Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) 23. yıl kutlamasını değerlendiren Ruşan Çakır, Medyascope‘ta yayımlanan köşe yazısında AKP’nin içinde bulunduğu durumu eleştirdi. Çarşamba günü yapılan kutlamanın iddiasız ve sönük olduğunu belirten Çakır, AKP’nin ilk yıllarındaki coşkulu toplantılarla kıyaslandığında büyük bir düşüş yaşandığını vurguladı.
Kutlamaların AK Parti Kongre Merkezi’nde yapılması ve sıkı akreditasyon kurallarıyla bazı medya kuruluşlarının dışarıda bırakılması, organizasyonun baştan sınırlı bir iddia taşıdığının göstergesi olarak yorumlandı. Kutlamalarda, AK Parti’ye katılacak belediye başkanlarının sayısında yaşanan düşüş ve büyükşehir belediye başkanlarının olmaması da dikkat çekti. Yeniden Refah Partisi’nden gelen başkanlarla sınırlı kalan katılımlar, partinin güç kaybettiğine işaret etti.
31 Mart Seçimlerinin Şoku Atlatılamadı
Çakır, AKP’nin yerel seçimlerde ikinci parti olmasının hala şokunu atlatamadığını belirtti. Bu şokun parti yönetiminde derin etkiler bıraktığını ve AKP’nin seçim kaybının ardından toparlanma sürecinin sancılı geçtiğini ifade etti. 31 Mart seçimleri, partinin tarihindeki ilk ciddi kayıplardan biri olarak öne çıkıyor ve bu kaybın Erdoğan ve parti üzerindeki etkileri hala hissediliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisini değiştirmek istediğine dair açıklamalarına dikkat çeken Çakır, bu değişim söylemini Ekrem İmamoğlu’nun yenilgi sonrası dile getirdiği “değişim” talebiyle kıyasladı. İmamoğlu’nun, seçim yenilgisinin ardından hızlıca değişim çağrısında bulunduğunu ve bu taleple CHP’de başarı elde ettiğini hatırlatan Çakır, Erdoğan’ın ise bu süreçte daha geç kaldığını belirtiyor. Ancak Erdoğan’ın, partide yapılacak olası değişimlerin kendi liderliği altında gerçekleşeceğine işaret etmesi, AK Parti’de gerçek bir yenilenme ihtimalinin düşük olduğuna dair endişeleri artırıyor.
Erdoğansız AKP Mümkün mü?
Çakır, AKP’nin liderliği ve Erdoğan’ın partinin her alanında mutlak hakimiyeti üzerine önemli sorular soruyor. AKP’nin adeta bir aile şirketi gibi yönetildiğini belirten Çakır, Erdoğan’ın olmadığı bir AK Parti’nin mümkün olup olmadığını sorguluyor. Parti içindeki bireysel ağırlıkların yetersiz olduğunu, özgür bir tartışma ortamının bulunmadığını vurguluyor.
Erdoğan’ın konuşmasında “Türkiye Yüzyılı” vizyonu çerçevesinde ileriye dönük heyecan verici hedefler sunmadığını belirten Çakır, bunun yerine korkutmaya dayalı bir siyaset izlediğini ifade etti. Erdoğan’ın konuşmasındaki tehditkar söylemler, partinin yenilikçi bir vizyon yerine toplumu korkutma stratejisiyle ayakta kalmaya çalıştığını gösteriyor.
AKP’nin “Hazin” Durumu
Çakır, AKP’nin kuruluş bildirgesiyle bugünün Türkiye’sini karşılaştırarak, partinin geldiği durumu “hazin” olarak nitelendiriyor. Özellikle sokak röportajları nedeniyle tutuklanan bireyler ve TBMM’de şiddete maruz kalan milletvekilleri, AKP’nin başlangıçtaki reformist çizgiden ne kadar uzaklaştığını gözler önüne seriyor. Çakır, AKP’nin bugün geldiği noktada, Erdoğan’ın ardından Alpay Özalan gibi isimlerin ön plana çıkmasını da partinin ciddi bir erozyon yaşadığının göstergesi olarak değerlendiriyor.
Sonuç olarak, Çakır’ın yazısında AKP’nin 23 yıllık iktidarının ardından yaşadığı düşüşün, partinin geleceği için ciddi sorular doğurduğunu ve Erdoğan liderliğindeki değişim söyleminin gerçek bir reformdan uzak olduğunu vurguluyor.
- Uzun Yaşamanın Sırrı: Psikolojik Dayanıklılık ve Sağlık - 16 Eylül 2024
- İtalya’da Savcı Başbakan Yardımcısı Salvini İçin Altı Yıl Hapis Cezası İstedi - 16 Eylül 2024
- AYM, Sendika Yöneticisinin İşten Atılmasına Hak İhlali Kararı Verdi - 16 Eylül 2024