“Lambada titreyen alev üşüyor”

Bir kısım yurdum insanı, bu sefer de Musa EroÄŸlu’na kuduz diÅŸlerini geçirmiÅŸ; 78 yaşındaki bir sanat emekçisinin etinden et koparıp, kemiklerini tükürüyor. Öyle ki Avusturya Ä°slâm Alevi Ä°nanç TopluluÄŸu, kendisine 2019 yılında verilen “Hacı BektaÅŸ Veli Dostluk ve Barış Ödülü”nün geri alınmasını istemeye kadar vardırdı iÅŸi… Gerekçeleri de EroÄŸlu’nun ateist olması.

Vasıfsız ve ezik kiÅŸilerin, ne pahasına olursa olsun görünür olma hırsılarını tatmin etmek uÄŸruna türlü yetenekleri, nitelikleri ve emekleriyle haklı bir ün, saygı, sevgi kazanmış olan deÄŸerli bireylerin üzerlerinde tepinme sapkınlığı her kesimden, her inançtan, her ideolojiden insana bulaÅŸtı artık. Ne yazık ki en deÄŸerli söylemi “hoÅŸgörü” olan kadim Alevilik inancının, o inancı gram içselleÅŸtirmemiÅŸ olan bir kısım kurumlarıyla fertleri de bundan fazlasıyla nasibini aldı.

Ä°ÅŸte ben, beni de tıpkı Musa EroÄŸlu’na yaptıkları gibi, tamamen evrensel insanî deÄŸerler üzerine temellendirdiÄŸim söylememi cımbızlayarak “Alevi düşmanı” diye linç ettikleri “Aleviler Melek Midir?” baÅŸlıklı yazımda tam da bundan bahsediyordum. Hiç kimse, tesadüfen içine doÄŸduÄŸu inancın deÄŸerlerini otomatikman bünyesine kazanmaz. Bu kıymetli kazanımlar ancak, ‘insan-ı kâmil” olma yolunda emek harcanarak elde edilir. Dolayısıyla, Aleviler’in arasında da asla o yola girmeye zahmet etmemekle birlikte, kendini sırf “Alevi doÄŸduÄŸu için” muhteÅŸem bir yaratık zanneden son derece yoz, yobaz, her türlü insanlık suçunu iÅŸleme potansiyeli taşıyan bireyler mevcut. Zaten aksi mümkün olabilir mi? Hangi toplum, topyekün kötü ya da iyi insanlardan oluÅŸabilir?

Ä°ÅŸin en karanlık noktası da o gün beni hiç yoktan linç edenlerin, bugün Musa EroÄŸlu’na sahip çıkmaları… Her iki tarafta da insanlıktan gram nasiplerini almamış öyle bir kesim var ki hedef aldıkları kiÅŸilere karşı sergileyebilecekleri kıyıcılığın sınırı yok. Bilmiyorum kaç kiÅŸi farkında ama Aleviler üzerinde müthiÅŸ bir oyun oynanıyor. Alisiz Aleviler ile Ä°slamcı Aleviler, bahsettiÄŸim kesimlerin kötücül etkileriyle ciddî ve tehlikeli bir ÅŸekilde ayrışmaya baÅŸladılar. Giderek ÅŸiddetini arttıran bir kin ve nefret söylemiyle büyüyen bu ayrışmanın kimlerin ekmeÄŸine yaÄŸ süreceÄŸi ise çok açık.

Buradan Musa EroÄŸlu’na dönecek olursak:

Adam çok öncesinden “ateistliÄŸi” bilinen bir isim. Olamaz mı? Ateist bir insan saz çalıp türkü söyleyemez diye bir kural mı var?

Adam taa 2013’te Almanya’da verdiÄŸi bir konser sırasında, “Alevi dernekleri Arapların Ali’si Hüseyin’i ve Hasan’ıyla uÄŸraÅŸacaklarına, çocuklara saz çalmayı öğretsin!” diyerek, duruÅŸunu çok net bir ÅŸekilde ortaya koymuÅŸ ve bu son derece doÄŸru sözü yüzünden, o dönem de linç edilmiÅŸ bir sanatçı… Yalan mı?

Piyasaya düşen videoda Musa’dan girip, Ali’yle devam ederek, bütün inanç sistemlerinde “mucize” diye pazarlanan safsataları tartışıyor. Hangimiz bu safsataları tartışmadık? Zaten de tartışmak zorunda deÄŸil miyiz?

Dostlar arasında olduğunun saf güveniyle konuşuyor. İçkili. Ortamda belki de alkollü kafasıyla etkilemeye çalıştığı kadınlar var. 78 yaşında bir insanı, ağız dolusu küfürlerle itin mabadına sokup çıkaracak kadar büyük bir suç mudur bu?.. Kendisini kıyasıya linç eden yaratıkların hangisi öyle bir konumda, alkolün etkisiyle belki de kastını aşan bu tür -hatta bin beter- tavırlar sergilememiştir?

Bütün bu gerçekliklere raÄŸmen adamı, bir insanı daha “AleviliÄŸin kadim deÄŸerlerine sahip çıktıkları” bahahesiyle paramparça ederek, en kıymetli hasletleri olan “hoÅŸgörünün” tanımını, “vahÅŸetle” yeniden yazıyorlar.

Bir kere, bir insanın güvendiÄŸi kiÅŸilerden oluÅŸan bir dost meclisinde yaptığı bir konuÅŸmayı kaydedip, ondan izinsiz bir ÅŸekilde ve art niyetle kamuya servis etmek, büyük alçaklıktır. Eskiden, özellikle içkili ortamlarda “burada olan burada kalır” diye bir âdab vardı. Kimse, dostlarının arasında konuÅŸtuÄŸu ÅŸeyler, “yarın bir gün bambaÅŸka yerlerde karşısına çıkar” diye kaygılanmazdı. Bugün ben çok iyi tanımadığım biriyle çay içmeye otursam, “Cep telefonu kayıtta mı acaba?” diye paranoya yapıyorum artık açıkçası…

Pek yakında, eskiden silahlara yapılan şey telefonlara yapılacak; insanlar art niyetsiz ve barışçıl olduklarını kanıtlamak için, telefonlarını ortaya koyacaklar. Çünkü yüzyılın tahribat gücü en yüksek olan silahı cep telefonudur artık. Bir insanın sırtına sosyal medya denilen gayya kuyusunda o aletin vasıtasıyla saplanabilecek, üstelik de cezasız kalacak baldıranlı hançerlerin sınırı yok. Biliyorum, çünkü sırtımda o kalleş hançerlerin yüzlercesini taşıyorum.

Ä°ÅŸte ben geçtiÄŸimiz günlerde Sedat Peker tarafından servis edilen “üçlü eÅŸcinsel seks kaydının” ifÅŸasına bu yüzden karşı çıkmıştım. Tam da bu yüzden, bugün düşmanlarınız söz konusu olduÄŸunda alkış tuttuÄŸunuz bu sefillik virüsü, pek yakında size de bulaşıp hepinizi kokutacak demiÅŸtim.

Nitekim ortalık leş kokuyor.

Bir insanın sizinle özel olarak yaptığı telefon konuÅŸmalarını ya da güven ortamında sergilediÄŸi eylem ve söylemlerini kayda alarak, onları günü geldiÄŸinde o insanı bitirmek için kamuya servis etmek gibi iÄŸrenç bir suçu, öznesi pisliÄŸin önde gideni dahi olsa normalleÅŸtiremezsiniz arkadaşım! Sedat Peker’in ifÅŸa ettiÄŸi gibi insanımsılar söz konusu olduÄŸunda salyalarınız aka aka normalleÅŸtirirseniz; gün gelir bu rezillik, hayatın doÄŸal bir parçası haline dönüşür ve hiç kimsenin güvenliÄŸi kalmaz.

Nitekim kalmadı da!..

PisliÄŸin biri çıkar, bir adamın, dost oldukları dönemde kendisiyle yaptığı özel telefon konuÅŸmasını habersizce kayda alıp, onunla bozuÅŸtuÄŸu anda kalleşçe patlatır. Öteki, eski kankasıyla araları iyiyken gerçekleÅŸtirdikleri mesajlaÅŸmaları servis eder. Beriki, ayrıldığı kadının habersizce çektiÄŸi mahrem ekran görüntülerini yayar ya da kadına onlarla ÅŸantaj yapar. Beriki, Musa EroÄŸlu gibi kendini “dostların arasında güneÅŸin sofrasında” zanneden bir adamın, o ortama olan güveniyle yaptığı alkollü konuÅŸmayı yayınlar.

Daha nice nice kalleÅŸlikler…

Ve en ufak bir değerli vasfa sahip değilken kendilerini bir halt zanneden erdem, haysiyet, merhamet, adalet fukarası ezük büzük insanlardan oluşan kifayetsiz muhteris yığınlar, bu kalleşliklere benzinle koşup, avuçları patlayıncaya kadar alkış tutar!

Adama “ekmeÄŸimizi yedin” diyorlar yaa, var mı ötesi!.. O adam sizi bir ömür mutlu etti lan! Onunla büyüdünüz! Bir gram duygusallığınız varsa; onun sazıyla, sesiyle oluÅŸtu! Aranızda bir tane, Mihriban’la aÄŸlamayan insan yoktur! Siz hiç mi bir gram vefa duygusu taşımıyorsunuz? Son derece kıymetli bir sanat emekçisi olan bir adamın koskoca ömrünü, 78 yaşında alkollü bir ortamda yaptığı iki konuÅŸmayla nasıl kanalizasyona atılabiliyorsunuz?

Siz kimsiniz? Bir elinizde büyüteç, bir elinizde cımbız, tırnağı olmadığınız insanların küçücük açıklarından ya da hatalarından -hatta bazen en ufak bir yanlışları yokken- devasa suçlar ve iftiralar biçerek linç kuyuları kazmaktan başka ne gibi bir maharetiniz var, kendini bilmez haset çıbanları?..

Alçalarak yükselmekten başka ne biliyorsunuz?

Bir de hiç utanmadan kendinizi ezilen, aydın, sol muhalif, devrimci vs diye, kıyısından geçmediğiniz büyük büyük sıfatlarla pazarlıyorsunuz.

İnsanın ayağının altındaki yer kayıyor.

Yıllar önce, “ehli gördüm, cahil ile barıştım” diye bir dize yazmıştım. Ne yazık ki hayat her geçen gün, sözde okumuÅŸ cahillerle sözde sol muhaliflerin, cahil bırakılmış kesimlerden çok daha hızlı çürüdüklerini kanıtlıyor.

Yazık. “Lambada titreyen alev üşüyor.”

Rabia MÄ°NE
Latest posts by Rabia MÄ°NE (see all)