Koronavirüs dünyanın yoksullarını vurdu

İngiltere’nin resmi istatistik kurumunun açıkladığı veriler koronavirüs salgının daha çok yoksulları vurduğunu gözler önüne seriyor. Yapılan analizlerde Covid-19 ölümlerinin ülkenin en yoksul bölgelerinde 100 binde 55,1 buna karşılık en yüksek gelirli bölgelerinde 100 binde 25,3 olduğu görülüyor.

Salgın iş güvenliği, düzenli iş sözleşmeleri olmayan haneleri açlıkla yüzyüze getirdi. Yiyecek yardımı sağlayan yardım kuruluşları temel gıda ve ihtiyaç maddelerine muhtaç kalan insanların sayısının korkutucu bir hızla arttığını belirtiyorlar.

İngiltere için söylenen bu sözler, Türkiye içinde rahatlıkla söylenebilir. Ancak açıklanmış sağlıklı, güvenilir veriler elimizde olmadığı için sayılar ile konuşmasak da çevremizden biliyoruz ki buradaki resim de çok farklı değil. Benzer rakamlar ABD’den geliyor. Koronavirüs’ten en çok etkilenen ve yaşamını kaybedenlerin siyahi ve Latin Amerika kökenliler… 30 Dolarlık bir yardım paketi için uzayıp giden kuyrukları televizyon ekranlarından görmeyen kalmadı. İşsizlik rakamları şimdiden bütün dünyada korkutucu boyutlara vardı.

BBC’ye konuşan Amie “Çocuklar yiyebilsin diye biz aç oturuyoruz. Acıkıp dolabı açtığınızda hiçbir şey bulamamak hoş değil” demesi bize hiç de yabancı değil. Benzer bir söylemi İstanbul’un herhangi bir semtinde çalacağımız kapının ardındaki bir anne de söyleyebilir.

İngiltere’de olduğu gibi Türkiye’de de anne babaların koronavirüs ile birlikte günlük mücadelelerini Amie’nın, “Yaşları 2 ile 13 arasında dört çocukları var ve en büyük günlük mücadeleleri çocuklara yiyecek bulmak” sözleri özetliyor.

Dünyanın her yerinde yoksulların gündelik yaşamındaki kaygılar farklılık göstermiyor. Hayatın giderek pahalandığı, temel ihtiyaçları karşılamanın giderek zorlandığını görüyoruz.

Giderek yardıma muhtaç olanların sayısı artıyor. Hükümetler her yerde aynı “cömert elini” uzatıyor. Bankaların daha uygun koşullarda kredi verme olanaklarını mümkün kılıyor. Küçük yardım çekleri ve yardım paketleriyle durumu kurtarmaya çalışıyor.

Amie ve partneri Marcus şimdilik dört çocuklarını doyurmayı başarıyor. Ama gelecek konusunda çok kaygılılar ve çalışamadıkları takdirde durumlarının çok zorlaşacağını söylüyorlar:

“Bazen hiçbir şey bulamayınca çocuklara ekmek üzeri kuru fasulye verdiğimiz oldu. Kendimize bunu da bulamayanlar olduğunu hatırlatıyoruz sürekli. Bunu bulduğumuza da şükretmemiz gerekiyor.”

Bu sözler bize tanıdık geliyor. Çünkü biliyoruz ki, Türkiye’nin her hangi bir yerinde Ayşe ile Ahmet’te bu sözleri söyleyebilir…