Fes, Kalpak, Åžapka

II Mahmut’un lakabının Gavur PadiÅŸaha çıkmasına vesile olan fes, Yeniçeri Ordusu’nun tasfiyesinden sonra gündeme gelir. Haziran ayı ortasındaki Hayırlı Olay (Vakayi Hayriye) ile laÄŸvedilen Yeniçeriler yerine ikame edilmeye çalışılacak olan Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusun Temmuz ayında yayınlanan nizamnamesinde, ordu mensuplarının kıyafetleri tanımlanırken fes de askerin kullanacağı ÅŸapka olarak kabul edilir. Üç yıla kalmaz, 1829’a gelindiÄŸinde, kıyafet yönetmeliÄŸi devlet memurlarını kapsayacak ÅŸekilde  geniÅŸletilir.

Çok zaman geçmez, fes, Osmanlıyı tanımlayan bir simge haline gelir; biraz da galga mevzu olarak tabii. Bundan da dolayıdır ki, tarihler 1900’lere doÄŸru evrilirken, Avrupa’ya yolu düşen Osmanlı münevverinin daha sınırdan geçerken fesini çıkardığı, dönüşte de Ä°stanbul’a gelirken bavulundan fesini alıp başına geçirmeye baÅŸladığı  anlatılır durur. Karikatürlere konu olan fes, artık pek de cazip bir giyisi olarak görülmez; alternatifi ÅŸapka ise hiç tartışmasız. O, Osmanlı gayri müslimlerinin bir giyisidir. sonuçta tarihler 1900’lere geldiÄŸinde, Sultan Mahmud’un gavur olarak anılmasına neden olan tartışmalar çoktan unutulmuÅŸ; fes, Osmanlı yöneticisini, Osmanlı’yı ifade etmenin bir sembolü haline gelmiÅŸtir; ÅŸapka ise oldukça gayri müslimdir.

II MeÅŸrutiyet’in ilanından sonra Bosna-Hersek‘in Avusturya-Macaristan‘a katılması, belki de öncesinde hiç düşünülmeyecek bir tepkiye de sahne olur. Osmanlı fes ticaretinin önemli ihracatcısı Avusturya-Macaristan, fes üzerinden protesto edilmeye baÅŸlanır. Bu protesto hayli yaygın hal alır. DoÄŸan Çetinkaya, Ä°letiÅŸim Yaıynları’ndan çıkan 1908 Osmanlı Boykotu, bir Toplumsal Hareketin Analizi baÅŸlıklı kitabında artık basitçe bir protesto gösterisi deÄŸil de bir toplumsal harekete dönüşen fes gıcıklığını analiz eder.

 

Fesi çıkaran keçe külah’a sarılır, ama keçe külah da sosyal statüsü pek de muteber bir serpuÅŸ deÄŸildir. Hem hâlâ özsellikle ordu da fes, mecburi bir kiyafettir. Enver PaÅŸa’nın tabi-i caizse ÅŸapka ile fesi harmanlayıp ürettiÄŸi enveriyeler bu dönemde gündeme gelir. Hem artık ordudaki kıyafetlerde deÄŸilmeye baÅŸlamış, kırmızı fes yerine haki renjk enveriyeler kullanılmaya baÅŸlanmıştır.  Kalpak modası da aÅŸağı yukarı bu dönemlere denk gelir.

ATATÃœRK FESÄ° KALDIRDI

mı?  Kaldırmadı! Fes zaten kalkmıştı. Yukarıda sadece ana hatlarıyla özetlemeye çalıştığım bilgiler bile, 1925’e gelindiÄŸinde fesin artık iptidaileÅŸmiÅŸ olduÄŸunu özeltlemeye yeter.

Bir ÅŸeyleri Atatürk’e havale ederek konuÅŸmak, onu övmek için de yermek için de yapılan en büyük hatalardan biridir. Oysa, ne “ulu önder Atatürk’ün gericiliÄŸin sembolü fesi yasaklayarak Medeni ÅŸapkayı getirmesi” durumu vardır; ne de “kafir, ayyaÅŸ Atatürk’ün Osmanlı’nın serpuÅŸu fesi kaldırıp gavurun ÅŸapkasını zorla kafamıza takması” durumu.

Bu konuda İnkılap Tarihi derslerinin de MaraÅŸ Dondurmacısı Tezlerinin de zırvalıktan ibaret olduÄŸunu söylemeden geçmeyelim. Atatürk’ün AÄŸustos 1925’deki Kastamonu ziyareti ve Åžapka Kanunu (Kasım 1925) arasında geçen sürede yaÅŸananları fesin kaldırılması deÄŸil; zaten kullanımdan kalkmış olan fesin cenaze töreni olarak okuyabiliriz. Bu Konuda Mustafa Selim Ä°mece’nin Atatürk’ün Åžapka Devrimi’nde Kastamonu ve Ä°nebolu Gezileri kitabına bakılabilir.

ÅžAPKA GÄ°YÄ°LMESÄ° HAKKINDAKANUNU

Åžapka Kanunu diye anıverdiÄŸimiz kanunun aslı 25 Kasım 1925 Tarih, 671 sayılı, Åžapka Ä°ktisası Hakkında Kanun’dur. Kanun üç gün sonra Resmi Gazete’de yayınlanarak (R.G.: 28/11/1925 Sayı : 230) yürürlüğe girer. Üç maddeden oluÅŸan Kanun; “Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları ile idarei umumiye ve hususiye ve mahalliyeye ve bilümum müessesata mensup memurin ve müstahdemin Türk milletinin iktisa etmiÅŸ olduÄŸu ÅŸapkayı giymek mecburiyetindedir.Türkiye halkının da umumi serpuÅŸu ÅŸapka olup buna münafi bir itiyadın devamını hükümet meneder.” ÅŸeklindedir. Günümüz türkçesiyle bir kez daha özetleyecek olursak Åžapka Giyilmesi Hakkında Kanun, TBMM üyeleri, genel, özel ve yerel idare ve bütün kurumlara üye memur ve hizmetlilerin, Türk Milletinin giymiÅŸ olduÄŸu ÅŸapkayı giymek mecburiyetinde olduÄŸu belirtilmektedir. Kanun Türkiye halkının da genel baÅŸ giyisinin ÅŸapka olup, buna aykırı bir eÄŸilimin devamının hükümetçe yasaklanacağını belirtir.

Kanuna biraz dikkat!: 671 sayılı Kanun, devlet memurları dışında  kimseye zorla şapka giydirmez. Bir serpuş takılacaksa şapka takılmasını hükmeder.

“ATMA HAMÄ°DÄ°YE  ATMA”

Åžapka Kanunu’nun çıkarılmasından sonra Rize’de çıkan olaylar resmî tarihin görmezden geldiÄŸi, Ä°slamcı tayfanın ise ballandıra ballandıra, ama çarpıta çarpıta  anlatmayı sevdiÄŸi olayların başında gelir. Olaylar Åžapka Kanunu’nun çıkarılmasından sonra Aralık ayında cereyan eder. Rize’deki  Ulucami’nin Ä°mamı Åžaban Hoca‘nın hükümette din düşmanlığının baÅŸgösterdiÄŸi, herkese zorla ÅŸapka giydirileceÄŸi ve ÅŸapka giymeyenlerin asılacağı;  ÅŸapka ile kılınan namazın geçerli olmayacağı, bu kanuna uymamanın vacip olduÄŸu yönündeki vaazı sonrasında halk yürüyüşe geçerek Hükümet Konağı’nı iÅŸgal eder. Bölgeye asker sevkedilir; çatışmaların üç güne yayıldığı rivayet olunur. Hamidi’ye zırhlısı da bölgeyi denizden bombalar. Ä°stiklal Mahkemesi kurulur. 8 kiÅŸi ulucamii önünde asılır. 143 kiÅŸiye de çeÅŸitli cezalar verilir.

Her ne sebeple olursa olsun, idam cezası gibi bir cezayı onaylayanlardansanız, “gerici ayaklanma bastırıldı!” diye sevinebilirsiniz. Rize’de çıkan olayların bastırılma biçimi, Cumhuriyet dönemi iktidarlarının bir toplumsal olaya, bir muhalefet hareketine karşı bakışının bir örnek olayıdır. Elinize bir cetvel alın, Rize’deki  idamlardan, 10 Ekim’deki katliamı anmak için Gar’da toplanan kitleye polisin saldırışına bir tarih-çizgisi çekin. ÇektiÄŸiniz bu çizginin her bir milimetresine,  farklı iktidarlar döneminde ortaya çıkan farklı farklı toplumsal muhalefet olaylarına benzer tepkilerin gösterildiÄŸi çeÅŸitli olayların isimlerini yazabilirsiniz.  Ä°nkılap Tarihi kitaplarında böyle bir olayın yazmaması bu açıdan ilginç deÄŸildir.

Ä°slamcı dil bir çok tarihi konuda olduÄŸu gibi, bu konuda da  bir maÄŸduriyet dili inÅŸa eder. Bunu yaparken de yalana dolana sapmaktan hiçbir ahlaki kaygı duymaz. Ä°slamcı anlatı, ÅŸapka giymek istemeyenlerin asıldığının propagandasını yapmaya bayılır. Cami görevlisi Åžaban Efendi’nin zırvalarından bahsetmek, hükümet Konağı’nın iÅŸgal edildiÄŸini anlatmak da  Ä°slamcıların pek iÅŸine gelmiyor herhalde.  Åžapka Kanunu’nun herkesi ÅŸapka giymeye zorladığı yalanı, bir Ä°slamcı tarih yalanı olarak yıllar boyunca -hâlâ da- bir maÄŸduriyet efsanesi  olarak kullanılagelmiÅŸtir.  Bu yalanlara Ä°skilipli Atıf’ın ÅŸapka giymediÄŸi için kafasına ÅŸapkanın zorla çakıldığını da ekleyelim mi?

Ankara’da hava güneÅŸli gibiyse de hayli serin. Åžapkasız çıkmayın derim.

 

Mete Kaan KAYNAR