Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) öğrenim gören 21 yaşındaki İrem’in, 13 Nisan 2024’te 5 kişinin toplu cinsel saldırısına uğradığını ve bu travmatik olayın ardından ölüm tehditleri aldığını açıklaması, ülkede derin bir yankı uyandırdı. Genç kadının sosyal medyadan yardım çağrısı yapması, hukukun işleyişi ve kadınların güvenliği konusunda büyük bir toplumsal tartışmayı da beraberinde getirdi.
Saldırı sonrasında yargıya başvuran İrem, adalet arayışının ağır tehditler ve şiddetle engellenmeye çalışıldığını belirtti. Sanıkların ailelerinin kendilerini “aşiret” olarak tanımlayıp, siyasi bağlantılarından güç aldıklarını iddia ederek tehdit ve hakaretlerde bulunduğunu aktardı. İrem’in açıklamalarına göre, Nisan 2024’ten bu yana sanıklar tutuklu yargılanırken, ailesi de aynı tehditlerden nasibini aldı.
Şiddet ve Tehditler Fiziksel Saldırılara Dönüştü
19 Aralık 2024’te duruşma için KKTC’ye polis koruması eşliğinde giden İrem, tehditlerin artarak devam ettiğini söyledi. Türkiye’deki ailesinin de saldırıların hedefi olduğunu belirten genç kadın, 23 Aralık’ta kardeşinin kullandığı, annesine ait arabanın evlerinin önünde yakıldığını ifade etti. Bu olayın, sanıkların aileleri tarafından gerçekleştirildiğini düşündüğünü söyleyen İrem, yetkililerin sessiz kalmasından duyduğu hayal kırıklığını dile getirdi.
“Henüz 21 Yaşındayım ve Ölmek İstemiyorum”
İrem, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada güvenliğinin sağlanmamasından duyduğu endişeyi vurguladı:
“Beni ve ailemi ölümle tehdit eden bu şahıslara karşı hakkımı savunabilmem için kamuoyunun ve sosyal medyanın desteğine ihtiyacım var. Henüz 21 yaşındayım ve ölmek istemiyorum.”
Bu yardım çığlığı, toplumun geniş kesimlerinde yankı bulurken, kadın hakları savunucuları ve insan hakları örgütleri, olayın titizlikle incelenmesi ve İrem’in güvenliğinin sağlanması gerektiğini belirtti.
İrem’in yaşadığı olay, KKTC’de toplumsal cinsiyet eşitliği, kadınların güvenliği ve yargının etkinliği üzerine ciddi bir tartışma başlattı. Kadın hakları örgütleri, bu olayın bireysel bir vaka olmadığını, kadınlara yönelik sistematik şiddetin bir parçası olduğunu vurguladı. Hukukçular ise davanın sanıkların iddia edilen bağlantılarından etkilenmeden, şeffaf bir şekilde yürütülmesi gerektiğini ifade etti.
Adalet ve Güvenlik Talebi
Bu dava, sadece İrem’in değil, tüm kadınların güvenliği ve adalet arayışının sembolü haline geldi. Yetkililerin İrem’in güvenliğini sağlamaya yönelik alacağı adımlar, toplumun yargıya olan güvenini derinden etkileyebilir. Kamuoyunun desteği, bu süreçte en büyük umut ışığı olarak görülüyor.
Kadınların korkusuzca yaşadığı bir dünya mümkün mü? Bu dava, kadınların adalet arayışında yalnız bırakılmadığı bir toplumun inşası için bir dönüm noktası olabilir mi? Sorular, İrem’in mücadelesiyle yanıt bulmayı bekliyor.