“Yaşlanan Küresel Nüfusu Desteklemek: Refah ve Demans Arasındaki İlişkiler” başlıklı raporda, sağlıklı bilişe sahip bireylerde daha yüksek refahın hafıza ve düşünme yeteneklerini destekleyebileceği ve demans riskini azaltabileceği ortaya konulmuştur. St. Louis Washington Üniversitesi’nden Doktora Öğrencisi Karysa Britton, Doktora Sonrası Araştırmacı Kyrsten C. Hill ve Yardımcı Doçent Emily C. Willroth’un Ulusal Sağlık Enstitüleri tarafından desteklenen araştırmaları, demansın önlenmesinin yaşlanan küresel nüfusun refahını korumak için kritik bir öneme sahip olduğunu göstermektedir. On yılı aşkın süredir yapılan araştırmalar, daha yüksek refah düzeyine sahip kişilerin demansa yakalanma olasılığının daha düşük olduğunu ortaya koymaktadır.
Refah, olumlu duygusal deneyimler, kişinin hayatından duyduğu tatminin bilişsel değerlendirmeleri ve kişinin hayatının bir amacı veya anlamı olduğu duygusu gibi birçok farklı şekilde tanımlanmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü, 2050 yılına gelindiğinde küresel 65 yaş ve üzeri insan nüfusunun iki katına çıkacağını ve demans vakalarının yaklaşık 139 milyona ulaşacağını tahmin etmektedir. Demans, yaşa bağlı bir klinik sendrom olup, günümüzde tam olarak tedavisi bulunmamaktadır. Bu nedenle farmakolojik olmayan demans önleme stratejilerinin değerlendirilmesi ve uygulanması hayati önem taşımaktadır.
Yakın zamanda yapılan bir meta-analiz, iyi oluş ile demans arasındaki ilişkinin, amaç duygusu gibi bazı iyi oluş türleri için daha tutarlı olabileceğini ileri sürmektedir. Araştırmalar, refahın sağlığı sosyal, davranışsal ve biyolojik yollarla koruyabileceğini ve benzer mekanizmaların refahı daha düşük demans riskiyle ilişkilendirebileceğini öne sürmektedir. Örneğin, refahın sosyal katılımı teşvik ettiği, daha yüksek refahın fiziksel aktiviteyi artırdığı ve sigaradan uzak durma gibi olumlu sağlık davranışlarını desteklediği düşünülmektedir.
Çok sayıda ülkede yapılan araştırmalar, daha yüksek refah düzeyine sahip kişilerin daha iyi hafıza ve düşünme yeteneklerine sahip olduğunu ve demans geliştirme olasılıklarının daha düşük olduğunu göstermektedir. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nin Chicago kentindeki Rush Alzheimer Hastalıkları Merkezi’nde yapılan bir çalışma, daha yüksek refah düzeyine sahip kişilerin demansa neden olan beyin hastalıklarına karşı dirençli olduklarını ortaya koymuştur.
Ancak, araştırmacılar refahın mutlaka daha düşük demans riskine neden olduğu anlamına gelmediğini de vurgulamaktadır. Refah ve demans, yaşam tarzı, tıbbi ve sosyoekonomik faktörler gibi birçok ortak nedeni paylaşmaktadır. Örneğin, sosyal izolasyon, düşük eğitim düzeyi veya zayıf fiziksel ve zihinsel sağlık, hem refahı azaltabilir hem de demans riskini artırabilir. Bu nedenle, refahın demans üzerindeki etkilerinin nedensel olup olmadığını belirlemek çok önemlidir.
Araştırmacılar, refahın düşük demans riski üzerindeki potansiyel nedensel etkisine dair kanıtlar arttıkça, bir sonraki adım olarak demansı önleme veya geciktirme için refahı artırıcı müdahaleleri test etmeyi planlamaktadırlar. Mevcut refah müdahaleleri, hafıza ve düşünme yeteneklerindeki değişiklikler ve nihayetinde demans tanısı üzerindeki etkileri test etmekte kullanılabilecektir.
- Kriz, Saldırı ve Tutarlılık: Özgür Özel’in Siyasi Stratejisi - 1 Haziran 2025
- Oğuzhan Müftüoğlu: “Karşıdevrim Süreci Anayasa İle Kalıcı Hale Getirilmek İsteniyor” - 1 Haziran 2025
- İlhan Cinanher: “AKP ile Anayasa Tartışmak Mümkün Değil” - 1 Haziran 2025