Türkiye’de Eğitimde Derinleşen Yoksulluk: Okuldan Kopan Çocuk Sayısı Artıyor

Türkiye’de çocuk yoksulluğu, her geçen yıl eğitim sisteminde daha belirgin hale gelen bir sorun olarak dikkat çekiyor. Milyonlarca çocuk, yetersiz beslenme, okul devamsızlığı ve eğitimden kopuş gibi nedenlerle kaliteli eğitim imkanlarından mahrum kalırken; bu durum, çocuk işçiliği, erken yaşta evlilik ve sosyal dışlanma gibi olumsuz sonuçlar doğuruyor.

Eğitimci ve yazar Ayşe Alan, BirGün Pazar’da yayımlanan yazısında, bu sorunların kamusal eğitim politikalarıyla doğrudan ilişkili olduğunu ve yoksulluğun eğitim sistemine olan etkilerini kapsamlı bir şekilde ele alıyor. Alan’a göre, çocuk yoksulluğu gibi derin sosyal problemlere çözüm üretilemediği sürece, eğitime erişim giderek daha fazla çocuk için hayal olmaya devam edecek.

Ayşe Alan, yazısında UNICEF’in verilerine dikkat çekerek, Türkiye’nin OECD ülkeleri arasında çocuk yoksulluğunda ikinci sırada yer aldığını belirtiyor. Türkiye’de çocukların %42,4’ü yoksulluk sınırının altında yaşıyor ve bu durum onların fiziksel, sosyal ve duygusal gelişimlerini olumsuz yönde etkiliyor. Çocuk yoksulluğunu, “çocukların toplumsal dışlanmaya, ayrımcılığa ve insanlık onurundan mahrum bırakılmaya maruz kalması” şeklinde tanımlayan Alan, yoksulluğun eğitime erişim üzerindeki etkilerinin giderek arttığını vurguluyor. Her geçen yıl daha çok çocuğun okul dışında kaldığını belirten Alan, 2022-23 döneminde 442.643 olan okul dışında kalan öğrenci sayısının, 2023-24 döneminde 612.814’e yükseldiğini hatırlatıyor. Eğitimden kopan bu çocukların büyük bir kısmının kız çocukları olduğunu belirten Alan, bu durumun çocuk işçiliği, ev içi emek ve erken yaşta evlilik gibi toplumsal sorunlara zemin hazırladığını ifade ediyor.

Alan, çocukların yalnızca temel ihtiyaçlarının karşılanmasının yeterli olmadığını, onların sosyal ve duygusal ihtiyaçlarının da göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtiyor. Sosyal ve duygusal desteğin eksikliği, yoksul çocukların okula devamını zorlaştırırken, onların topluma entegre olma ve gelecekten beklenti geliştirme şanslarını da azaltıyor. Alan, kamusal eğitimin bu sorunlara çözüm olabileceğini, ancak Türkiye’de kamusal eğitimin kamucu bir yaklaşımı benimsememesinin mevcut durumu daha da zorlaştırdığını belirtiyor. Çocukların okula aç gittiği, yeterince beslenemedikleri, hijyenik olmayan okul koşullarıyla karşılaştıkları ve velilerin temizlik için seferber olmak zorunda kaldığı bir ortamda kamusal eğitimden bahsetmenin dahi zorlaştığını ifade ediyor.

Taşımalı eğitimde yapılan son değişiklikler de eğitime erişimde yoksulluğun bir diğer göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından, öğrencilerin çevre okullara taşınması için belirlenen 50 kilometrelik sınırın 30 kilometreye indirilmesi, köy okullarına ulaşımı zorlaştırarak öğrencilerin okula devamını engelleyecek bir uygulama olarak görülüyor. MEB’in bu tasarruf tedbirlerinin binlerce çocuğu eğitimden uzaklaştırdığını ve onları yurtlarda barınmaya zorladığını belirten Alan, velilerin yurt ortamına güven duymadıklarını ve çocuklarının eğitimden uzak kalmalarından endişe ettiklerini aktarıyor. Nitekim yönetmelik değişikliğinden kısa bir süre sonra Ardahan’da birçok çocuğun eğitimden koptuğuna dair haberlerin gelmesi, bu endişelerin haklı olduğunu gösteriyor.

Alan, kamusal eğitimin yeniden inşa edilmesi ve sosyal politikaların doğru yönlendirilmesi halinde, çocuk yoksulluğunun eğitim üzerindeki etkilerinin azaltılabileceğine dikkat çekiyor. Çocukların okula aç gitmemesi, sağlıklı beslenme imkanlarının sağlanması ve nitelikli eğitim alabilmeleri için kamusal kaynakların daha doğru alanlara yönlendirilmesi gerektiğini belirten Alan, “sosyal politikalar doğru planlandığında, kaynaklar hakiki problemlere yönlendirildiğinde eğitim yoksulluğu da ortadan kalkar” diyerek çözüm önerilerini özetliyor.

Ayşe Alan’ın bu değerlendirmesi, Türkiye’deki çocuk yoksulluğu ve eğitim sisteminin mevcut durumu hakkında önemli bir farkındalık yaratıyor. Eğitim yoksulluğu konusunda köklü bir değişim yapılmadığı sürece, yoksulluğun eğitim üzerindeki etkilerinin artmaya devam edeceği ve her yıl daha fazla çocuğun eğitim dışında kalacağı vurgulanıyor.