Son yıllarda hakikat, bireylerin inanç ve duygularının gölgesinde kalmaya başladı. Gerçeklik, artık yalnızca algılarımızla değil, içinde yaşadığımız toplumsal yapı ve siyasi atmosferle de şekilleniyor. Objektif doğruların yerini kişisel kanaatler alırken, bu durum bireylerin ve toplumların gerçeklikle bağını zayıflatıyor. Günümüz dünyasında hakikati anlatmak ne kadar zorlaştıysa, bireyleri bu hakikate ikna etmek de o kadar güçleşti.
Ekonomist ve yazar Mahfi Eğilmez, Kendime Yazılar adlı blogunda yayınladığı yazısında, “post-truth” (gerçek ötesi) kavramını ve bu kavramın bireyler ile toplumlar üzerindeki etkilerini ele alıyor. Eğilmez, gerçek ötesi kavramının tarihsel kökenine değinerek, ilk kez Steve Tesich tarafından 1992’de The Nation dergisinde ortaya atıldığını, daha sonra Ralph Keyes’in 2004 yılında yayımladığı Hakikat Sonrası Çağ kitabıyla popülerleştiğini hatırlatıyor. Eğilmez’e göre, bu kavramın temelinde, bireylerin bilgi yerine, inançlarına ve duygularına dayalı tercihler yapması yatıyor.
Hakikati Anlamanın Yolu Bilgi mi, İnanç mı?
Eğilmez’e göre, çevremizde var olan her şey “gerçek” olmasına rağmen, bu gerçekleri algılayabilmek bilgiye dayanıyor. Ancak bilgi eksikliği olduğunda bireyler, kendilerine sunulanları sorgusuz kabul ederek gerçeklikten uzaklaşıyor. Oxford Sözlüğü’nün tanımıyla gerçek ötesi, bireylerin inanç ve duygularının, objektif gerçeklerden daha etkili hale geldiği bir ortamı ifade ediyor.
Dinsel inançlar, fanatizm ve hükümetlerin açıkladığı yanıltıcı verilerle şekillenen bu ortamda, gerçek yerine kişisel inançlar tercih ediliyor. Ralph Keyes’in sözleriyle “Beyaz yalan dostu bir çağda yaşıyoruz, ancak artık yalanlar kara yalanlara dönüştü.”
Tarihin ve Ekonominin Gerçekleri Değiştirilebilir mi?
Eğilmez, tarihsel ve ekonomik gerçeklerin de bu sürecin bir parçası haline geldiğini vurguluyor. Tarihin çarpıtıldığını ve insanların kahraman ile hain tanımlarının ters yüz edildiği bir anlatıya mahkûm edildiğini belirtiyor. Ancak ekonomideki hakikatlerin saklanmasının daha zor olduğunu ifade eden Eğilmez, bireylerin günlük yaşamlarında enflasyon, işsizlik gibi sorunlarla doğrudan yüzleştiğini ve resmi verilerin doğruluğuna dair eleştirilerin, zaman zaman hükümet taraftarları tarafından bile dile getirildiğini aktarıyor.
Fanatizm ve Gerçek Ötesini Tercih Sorunu
Taraftarlığın eleştirel yaklaşımdan uzaklaşıp fanatikliğe dönüşmesinin, gerçek ötesini tercih etme eğilimini güçlendirdiğini söyleyen Eğilmez, bu durumu “insan aklını esir alan ve tedavisi zor bir ruhsal hastalık” olarak tanımlıyor. Gerçek ötesinin, yalnızca bireylerin inançlarına uyan bilgileri kabul ettiği ve diğerlerini reddettiği bir yapı oluşturduğunu belirten yazar, bu zihinsel esaretin toplumsal gelişimi engellediği uyarısında bulunuyor.
Hakikatin Yeniden Kazanılması Gerek
Eğilmez’in değerlendirmesi, gerçeğin çarpıtıldığı bir dünyada, bireylerin eleştirel düşünme yetisini kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğuna işaret ediyor. Tarihsel ve ekonomik gerçeklerin yeniden doğru bir şekilde anlatılması ve fanatizmin yerine eleştirel düşüncenin teşvik edilmesi gerektiğini vurgulayan bu yazı, post-truth çağında hakikati savunmanın önemini bir kez daha ortaya koyuyor.
Kaynak: Mahfi Eğilmez, Kendime Yazılar