Şiddet özelikle Kadın ve Çocuğa yönelik şiddet Toplumkırımcıdır. Kadın ve Çocuğa yönelik şiddet toplumun ahlaki ve politik dokusunu da parçalamaktadır. Toplumu kendisi olmaktan çıkarmaktadır. Toplumu kendisi olmaktan çıkarmak sınırları belli olmayan tehlikelere açık tutmaktır. Kadın ve Çocuğa yönelik şiddettin oluşturduğu toplumkırımcılık soykırımdan da ağır bir sonuç doğurmaktadır.
Kadın ve Çocuğa yönelik şiddetten yana toplumkırımcılara hizmet eden birçok olgu vardır. Milliyetçilik, dincilik, cinsiyetçilik, sanal âlem, üç ‘S’ler (Yozlaştırılmış olarak sanat, spor, seks)… Vb. Kadın ve Çocuğa yönelik şiddetten yana toplumkırımcılığa hizmet etmektedir. Özellikle cinsiyetçiliğin bir sonucu olan şiddet olgusu toplumkırımcılığa hizmet eden temel olgudur. Bu anlayış kadın kırımcılığa yol açan bir sonuç çıkarmakta ve maalesef her gün kadına yönelik şiddet ve kadın katliamına varan cinayetler artmaktadır. Failler arasında başrolde kocalar yer almakta, diğer failler ise eski kocalar, sevgililer ve kadınların yakınındaki erkekler (Baba, kardeş, amca…)olmaktadır.
Kadın kırımcı faillerin birçok bahanesi vardır. Failler, kadınları “psikolojik sorunları olmakla”, “namussuzluk yapmakla”, “söz ve davranışlarıyla kendilerini tahrik etmekle” suçlamaktadırlar. Namus adına işlenen cinayetlerde genellikle aile meclisinin kararı vardır. Cinayet ya bir çocuğa yüklenilmekte ya da intihar süsü verilmektedir. Bazende mağdurun kayıp olduğu söylenerek cinayetin üstü kapatılmaya çalışılmaktadır.
Failler, şiddet uyguladıkları veya katlettikleri kadınları “çok sevdiklerini”, öldürmek veya şiddet uygulamak zorunda kaldıklarını söyleyerek ceza indiriminden faydalanmaya çalışmaktadırlar. Bu nasıl sevgilidir ki sevdiğine şiddet uygulamakta veya katletmektedir.
Yapılan araştırmalar göstermiştir ki faillerin büyük bir çoğunluğunun geçmişinde şiddet olgusu tespit edilmiş ve bundan dolayı psikolojik sorunlarının olduğu belirtilmiştir. Sadist ruhlu failler “sevdiklerine” şiddet uygulayarak aslında kendilerine yönelen şiddeti telafi itmeye çalışıyorlar ki bu durum psikolojik olarak normal bir insan davranışı olarak kabul edilmemektedir.
Failler arasında her meslekten, her yaş grubundan ve üniversite mezunu olanlara da sıkça rastlanmaktadır. Her yaş gurubundan erkek, hemen her yaş grubundan kadına şiddet uygulamaktadır. Özellikle mağdurların büyük bir oranı 18 yaşın altındaki çocuklardır. Şiddet mağduru erkekler varsa da bu oran çok azdır. Ayrıca travesti, gay, lezbiyen… Vb. şiddetten ve cinayetlerden en çok mağdur olan kesimler arasında yer almaktadır. Bu kesime ölüm reva görülmekte, sürekli bir tehdit altında yaşamak zorunda bırakılmaktadırlar.
Kadın yönelik şiddet ve Kadın cinayetleri toplumun zihniyet sorunuyla bağlantılı bir sorundur. Bu sorun günümüzün sorunu değil bin yılların sorunudur. Toplumun ahlak ve politikadan yoksunluğu bu sorunun önünü açmaktadır. Toplumun zihniyet çöküşü sağlanmadan bu sorunlar ortaya çıkmaz. Uygarlık tarihinde başrol oyuncuları cinsiyetçi anlayışlarla kadının biyolojik özelliğinden kaynaklanan farklılığını algılatmaya çalışmış, toplumsal özgürlük, eşitlik, demokratik anlayışları boşa çıkarmaya çalışmışlardır. Bu cinsiyetçi anlayışın doğurduğu sonuçlar kadına kaybettirmiş, dolayısıyla kadın toplumda düşmüş ve kaybetmiştir. Bin yıllar öncesinde ortaya çıkan bu durumlar hala geçerliliğini sürdürmekte ve hala her erkeğin, kadın üzerinde öldürme hakkı dâhil, sayısız hak sahibi olduğu sosyolojik bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kadın hiçbir çağda günümüzdeki kadar çok yönlü bir istismara uğramadı, uğratılmadı. Bu istismarın önüne geçmenin en geçerli yolu, toplumsal olarak, özgürlük, eşitlik ve demokratik bir felsefe ile kadınla düzenlenecek yaşam ortaklığı, güzelliği, iyiliği ve doğruluğu en mükemmel düzeyde sağlayabilme yeteneğindedir.
- Mizojinin Tarihsel ve Sosyolojik Temelleri - 19 Kasım 2024
- Teknolojinin Yetiştirdiği Kuşak: Z Kuşağının Sosyal ve Kültürel Profili - 12 Kasım 2024
- Türkiye’de Sosyoloji ve Türk Milliyetçiliği İlişkisi - 6 Kasım 2024