Pandemi yalnızca sevdiklerimizi almakla kalmadı, birçok alanda rahat yaşama hakkımızı da elimizden aldı götürdü.
Hükümetlerin arka arkaya (ve o ortamda haklı olarak) açıkladıkları geniş kapsamlı mali destek paketleri, faiz oranlarının düşürülmesi, piyasalara yüksek seviyede likidite sağlanması ve bölgesel diğer teşvik önlemleri, neticede tüm dünyayı enflasyonist bir ortamla baş başa bıraktı.
Genel fiyat seviyeleri yükselişe geçti ve doğal olarak geçim sıkıntısı baş göstermeye başladı.
Ekonomi politikasında yapılan hatalar da bunun üzerine eklenince, ülkemizde etkiler daha ağır hissedildi.
Özellikle konut fiyatları ile kiralar misliyle artış gösterdi. Bunda, özellikle reel faiz oranlarının eksiye düşmesinin etkisiyle, servetini koruma güdüsüyle hareket eden bir kesimin konutları yatırım aracı olarak kullanması önemli bir etken oldu.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın yaptığı bir çalışma var. Adı, konut fiyat endeksi. 2017 yılı fiyatları 100 kabul edildiğinde 2020 yılı Ocak ayı itibarıyla endeksin 100’ün biraz üzerinde gerçekleştiği, pandeminin başlangıcından itibaren artış göstermeye başladığı ancak 2022’den itibaren bu artışın çılgın bir hal aldığı, 2023 yılı Ağustos ayına gelindiğinde ise bir önceki aya göre yüzde 5,5 oranında artarak 1.043 seviyesinde gerçekleştiği görülüyor.
Bu anlattıklarımızı aşağıdaki grafikten rahatlıkla izleyebilirsiniz.
Bu rakamlara anlam vermekte zorlanıyorsak, şu şekilde de ifade edebiliriz: 2020 yılı başından itibaren geçen üç buçuk yılı biraz aşkın sürede konut fiyatları on katına ulaşmış. Bunlar ortalama istatistikler. Üç büyük metropol esas alınarak bakıldığında endeksin İstanbul’da 905,8’e, Ankara’da 1.059’a, İzmir’de ise 1.071,6’ya yükseldiği görülüyor. Yani İstanbul’da artış biraz daha sınırlı kalırken Ankara ve İzmir’de konut fiyatları daha yüksek artış göstermiş.
Açıklanan resmi enflasyon rakamlarına göre bu fiyatların yaklaşık 4 katına çıkması ve durması gerekiyordu. Ancak, gördüğünüz gibi ortaya çıkan görüntü bambaşka.
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi açısından bakacak olursak, barınma ihtiyacının en temelde yer aldığı ve “olmazsa olmaz” nitelik taşıyan bir ihtiyaç olduğunu rahatlıkla görebiliriz.
Başını sokacak bir damı olmadan, barınamadan yaşamak mümkün değil.
Dolayısıyla bu sorun, acil olarak çözülmesi gereken bir sorun ve oluruna bırakılamaz.
Sorun sadece ülkemizde de değil doğal olarak. Tüm dünya, bu konuda sıkıntı içerisinde.
İşte, bu çerçevede, 3 boyutlu baskı teknolojisi potansiyel bir çözüm olarak ortaya çıkıyor ve otomasyon yoluyla maliyetleri düşürme ve zorlu süreci hızlandırma imkânı sunuyor.
Örnekleri de giderek artıyor.
Son dönemde çıkan bir haberde Almanya’nın, Avrupa’nın ilk 3 boyutlu baskı sosyal konutlarına ev sahipliği yapacağı ifade ediliyordu. Kuzey Ren-Vestfalya’nın Lünen kasabasında şekillenen bu proje, söz konusu yenilikçi inşaat yönteminin, devlet yardımıyla yürütülen toplu konut projelerine uygulanabileceğine işaret ediyor. Bu inşaat işinde baskı teçhizatını sağlayacak olan şirket, iş ortaklarından birisinin aynı yöntemle Ukrayna’da bir okul “bastığını” da ifade etmiş.
Bir başka örnek Kenya’dan. Kenya’nın Kilifi Kasabası’nın da, yakında dünyanın en büyük 3 boyutlu baskılı ve uygun fiyatlı konut kompleksine sahip olacağı açıklanmıştı. Söz konusu girişimi hayata geçiren 14Trees, bu kapsamda ilk on evin baskısını tamamladığını açıklamıştı. Kurulan mahallede, iki veya üç yatak odalı 52 ev olacakmış. 14Trees, iki yatak odalı bir evin duvarlarının 18 saat, üç yatak odalı evin duvarlarının ise 28 saatte basılabildiğini ifade ediyor. Klasik inşaat yöntemleri düşünülecek olursa ne kadar hızlı bir üretim olduğu hemen ortaya çıkıyor değil mi? Ayrıca, 3 boyutlu baskılı evlerin fiyatı 28.000 USD’den başlıyormuş. Karşılaştırma amacıyla vermek gerekirse, Kilifi’de 2 yatak odalı konvansiyonel bir evin ortalama fiyatı 38.000 USD düzeyinde imiş. Kısaca, ciddi bir maliyet tasarrufu da cabası.
Örnekler aslında bunlarla sınırlı değil. Chat GPT’ye şöyle bir sordum. Eh, öyle değil mi, kendisi son dönemdeki en büyük yardımcılarımızdan birisi. Çok bilen (ama çok da yanılan) arkadaşımız, Amerika Birleşik Devletleri, Hollanda, Çin ve Dubai gibi birçok ülkede 3 boyutlu baskı makinasıyla konut üretildiğini söyleyiverdi bir çırpıda.
Ancak, mevcut talebi karşılamak da sorunu tam olarak çözmüyor gibi görünüyor. UN-Habitat, 2030 yılına kadar dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 40’ı olan 3 milyar insanın uygun fiyatlı ve yeterli konuta erişmesi gerektiğini tahmin ediyor. Bu durum, her gün 96.000 yeni, uygun fiyatlı ve erişilebilir konut inşa edilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Ek olarak, dünya çapında tahminen 100 milyon insan evsiz ve her dört kişiden biri sağlık, güvenlik ve refah açısından uygun olmayan koşullarda yaşıyor.
Bu büyüklükteki bir sorunu, 3 boyutlu baskı makinalarıyla halletmek mümkün mü?
Neden olmasın? Bu konuya yönelik gelişmeleri takip edip zaman zaman sizinle de paylaşacağım.
Bir sonraki yazıda görüşene kadar, sağlıcakla kalın.
- Dünyada 4B Hareketi ve Sürdürülebilirlik - 16 Aralık 2024
- Yeme İçme Alışkanlıklarınızı Radikal Şekilde Değiştirmeye Hazır mısınız? - 31 Ağustos 2024
- Nihayet Söylediler, Kral Çıplak - 3 Ağustos 2024