Göçmen sorunu

Göçmenlerden bahsedildiğinde, sizin gözünüzün önüne ,insanları yerinden eden, toplumsal yapısını berhava edip, o insanları can güvenliği nedeni ile, açlıktan, yoksulluktan kurtulma korkusu ile yollara düşüren, kan emici milyarderler değil de o, kurulu bir düzeni varken bir toplumsal ilişki içinde iyi-kötü yaşıyorken, tüm varlığını bir valize koyup, tüm geçmişini de arkasında bırakıp bilinmeyen bir geleceğe yürümek zorunda kalan insanlar gelir.

Sorun da tam da burada başlar.

Göçmen sorunu göç eden insanların mı sorunu?. Ya da göç ettiği ülkedeki insanların mı?

Biz ilk anda göç etmek zorunda kalan insanları yargılamak, değerlendirmek ve kendimize göre bir “yere” koymakla meşgul oluruz, ve maalesef sonrasında da..

Ve ilk refleksimiz savaşta yanındaki arkadaşının vurulup ölmesi anında düşünülen “ben değilim ölen!” refleksi gibidir.

Ben “O” değilim. Şükür!

Ve hemen devamı gelir. “Gelen benden ne alacak! Bana verilenlerin ne kadarı ona gidecek.

Ve bu bakışın doğal sonucuna varır.

“Neden geldi, ne işi var! Benim payımı alacak. Neden alsın! Gİtsin!”

Bilindiği gibi “sorunu ortaya koyuş biçimi “sorunun çözümü için öngörünün de bir ifadesidir. Sorunu nasıl ortaya korsan öyle çözersin, bir bakıma.

Göç sorununu , göçü oluşturan , müdahaleleri gerçekleştirenlerin oluşturduğu; Göçmen “sorununu” da ancak bu müdahalenin engellenmesi, ortadan kalkması ile çözümleneceği bakışı ile de ele alabiliriz. Baska turlu göçü oluşturan milyarderlerin şu ya da bu biçimde çözüm önerilerinin dışına çıkamayız.

Aslında Göçmen “Sorunu” basit bir biçimde ortaya konabilir.

18 YY dan bu yana Burjuvazi toplumsal çatışmaları (ve olayları)öyle karışık hale getirmiş, ya da olayları topluma öyle karışık halde sunmuştur ki, olayın kendisini olduğu gibi ve basit bir biçimde algılamak tüm toplumlarda(Avrupa, Afrika, Asya Amerika…)neredeyse imkansız hale gelmiştir.

Özellikle 2 000’li yıllarda sermaye sahibi milyarderler kendi burjuva metodolojisini de kullanarak, ayakkabıyı insanlara şapka olarak giydirmeyi başarmıştır. Maalesef.

“Göçmen Sorunu” olarak yanlış ifadelendirilen Göç sorunu, basitçe “göçenlerin” değil, onları göçe zorlayan, göçmenlerine neden olan, bunu yapanların sorunudur.

Sorunu öncelikle böyle ele almak gerekir.

“Göçmen Sorunu ”dendiğinde bir radyo dinleyen, tv izleyen, gazete okuyan ın gözünün önüne; sınırı geçmeye çalışan, zavallı insanlar gelir.

Gittikleri, gitmeye çalıştıkları ülke insanları açısından da ,kendisinden daha “aşağıda” kendi durumundan daha kötü ,aşağı seviyede, kendi medeniyetinden daha “aşağılarda” bir topluma, ülkeye ait muhtaç birisi olarak….

“SORUN “ her halükarda karşısında somut bir “kara kafalı” ya da olarak dikilir.Bu “Soruna” yaklaşım yelpazesi genişleyebilir..

“-Zavalı , savaştan kaçmış,yerinden yurdundan olmuş,kendini,çocuklarını ölümden kurtarmaya çalışıyor.”

“-Aç ve doymaya geliyor…”

“-Zorbalara karşı direnen ,demokrasi isteyen biri.”

“-Ekmeğimi elimden almaya gelen biri”

“-Benden olmayan ,benim medeniyetine yaşamıma uymayan biri,”

-“Sahip olduğum imkanlardan yararlanır.Uretmeden paylasiyor. Asalak bunlar!”

Hangi yönden bakılırsa bakılsın, her durumda burjuva bakış açısının varyasyonları..

Milyarderlerin topluma dayattığı “İşte sorun bunlar! Yardim edin, birlikte halledelim” anlayışının kabulü.

Son göç olayına bakalım.

Rusya ABD-AB- Ukrayna milyarderlerinin kar paylaşım kavgası, üretilmiş ,ortada dolaşan milyarların paylaşım kavgası, milyonlarca insanı yerinden etti. Binlercesi öldü, milyonlarcası yerini- yurdunu kurulu düzenini evini-barkını, toprağını ,anılarını geçmişin arkasında bırakıp yollara düştü. Sorun işte o gözünü para-kar hırsı bürümüş o milyarderler..bizatihi ONLAR. Gocenler degil.

Putinler , Biden, Macron, Zelensky,Johnsonlar, Erdoğanlar..Oysa Onlar ”Sorunu “ yollara düşmüş milyonlarca emekçi olarak göstermektedir.Bunu da en iyi birbirlerini suçlayarak yapmaktalar.

Burjuvazi bu ideolojiyi kendisi üretmedi. Ataları Feodallerden aldı.

Köylülere, “topraklarınız(Sanki topraklar köylülere aitmiş gibi) ülkenizdir.Toprağına yaklaşan senin düşmanındır .Ekmeğini elinden alacak olanlardır. ” dendi..

Ona saldıranlar, ekmeğine göz dikenler dışardan gelenlerdi…

Buna karşılık Feodal beyler “Ben sizi, onlara karşı koruyorum..” diyordu.

Köylü de kelisini”Memleket” saydı .Yaklaşan kim- neden ,ne için, ne durumda olursa onun düşmanı idi.Ülkesine, Memleketine saldırılıyordu.

İşte bu ideolojinin 2 000 li yıllarda ki temerküzü ve özeti. GÖÇMEN DÜŞMANDIR.

Oysa ODTÜ Öğrencileri ne güzel cevabını verdi Göç Sorununun

“BİZİ SOYANLAR GÖÇMEN DEĞİL, BURALI VE ZENGİN”