Kadın Cinayetleri ve Venüs’ün Kemeri

Kemer… Kemer bağlamak… Tarihsel kökeni uzaklarda. Kemerle zina, zinayla öldürme… ve işlenen kadın cinayetleri… Zinanın tarihteki tükenmez kavga ve dövüşlere neden olan gelişimi nasıl başlamıştı? Zinayla, kemerle anlatılan neydi?

Latin dilinde incestum, ‘iffetsiz’ demektir ve o, Venüs’ün kemerinin adıdır. Günümüz toplumlarında yasal evliliklerde gelinin taktığı, kocanın evlilikte mutluluğa kavuşmak üzere çözdüğü kemer Venüs’ün kemeriydi. Bu kemer, yasal olmayan evlilikte kullanıldığında evlilik “kemersiz” sayılmıştı.

Ataerkil toplumun başlangıcında; yasalarda, mülkiyet hakları, miras hakları babadan oğula geçme esaslarına göre yapılıyordu. İlk defa bunlar, Roma hukukçuları tarafından ortaya atılmıştı.

“İncest” (iffetsiz) sözcüğü en başlarda kadınlarla ilgili olarak kullanılmıştı. İffetsizlik, “zina” bir erkeğin evlendiği kadının cinsel yaşamının tek sahibi olan kocanın, mülkiyet haklarının çiğnenmesi anlamına geliyordu.

Zina sözcüğü, bir kadının kocası dışında bir erkekle gizli olarak cinsel ilişki kurması anlamına gelmektedir. Buna; kadının kocasına karşı işlediği bir suç ya da evlilik antlarına karşı işlenmiş bir günah gözüyle bakılırdı.

Yakın zamana kadar “zina” işleyen kadınlara en ağır cezalar verilirdi. Kocası tarafından kovulabilir, çocukları elinden alınabilir ya da iktisadi, toplumsal açıdan perişan edilirdi. Bugün de değişen yok. Ve katledilen kadınlar, işlenen cineyetler.

Eski toplumlarda, başlangıçta ne “zina” kavramı, ne de böyle bir ceza vardı. Durum, “zina” sözcüğüyle anlatılanın tersiydi. Tarihte “eşi ödünç verme” diye adlandırılan sayısız örnekler var. Ya bugün? Bilinmeyen mi kadın cinayetleriyle yaşanılanlar? Her yıl, her ay, her gün öldürülen kadınlar…

Başlangıçta kadın başka erkeklerle cinsel ilişkide bulunabiliyordu. Hatta bazen kocası, karısını olası bir düşmanını dosta çevirmek için kendi elleriyle sunuyordu. Veya ilkel toplumda, topluluğa gelebilecek bir kötülüğü önlemek için kadının cinselliği sunuluyordu. O zamandan başlatılmıştı kadın ölümlerinin temel anlayışı…

Zinayı bilimciler; “kocanın bilgisi altında ya da onayıyla, ya da gelenek bunu gerektirdiğinde “caiz” (olduğu savunulan) bu işi yasak ya da gizli olmadığı sürece “zina” sayılmaz” biçiminde tanımlamışlar.

Başlangıçta, topluluklarda “fizyolojik babalık” bilinmiyordu. Ataerkil ailde zina, bir erkeğin “malını çalmak”, olarak kabul edilmişti. Mal, mülk görülmüştü kadın erillikte.

Pek çok bilimci buna “hırsızlık” diyor. Ansiklopediler ise zinayı; “kurallara aykırı birleşmelerden kadını çalmak” biçiminde tanımlıyor. “Bir erkeğin eşini çalmak, sığır çalmak” gibi mülkiyet (!) haklarına yapılmış bir saldırı olarak görülüyordu.

Özel mülkiyet ile ataerkil aile ortaya çıkınca kadınlar, kendi yaşamları, gelecekleri, hatta bedenleri üzerinde denetimi kaybettiler. Kocalarının yanlarında onların egemenliğine itildiler.

Eski toplumlarda koca demek: “efendi” ya da “sahip” demekti. Bu özelliklerdeki evlilik tipine “sahip olmak” adı verilmişti. Sahip olmak; hayvanların, kadınların, çocukların ve öteki mülklerin, malların sahibi ve efendisi, olmaktı.

“Cinsel toplum yasaları (…) ister cinsel “ahlak”, “saflık”, “el değmemişlik” ya da ister “iffet” adıyla anılsın, kadınlar tarafından erkekler değil, erkekler tarafından kadınlara kabul ettirilmiş yasalardı.”

Töresel yaşama ve eski toplumsal geleneklere göre, “iffet, bekar kadın için hiç kimse, evli içinse kocadan başak hiç kimse” anlamından öteye gitmez denilmekteydi.

Antik çağda başlayarak, 5. yüzyıldan itibaren, zina üzerine pek çok yazılar yazılmış, oyun yazarları tarafından tiyatrolaştırılmıştı. Pek çok oyun yazarı trajedileri, tarihsel olarak mitolojilere dayandırmıştı.

Akhileus’un yazdığı Orestes, ana katilidir. Sophokles’in yazdığı Odipus, kardeş, baba katilidir. Euripides’in yazdığı Medeia gibi tümü de, tragedya üzerine yazılmış eserlerdir.

Bir kandaşla cinsel ilişki kurana ve “zina işleyene” verilen korkunç cezalar anlatılır. Ana, kardeş ve baba katili öykülerden oluşmuş anlatılardır. Trajedi yazarlarının anlattıkları bu öyküler mitolojilere yansımış, zinayla dökülen kan ve her türlü kadın cinayetleri konu edinmiştir.

Yedi ünlü bilginden ilki olarak kabul edilen Pitagor bile; “Düzeni yaratan erkek ve ışıktı, kaosu yaratan kadın ve karanlıktı” eril anlayışıyla bakmıştı. Aristo’da aynı anlayışla; “dişinin kaçınılmaz bir niteliksel hata yüzünden dişi olduğunu” yazmıştı.
Kadın cinayetlerinin son bulacağı, cins ayrımının olmadığı, yeni bir dünyayı, geleceğin yeni insanı kuracaktır.


Okuma Kaynaklar:
*Herodot Tarihi, Çev. Ömer Rıza Doğruel. 1945. İst.
*MORGON Henriy: Eski Toplum. Payel Yay., 1987, Çev: Ünsal OKSAY.
*SALTIK, Turabi. Proto Dersim Kültürü Üzerine Tezler. Sorun Yay. İstanbul.
*STONE, Merlin: Tanrılar Kadınken. Çev: ŞARMAN, Nilgün: Payel Yay. İst.,
*REED, Eveliy: Ana soylu Klandan Ataerkil Aileye. İst.
*THOMSON, George: Tarih Öncesi Ege, Çev: ÜSTER, Celal; Payel Yay., İst., 1995.