İnsan: Derin Karanlık

Yurdum muhalifinin yeni gözdesi, iki gündür deli gibi paylaşılan performansı başta olmak üzere hayatına ve büyük aşkına dair birçok bilgiyi üç yıl önce yazdığım, ama olağanüstü çalışmalarının o zamanlar kimsenin ilgisini çekmesini başaramadığım Marina Abramovic.

Hani saatler boyunca kıpırdamadan durduğu ve dileyen herkesin kendisine salondaki muhtelif aleti de kullanarak dilediği her şeyi yapmasına izin verdiği deneysel performansı esnasında insan ruhundaki gizli karanlığı, kan ve irin kokulu izbe dehlizleri ortaya çıkaran kadın sanatçı.

Yurdum insanının ona dün değil de bugün bu kadar yoğun ilgi göstermesi elbette ki tesadüf değil. Abramovic’in belki de hayatı boyunca atlatamayacağı kadar büyük bir travma yaşamayı göze alarak dikkat çekmeye çalıştığı karanlık, bugün bu ülkenin insanı özelinde bütün çıplaklığıyla deşifre oldu. İnsanın içindeki iblisin çıkması için ekstrem durumlara ihtiyaç yok artık. Zaten de şimdilerde kimse saklamaya kalkmıyor onu eskisi gibi. Örneğin, üstelik de Hipokrat yemini etmiş birinin, nefret ettiği bir halkın depremde ölmesi karşısında duyduğu sevinci bütün dünyaya fütursuzca ilan edebilmesinde kolayca görünür olabiliyor iblis bütün iğrençliğiyle…

Marina Obramovic’in altı saat süren performansı esnasında kendisine ne yapılırsa yapılsın kılını kıpırdatmayacağından emin oldukları andan itibaren işi onu soymaya, kesmeye, hatta uluorta tecavüz etmeye kadar vardıran insanlarla, Kürdün depremine sevinen insanlar aynı insanlar.
O yüzdendir ki kırk yılın Abramovic’i bu coğrafyada bugün meşhur oldu. Taa 1989 yılında yaptığı ve Amerika ve Avrupa ülkelerindeki entelektüellerin çoktan irdeleyip, çalışmalarından alması gereken dersleri alıp geçtiği sanatçı, bu toprakların insanının görüş alanına ancak bugün girebildi. O da yine her zaman olduğu gibi hiç araştırma ihtiyacı duyulmadan, üç gün hararetle konuşulup unutulacak bir popüler kültür malzemesi olarak bir çırpıda tüketilmek üzere…

Ancak yurdum insanı her şeye ve herkese olduğu gibi, ona da çok geç kaldı maalesef. Neden mi? Çünkü insan ruhunun tehlikeli sularında kulaç atmayı ve sınırları zorlamayı kendisine şiar edinen sıra dışı sanatçı Abramovic’in ismi, bugün artık bambaşka bir mecrada anılıyor. Aralarında Clintonların isminin de geçtiği, dünya çapında bir pedofili skandalı olan Pizza Gate Skandalı’nda…
Pizza Gate ile ilgili uzun uzun yazmayacağım. Dileyen internetten araştırabilir. Kısaca özetlemem gerekirse, dünyadaki en zengin ve güçlü insanların ünlü bir pizza restaurantları zincirinden, kız çocuk istediklerinde “peynir”, erkek çocuk istediklerinde “makarna” sözcüklerini şifre olarak kullanmak suretiyle çeşitli ülkelerden kaçırılmış küçük çocuklar sipariş vererek onlara zevk için işkence ve tecavüz ettikleri, hatta öldürdükleri iddia edilen skandal.

Fotoğrafta yarı çıplak bir erkek çocukla manidar bir poz vermiş şekilde görülen Abramovic’in ismi de, söz konusu yüksek şahsiyetler için, o restaurantlar zincirinin sahibiyle beraber düzenlediği ve Pizza Gate Skandalı’nın bir parçası olduğu iddia edilen ‘Sprit Cooking’ isimli etkinlik nedeniyle bu pisliğin içinde geçiyor.

Elbette ki tahmin edileceği gibi bu iddiaların hiçbiri doğru düzgün kanıtlanıp, suçlular yargı önüne çıkarılamıyor; çünkü söz konusu isimler çok büyük; çünkü dünyanın neresinde, kim ya da hangi kuruluş bu konunun üzerine gitse, görünmez demir pençeler tarafından jet hızıyla susturuluyor.

Ama biz, milyarlarca yıllık şu koca dünyada geçirdiğimiz kısacık ömrümüzde şunu çok net öğrendik ki, bir iddia bu kadar ayyuka çıkmışsa gerçektir. Şunu çok iyi biliyoruz ki, insanın yapamayacağı kötülük yoktur. Özellikle de, paranın ve gücün satın alabileceği her şeye sahip olduktan sonra artık hiçbir şeyden heyecan duyamaz hale gelen tatminsiz insanların…

Abramovic gibi bir sanatçının kırk yıl önceki o sarsıcı performansından ve insan ruhuna ayna tutan onca radikal çalışmasından sonra nasıl olup da bu noktaya geldiğine dair sayısız fikir üretebilir, sayfalarca yorum yazabiliriz. Hatta yaşadığı o altı saatlik deneyimin kendisini başka bir şeye dönüştürdüğünü bile iddia edebiliriz; fakat elimizdeki kısıtlı veriyle ne desek, varsayımlardan öteye geçemeyiz.

Abramovic’in ruhunda neler döndüğünün ayrıntılarını bilemeyiz belki; belki iddialar asılsız dahi olabilir; ama artık kesin olarak bildiğimiz bir şey var ki, o da insana hangi pencereden bakarsak bakalım, manzaranın çok karanlık olduğu. O kadar karanlık ki, insanlık, 21’inci yüzyılda geldiği müthiş doyumsuzluk noktasında kendisine yeni zevk nesnesi olarak çocukları seçti.

Yapılan araştırmalar, tüketim toplumlarında uzun senelerdir cinsel sömürü nesnesi olarak kullanılan ve üzerinden çok büyük rantlar elde edilen kadın bedenine duyulan ilgi ve isteğin sönümlenmeye başladığını, tabiri caizse, piyasaların artık bütün gizemini kaybeden ‘bu mala doyduğunu’ gösteriyor. Bu yüzdendir ki, kapitalist sistem de pazara yeni zevk nesnesi olarak sunmak ve bu yeni gizemli nesne üzerinden yeni rant alanları oluşturmak üzere çocukları hedef almış bulunuyor.

Çekilen filmlerin çoğundan tutun da, milyonlarca insanın tıkladığı müzik kliplerine varana kadar bütün görsel materyallerde çocuk kadınlar, cinsellik sosuna bulanmış erkek çocuklar, gençler kullanılarak ve bu materyallerin arka plânına çeşitli sembolik pedofili unsurları yerleştirilerek insanların bilinç altına çalışılıyor; sistem mühendisleri, çocuklarla cinsel ilişkinin zaman içinde kendiliğinden normalleşmesi için ne gerekiyorsa sinsice sahneye koyuyor.

Cinsel obje olarak çocuk, kapitalizmin yeni pazar ürünü olarak parlatılıyor ve bu korkunç eylem legalize ediliyor. Önümüzdeki on yıl içinde işin nerelere varacağını şimdiden kestirmek güç değil.

İşte bugün bu coğrafyada performansından tam kırk yıl sonra tapılacak sanatçı gibi göklere çıkarılan Abramovic de, bu çarkın içindeki yerini çoktan almış gibi gözüküyor.

İnsanın ayağının altındaki yer kayıyor sanki değil mi? İnsan neye inanıp neye güveneceğini bilemiyor! Kanı donuyor!
Evet öyle ne yazık ki! İnsanlık bir karadelik! Yutamayacağı hiçbir şey yok!

O yüzden artık kusmuk ve riyakâr insanlık tiratlarımızdan vazgeçip, bir an önce aynaya bakmamızda fayda var.

Aynada kutsal hiç bir şey yok! İnsan, karanlığın öteki adı!

İnsan: Derin karanlık!

Sen, evet sen! Şu anda bu yazıyı sabırla sonuna kadar okuyup, bu cümlelerime kadar gelebilmiş olan yolcu! Yazımı bitirdikten sonra bütün cesaretini ve dürüstlüğünü toplayarak aynanın karşısına geç. Gözlerini gözlerinin içine dik ve oradan derinine, en derinine uzan. İçindeki karanlıkla göz göze gel, ruhunun gizli dehlizlerinde dolaş.

Karanlıkla ancak onun sendeki uzantısıyla yüzleştiğinde mücadele edebilirsin.

İnsanın kutsal olduğu teranesi, onun vahşetini gizlemek için biçilmiş aşağılık bir kılıftan başka bir şey değildir.

Soyun o kılıftan! Çırılçıplak kal, ondan sonra konuşalım.

Rabia MİNE
Latest posts by Rabia MİNE (see all)