Ekonomi yasaları icat edilmez, keşfedilir

Ekonominin nesnel yasalarıyla ilgili sorulara cevap verebilmek için öncelikle politik ekonominin konusunun ve ekonomik yasadan anlaşılması gerekenin ne olduğuna çok kısa da olsa değinmek gerekir. Derdimizi anlatabilmek için en azından bir tanımlama yapılmalıdır.

Politik ekonomi bir bilimdir, tarihsel bir bilimdir. Tarihsel olarak verili toplumsal koşullar içinde maddi üretimi araştırır. Dolayısıyla politik ekonomi her bir üretim biçimine özgü olan ekonomik yasaları araştırır. Ekonominin nesnel yasaları ekonomik görüngülerin ve süreçlerin içsel yapısını, bunların birbirleriyle nedensel bağlarını ve aralarındaki var olan bağımlılığı ifade ederler. Her üretim biçiminin kendi temel ekonomik yasası vardır. Temel ekonomik yasa her bir üretim biçimini tanımlamada belirleyicidir.

Engels’in dediği gibi politik ekonomi, “ilk önce üretimin ve değişimin tek tek gelişme aşamasının özel yasalarını araştırır ve ancak bu araştırmanın sonunda az sayıda, bir bütün olarak üretim ve değişim için geçerli olan, tümüyle genel yasaları ortaya koyabilir.”(1) Bunun anlamı şudur: Farklı üretim biçimleri sadece kendilerine özgü olan nesnel ekonomik yasalar tarafından belirlenmezler. Aynı zamanda bütün üretim biçimleri için aynı değerde/derecede geçerli olan ekonomik yasalar tarafından da belirlenirler. Örneğin üretim ilişkilerinin üretici güçlerin karakteri ile mutlak uyumu yasası böyle bir yasadır; bütün üretim biçimlerinde etkilidir. Bu demektir ki, farklı üretim biçimleri bir taraftan kendi üretim ilişkilerine özgün nesnel ekonomik yasalarla birbirlerinden ayrılırlarken, diğer taraftan da ortak ekonomik yasalarla birbirlerine bağlıdırlar.

Ekonominin yasaları nesnel yasalardır; insan iradesinden bağımsızdırlar, ekonomik gelişme süreçlerini yansıtırlar. Ekonominin yasaları, belli ekonomik koşullar temelinde oluşabilirler. İnsanlar, ekonominin yasalarını keşfedebilirler, öğrenebilirler, analiz edebilirler ve toplum yararına kullanabilirler. Ancak, ekonomik yasaları ortadan kaldıramadıkları gibi, yeni yasalar yaratamazlar, yeni yasa icat edemezler.

Ekonomik yasalar, sınıflı toplumlarda daima sınıfsal karakter taşırlar. Her hakim sınıf, ekonomik yasaları kendi çıkarına kullanır. Her yeni çağın ilerici sınıfları, ekonomik yasaları toplumsal gelişmenin yararına kullanırken, can çekişmekte olan sınıflar (hakim sınıflar) buna karşı direnirler.

Politik ekonomi insanlık tarihinde şimdiye kadar bilinen üretim ilişkilerinin şu temel tiplerini araştırmıştır/araştırır: İlkel komünal toplumun, köleciliğin, feodalizmin, kapitalizmin ve sosyalizmin üretim ilişkileri. İlkel toplumda ve sosyalizmde üretim araçları toplumsal mülkiyettedir, diğerlerinde; kölecilikte, feodalizmde ve kapitalizmde ise özel mülkiyettedir.

Politik ekonomi, toplumsal üretimin alt aşamalarından üst aşamalarına doğru gelişmesinin nasıl olduğunu; insanın insan tarafından sömürülmesine dayanan düzenlerin nasıl oluştuğunu, geliştiğini ve yok olduğunu araştırır. Diğer taraftan politik ekonomi, tarihsel gelişme sürecinin sosyalist üretim biçiminin zaferini nasıl hazırladığını gösterdiği gibi, sosyalizmin ekonomik yasalarını, sosyalist toplumun ortaya çıkışının ve komünizmin üst aşamasına doğru gelişmesinin yasalarını da araştırır.

Dolayısıyla politik ekonomi, toplumsal üretim ilişkilerinin, yani insanların ekonomik ilişkilerinin gelişmesinin bilimidir. Böylece politik ekonomi, farklı gelişme aşamaları içinde insan toplumundaki maddi varlıkların üretilmesinin ve dağılımının tabi olduğu yasaları inceler.

Marksist politik ekonominin yöntemi, diyalektik materyalizmin yöntemidir. Marksist-Leninist politik ekonomi, diyalektik ve tarihsel materyalizmin temel ilkelerinin toplumun ekonomik yapısının araştırılmasında kullanılmasına dayanır.

Doğa bilimlerinden –fizik, kimya vs. – farklı olarak politik ekonomi, toplumun ekonomik yapısının araştırılmasında, laboratuvarda yapay olarak oluşturulmuş koşullar altında, bir sürecin en saf biçimi içinde incelenmesini zorlaştıran görünümleri dışlayan koşullar altında yapıldığı gibi, deneylerden, denemelerden yararlanamaz. “Ekonomik biçimlerin analizinde”, diye yazıyor Marks, “… ne mikroskop ne de kimyasal ayraç hizmet edebilir. Soyutlama gücü, ikisinin yerini almak zorundadır.”(2)

Her ekonomik düzen, çelişki dolu ve karmaşık bir tablo sunar: Onda geçmişin kalıntıları ve gelecek olanın tohumları mevcuttur ve onda çeşitli iktisadi biçimler birbiriyle kenetlenir. Bilimsel araştırmanın görevi, iktisadi görüngülerin dış görünüşünün ardında, söz konusu üretim ilişkilerinin özünü dile getiren ve derinde cereyan eden süreçleri, ekonominin temel özelliklerini teorik çözümlemelerin yardımıyla ortaya çıkarmaktır.

Politik ekonomi, toplumun tarihsel gelişme sürecini bütün somut çeşitliliği içinde araştırmayı kendine görev edinmez. Toplumsal iktisadın her bir sisteminin temel özelliklerinin temel kavramlarını öğretir.

Politik ekonomi, kılı kırk yararak bulunmuş, hayattan kopuk gelişigüzel sorunları değil, tersine insanların, toplumun, sınıfların yaşamsal çıkarlarını ilgilendiren tümüyle gerçek, güncel sorunları araştırır. Kapitalizmin çöküşü ve sosyalist iktisadi sistemin zaferi kaçınılmaz mıdır? Kapitalizmin çıkarları, toplumun çıkarlarıyla ve insanlığın ilerici gelişmesiyle çelişmekte midir? İşçi sınıfı kapitalizmin mezar kazıcısı ve toplumun kapitalizmden kurtuluşu düşüncesinin taşıyıcısı mıdır? Bütün bu ve benzeri sorular, çeşitli iktisatçılar tarafından, hangi sınıf çıkarlarını temsil ettiklerine göre, çeşitli biçimlerde yanıtlanır. Şu anda, toplumun tüm sınıfları için bütünlüklü bir politik ekonomi olmaması, tersine birçok politik ekonomi –burjuva politik ekonomi, proleter politik ekonomi ve nihayet ara sınıflar politik ekonomisi, küçük-burjuva politik ekonomi– olması da bununla açıklanır.

Ama buradan şu sonuç çıkar ki, politik ekonominin nötr, yansız bir bilim olduğunu, politik ekonominin toplumdaki sınıf mücadelesinden bağımsız olduğunu ve ne doğrudan ne de dolaylı olarak herhangi bir politik parti ile bağ içinde bulunmadığını iddia eden iktisatçılar tamamen haksızdırlar.

Tümüyle nesnel, önyargısız, gerçekten korkmayan bir politik ekonomi mümkün müdür? Hiç kuşkusuz mümkündür. Böylesi bir nesnel politik ekonomi, yalnızca kapitalizmin çelişkilerini örtmeye ve çıbanlarını gizlemeye ilgi duymayan, kapitalist düzenin ayakta tutulmasına ilgi duymayan, çıkarları toplumun kapitalist boyunduruktan kurtulmasının çıkarları ile çakışan, çıkarları insanlığın ilerici gelişmesinin çıkarları ile aynı çizgide olan sınıfın politik ekonomisi olabilir. Bu sınıf işçi sınıfıdır. Bundan dolayı, nesnel ve salt kendi çıkarlarını düşünmeyen bir politik ekonomi, ancak işçi sınıfının çıkarlarına dayanan bir politik ekonomi olabilir. Böyle bir politik ekonomi, Marksizm-Leninizm’in politik ekonomisidir.

Marksist politik ekonomi, Marksist-Leninist teorinin önemli bir bileşenidir.

İşçi sınıfının büyük önderleri ve teorisyenleri, Karl Marks ve Friedrich Engels, proleter politik ekonominin kurucularıydı. Marks, dahiyane eseri “Kapital”de, kapitalizmin ortaya çıkma, gelişme ve çöküş yasalarını ortaya koydu, sosyalist devrimin ve proletarya diktatörlüğünün kurulmasının kaçınılmazlığını ekonomik olarak gerekçelendirdi. Marks ve Engels, kapitalizmden sosyalizme geçiş aşaması ve komünist toplumun iki aşaması öğretisini genel özellikleri içinde hazırlayıp ortaya koydular.

Marksizm’in ekonomik öğretisi, Lenin’in çalışmalarında yaratıcı bir şekilde geliştirildi. Lenin, Marksist ekonomi bilimini, Marksist emperyalizm öğretisini yaratarak, tarihsel gelişmenin yeni deneyimlerini genelleştirme yoluyla zenginleştirdi, emperyalizmin ekonomik ve politik özünü teşhir etti, emperyalizmin ekonomik temel yasasının çıkış tezlerini ortaya koydu, kapitalizmin genel krizi öğretisinin temellerini hazırlayıp ortaya koydu, yeni, kendi içinde bütünlüklü bir sosyalist devrim teorisi yarattı ve sosyalizm ve komünizmin inşasının problemlerini bilimsel olarak hazırlayıp ortaya koydu.

Lenin’in büyük mücadele yoldaşı ve öğrencisi Stalin, gerçek bilimsel politik ekonominin yaratıcıları olan Marks, Engels ve Lenin’in temel çalışmalarına dayanarak, politik ekonominin bir dizi yeni önermesini ortaya koydu ve bunları daha da geliştirdi.

Marksist-Leninist politik ekonomi, kapitalist boyunduruktan kurtulma mücadelesinde işçi sınıfının ve tüm emekçi insanlığın elinde güçlü bir ideolojik silahtır. Marksizm-Leninizm’in ekonomik teorisinin aşılmaz gücü, onun işçi sınıfını, emekçi kitleleri toplumun ekonomik gelişmesinin yasalarının bilgisiyle donatmasında, onlara berrak bir perspektif ve komünizmin nihai zaferine dair sağlam bir inanç sağlamasında yatar. (3)

Çağımızda kapitalizm, ekonomik temel yasalar sorununa baktığımızda bazı iddialardan dolayı çok ilginç bir durumla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. İddia şudur: Artık artı değer üretilememektedir ve kapitalizmin varoluşsal krizi koşullarında sermayenin genişletilmiş yeniden üretimi tarihsel sınırlarına gelip dayandığı için nesnel ekonomik yasalar onun gelişmesinde belirleyici olmaktan çıkar, çünkü kapitalizm şimdi gelişme değil çürüme aşamasındadır.

Bir okur bu tanımlamanın ne anlama geldiğini soruyor.
Kapitalizmin ekonomik temel yasası, artı değer yasasıdır. Artık art değer üretilememektedir demek bu temel yasanın; kapitalizmi kapitalizm yapan artı değer yasasının artık işlevsel olmadığını söylemek demektir. Artı değer yasasının işlevsel olmadığı yerde de kapitalizm olmaz. Yani artık artı değer üretilememektedir demek, kapitalizm çöktü, kapitalist üretim biçimi diye bir üretim biçimi tarihe karıştı demektir. Bir de buna ek olarak kapitalizmin varoluşsal krizi koşullarında sermayenin genişletilmiş yeniden üretimi tarihsel sınırlarına gelip dayandığı için nesnel ekonomik yasalar onun gelişmesinde belirleyici olmaktan çıkar, çünkü kapitalizm şimdi gelişme değil çürüme aşamasındadır derseniz bir taraftan kapitalizmi/emperyalizmi iki kere çökertmiş, tarih sahnesinden silmiş olursunuz, diğer taraftan da ekonomi bilimi adına tamamen saçmalamış olursunuz. Önce artık art değer üretilememektedir diyerek kapitalist üretim biçimi ortadan kaldırılıyor, sonra da neden artı değer üretilemediğini açıklamak için olsa gerek kapitalizmin varoluşsal krizi koşullarında sermayenin genişletilmiş yeniden üretimi tarihsel sınırlarına gelip dayandığı için nesnel ekonomik yasalar onun gelişmesinde belirleyici olmaktan çıkar, çünkü kapitalizm şimdi gelişme değil çürüme aşamasındadır deniyor. Peki, mademki “varoluşsal krizi”nden dolayı sermayenin genişletilmiş yeniden üretimi tarihsel sınırlarına gelip dayanıyor ve bundan dolayı da nesnel ekonomik yasaları kapitalizmin gelişmesinde belirleyici olmaktan çıkıyor, o zaman kapitalizmin gelişmesinde belirleyici olan nesnel ekonomik yasalar hangileridir; kapitalizm hangi “yeni” yasalar temelinde gelişiyor? Veya varlığını sürdürüyor?

Ama son cümlede kapitalizmin artık gelişmediği açıklanıyor: Çünkü kapitalizm şimdi gelişme değil çürüme aşamasındadır. Tamam. Peki, çürüme aşamasındaki kapitalizmin nesnel ekonomik yasası nedir?

Emperyalizm aynı zamanda çürüyen kapitalizmdir. Lenin’in bu tanımlamasını Troçki bile kabul eder. O da kapitalizmin çürümesinden bahseder. Ama Lenin çürüyen kapitalizmin, yani emperyalizmin temel ekonomik yasasının azami kar yasası olduğunu söyler. Yani bu yasayı Stalin tarif eder. Peki, varoluşsal krizcilere göre şimdi gelişme değil çürüme aşamasında olan kapitalizmin temel ekonomik yasası nedir?

Bu sorunun cevabı olmadığına göre nasıl bir düzende yaşadığımız anlaşılmış oldu. Artık kapitalizm koşullarında yaşamıyoruz. Peki, hangi koşullarda, düzende yaşıyoruz? Kapitalizm sonrası düzende, ayaklanma, kaos, anarşi düzeninde yaşıyoruz.

O zaman bize düşen, Marksizm-Leninizm ortamını ideolojik olarak zehirleyen, zerre kadar bilimsel yanı olmayan bu anlayışın ne denli saçma olduğunu göstermek için kapitalizmde artı değer yasasının; sistemi var eden yasanın ne anlama geldiğini ele almak ve artı değer üretildiğini verilerle göstermektir.

Kapitalizmin temel ekonomik yasası olarak artı değer yasası

Her bir üretim biçiminin temel yasası, o üretim biçiminin özünü; gelişmesinin ana özelliklerini ve en önemli süreçlerini belirler. Ekonomik temel yasa, verili bir üretim biçiminin anlaşılmasının, kavranmasını anahtarıdır. Temel ekonomik yasa, aynı zamanda verili üretim biçiminin bütün nesnel yasallıklarını açıklamak için de anahtardır. Bunun anlamı şudur: Toplum formasyonlarında bütün diğer nesnel ekonomik yasalarının işlevselliği ekonomik temel yasaya bağımlıdır. Örneğin kapitalizmde/emperyalizmde değer yasası, kapitalizmin temel ekonomik yasası değildir. Aynı şekilde ortalama kar yasası da kapitalizmin temel ekonomik yasası değildir. Rekabet ve üretimde anarşi yasası, aynı zamanda kapitalizmin farklı ülkelerde eşitsiz gelişme yasası da kapitalizmin temel ekonomik yasası olamaz. Kapitalizmin temel ekonomik yasası olan artı değer yasasına en yakın olan ekonomik yasa, kapitalist karın doğuşunu ve büyümesini ifade eden kapitalist kar yasasıdır. Emperyalist çağda artı değer yasası genel bir yasadır, emperyalizmde en yüksek kar oranı sorununa dokunmamaktadır. Ama en yüksek kar oranını garantilemek tekelci kapitalizmin/emperyalizmin gelişme koşuludur. Ancak, artı değer yasası, emperyalizm koşulları göz önünde tutularak somutlaştırılır ve geliştirilirse çağımızda kapitalizmin (emperyalizmin) temel ekonomik yasası olabilir. Bu durumda artı değer yasası sadece kar elde etme yasası değil, azami kar elde etme yasası olur. İşte çağımızda kapitalizmin (emperyalizmin)nesnel temel ekonomik yasası budur.

Bugünkü kapitalizmin temel ekonomik yasasının belli başlı özellikleri ve gerekleri aşağı yukarı şu şekilde ifade edilebilir: Belirli bir ülkenin halkının çoğunluğunu sömürerek, ifalasa sürükleyerek ve yoksullaştırarak, diğer ülkelerin ve hele geri kalmış ülkelerin halkını boyunduruğu altına alarak ve sistemli bir biçimde talan ederek ve nihayetinde savaşlarla ve en yüksek kârlar sağlamak için ulusal ekonomiyi askerileştirerek azami kapitalist karı sağlamak.” (4)

İddia şu: Artık böyle bir kapitalizm yok. Artık emperyalizm de yok. Peki, ne var? Emperyalist küreselleşme var; isyan, anarşi ve kaos var. Kapitalizm artık diğer bağımlı ülkeleri talan edemiyor, işçi sınıfını sömüremiyor, yatırım yapamıyor; yani artık artı değer üretemiyor. Marksizm-Leninizm ortamına anlatılan bu.

Marks artı değer öğretisini, ekonomi üzerine teorisinin merkezine koymuş ve böylece kapitalist toplumun uzlaşmaz çelişkili özünü açığa çıkartmıştı. Yani Marks artı değer yasasını kapitalizmin temel ekonomik yasası olarak görüyordu. “Artı-değer üretimi, daha fazla üretim, bu üretim biçiminin mutlak yasasıdır.”(5)

Lenin artı değer öğretisini Marks’ın ekonomi üzerine teorisinin köşe taşı olarak tanımladı. Stalin de Marks ve Lenin’in kapitalizm/emperyalizm öğretisine dayanarak çağımızda kapitalizmin, yani emperyalizmin temel ekonomik yasasının azami kar yasası olduğunu keşfetti ve ortaya çıkardı.

Sonrası malum. Lenin’in deyimiyle “hergele” Troçki, Marksist-Leninist politik ekonomi öğretisini altüst edecek tespitlerde bulunuyor. Bu makaledeki konumuz bağlamında artık artı değer üretilememektedir, kar elde edilememektedir, yatırım yapılamamaktadır iddiasında bulundu ve onun tetikçileri de aynı iddiaları noktasına virgülüne dokunmadan tekrarlıyorlar.

Nasıl bir derin öngörüyle, nasıl bir kapsayıcı, politik ekonomi öğretisini ileriye doğru sıçratan, işçi sınıfını devrim için örgütlenme ve devrimini gerçekleştirme zahmetinden kurtaran, Marksist-Leninist felsefeyi öne fırlatan bir “bilimsel”(!) analizle karşı karşıya olduğumuzu anlatmak isterim.

Burada şöyle düşünmek gerekir:

Marks, kapitalizm analizini bu işin sonu nereye varır diye düşünmeden noktalamış. Yani bu yeni “bilime” göre Kapital’in çöpe atılması gerekir.

Engels de bu işin sonu nereye varır sorusunu kendine sormamış, sorsa da doğru cevap vermemiş.

Rosa Luksemburg, az kalsın sorunu çözecek bir duruma gelmiş, ama sadece oraya gelmiş.

Lenin, zaten işin içinden çıkamamış, son kertede kapitalizmin ömrünü uzatacak tespitlerde bulunmuş.

Stalin’den bahsetmeye bile gerek yok!

Troçki, sorunun çözümünü keşfetmiş, ama veya herhalde yaptığı keşfi açıklayacak, yeni bir temel ekonomik yasa icat edecek durumda değildi.

Ve şemdi 21. yüzyılda bütün dünyada ve coğrafyamızda Marksizm-Leninizm ortamında Troçki’nin birkaç takipçisi, şimdiye kadar bilim diye savunduğumuz bütün değerleri altüst ederek, yeni ekonomik yasalar, ama öncelikle ‘temel ekonomik yasa’ icat ederek insanlığın kurtuluş yolunu aydınlatıyor!

İnsanlığın kurtuluş yolu nasıl aydınlatılıyor, ne türden ekonomik yasalar icat ediliyor sorusunun cevabını gelecek makalelerde vermeye çalışacağım.


Kaynaklar:

1) Friedrich Engels, “Bay Eugen Dühring’in Bilimi Altüst Edişi”, Dietz Verlag, Berlin 1954, s. 179.

2)Karl Marx, “Kapital”, Dietz Verlag, Berlin 1953, Birinci Cilt, s. 6.

3)Buradaki politik ekonomi üzerine anlatım SSCB Ekonomi Enstitüsü Bilimler Akademisi, Politik Ekonomi, Ders Kitabı, Cilt: I, “Giriş” kısmından alınmıştır.

4)Stalin; C. 15, s. 290, SSCB’de Sosyalizmin Ekonomik Sorunları.

5) K. Marks; Kapital, C. 1, s. 647.