü bir toplumsal dayanışma ve siyasetin hesap verebilir bir hale gelmesidir.

Siyasetçiler, toplumun en kırılgan kesimlerinden biri olan kadınları korumaktan neden imtina ediyor? Bu sorunun cevabı, siyasetin değerleri ve öncelikleri konusunda karanlık bir tablo çiziyor. Ancak kadınlar, bu karanlık tabloyu değiştirmek için mücadeleden vazgeçmeyecek. “Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz” sloganı, bu mücadelenin özünü ifade ediyor.