Her yılın sonu yaklaştığında içimi bir merak kaplar. Neden mi? Çünkü bir sonraki yıla ilişkin riskleri değerlendiren raporlar ardı ardına yayımlanmaya başlar.
Bu kapsamda The Economist Inteligence Unit’in (EIU) “Risk Outlook 2024” raporu da yayımladı. Raporda küresel ekonominin karşılaşacağı on kritik senaryo değerlendirilmiş. Değerlendirme sonrası da söz konusu senaryoların, olasılık ve etkileri belirlenmiş.
Risklerin etkileri, diğer bir deyişle iş sürçleriniz, finansal durumunuz ya da insan kaynağınız üzerinde yaratabileceği tahribat son derece önemlidir. Etkileri yüksek olan riskleri titizlikle değerlendirmek hem iş yaşamımızda hem de gündelik yaşamımızda bizlere önemli katkılar sağlayabilir, tökezlemekten koruyabilir.
O halde, çok yüksek etkisi olacağı öngörülen senaryolardan başlayalım. Bu senaryolara baktığımızda, ağırlıklı olarak jeopolitik risklerin işaret edildiğini ve anılan risklerin de savaş-çatışma ekseninde kümelendiklerini görüyoruz.
EIU’nun beşinci senaryosu Çin’in, Tayvan’ı ilhak ederek ani bir küresel ayrışmayı zorlaması (Düşük olasılık; Çok yüksek etki); onuncu senaryosu ise Ukrayna-Rusya savaşının küresel bir çatışmaya dönüşmesi (Çok düşük olasılık; Çok yüksek etki). İki riskin de çoktan kamplaşmış, milliyetçiliğin yükseldiği dünyada gerçekleşmesi durumunda vahim etkiler yaratabileceği ortada. Neyse ki olasılıklar düşük olarak öngörülmüş.
Etkisi bir derece daha düşük olan, yani “yüksek etki” yaratacağı öngörülen risklere baktığımızda, aşağıdaki görüntüyle karşılaşıyoruz.
EIU’nun birinci senaryosu para politikasındaki sıkılaştırmanın 2024’e kadar uzaması, küresel durgunluğa ve finansal volatiliteye yol açması (Orta olasılık; Yüksek etki); ikinci senaryosu yeşil teknoloji sübvansiyonu yarışının küresel bir ticaret savaşına dönüşmesi (Orta olasılık; Yüksek etki); yedinci senaryosu Çin’in teşvik politikasındaki başarısızlıkların devlet kontrollerinin artmasına ve büyüme beklentilerinin azalmasına neden olması (Düşük olasılık; Yüksek etki) ve sekizinci senaryosu İsrail-Hamas savaşının bölgesel bir çatışmaya dönüşmesi (Çok düşük olasılık; Yüksek etki).
Dikkatinizi çekmiştir, etkilerde bir derece düşüş olsa da, risklerin ikisinde (ki bu riskler de ekonomik riskler) olasılıklar hemen orta seviyeye yükseliyor. Yani ekonomik alanda gerçekleşebileceği ve can acıtacağı öngörülen senaryolar gerçekleşmeye biraz daha “yakınlar”. Ayrıca, yine bir savaş, İsrail-Hamas savaşı çok yüksek olmasa da, yüksek etkiye sahip olarak karşımıza çıkıyor.
Şimdi etkisi biraz daha düşük olarak, “orta seviyede” öngörülen risklere gelelim. EIU’nun üçüncü senaryosu iklim değişikliğinin neden olduğu aşırı hava olaylarının küresel tedarik zincirlerini bozması (Yüksek olasılık; Orta düzeyde etki); dördüncü senaryosu endüstriyel eylemlerin yayılması ve küresel üretimin sekteye uğraması (Yüksek olasılık; Orta düzeyde etki); altıncı senaryosu ABD yönetimindeki bir değişikliğin, dış politikada ani değişimlere yol açarak ittifakları zorlaması (Orta olasılık; Orta düzeyde etki).
EIU, düşük etkiye sahip tek bir senaryo öngörmüş. O da dokuzuncu senaryo: Yapay zekânın seçimleri aksatması ve siyasi kurumlara olan güveni baltalaması (Orta olasılık; Düşük etki).
Tüm bu senaryoları incelediğim zaman, aklımda üç itiraz beliriyor.
Birincisi, iklim değişikliğinin neden olduğu aşırı hava olaylarının küresel tedarik zincirlerini bozmasının sadece orta düzeyde bir etki yaratması hususu. Pandemi sırasında bu hususun ne kadar yüksek bir etki yaratabildiğini gördük. Denilebilir ki, bundan ders alan firmalar önlemlerini aldılar ve tedarikçilerini çeşitlendirdiler. Unutmamak gerekir ki, aşırı hava olayları çok geniş coğrafyaları derinden etkileyebiliyor. Bu durum, uluslararası anlamda olduğu kadar lokal olarak da tedarik zincirleri üzerinde büyük olumsuz etkiler yaratabilir.
İkinci husus, bir salgın ihtimalinin hiçbir şekilde senaryolara yansıtılmaması. Önümüzdeki hafta mı, önümüzdeki ay mı ya da sonraki yıllarda mı olacağını bilemeyiz ancak bir salgın olasılığının göz ardı edilmemesi ve mutlaka risk değerlendirmelerinde yer alması gerektiği düşüncesindeyim. O zamanlar düşük bir olasılık olarak değerlendirilse de ortaya çıkan Covid salgınının insanlar ve ekonomiler üzerinde ne kadar yıkıcı etkileri olabildiğini hep birlikte gördük.
Üçüncü husus da yapay zekânın etkilerinin sadece seçimleri aksatması ve siyasi kurumlara olan güveni baltalaması gibi bir sınır dahilinde ele alınması. Arka arkaya yapılan ürün lansmanları ve açıklamalar, yapay zekânın hayatımız üzerindeki etkilerinin çok geniş olduğunu, genişlemeye de devam edeceğini gösteriyor. Bu alanda ister sözel ister görsel üretim yapıyor olsun, yapay zekâ insanların yerine geçmeye başlayacak (hatta çoktan başladı bile). Düzenleyici otoriteler, haftalık çalışma gün sayısını düşürmek, vardiya artışına gitmek gibi önlemlerle bu riski yönetmek ve insanları işsiz bırakmamak üzere pozisyon almaya (ya da en azından bunların sağlayabileceği faydaları tartışmaya) başladılar. Bu sebeple, yapay zekânın çok daha geniş bir perspektifte risk değerlendirmelerinde yer alması gerekliliği şüphe götürmüyor.
Raporlar açıklandıkça, bu konuda beyin fırtınasının sınırlarını hep birlikte genişletiriz.
Bir sonraki yazıda görüşene kadar, sağlıcakla kalın.
- Dünyada 4B Hareketi ve Sürdürülebilirlik - 16 Aralık 2024
- Yeme İçme Alışkanlıklarınızı Radikal Şekilde Değiştirmeye Hazır mısınız? - 31 Ağustos 2024
- Nihayet Söylediler, Kral Çıplak - 3 Ağustos 2024