Eğitimin Sosyolojisi

Eğitim deyince akla ilk gelen, öğretmen ile öğrenciler arasındaki sosyal ilişkilerdir. Öğretmen ili öğrenci arasındaki karşılıklı ilişkilerin şekli ve izleri, çocuk gelişiminin ortaya çıkardığı ihtiyaçlar, eğitsel ilişkinin meydana geldiği okul ve çevre ortamı, eğitime etki eden çevre faktörleri, çocukların tecrübe kazanmaları ve yetenekleri, öğretmenin pedagojik hedefleri, kullanılan eğitim araç ve metotları Eğitim sosyolojisinin ilgi alanına girer.

Eğitim Sosyolojisinin kurucusu Emile Durkheim’dır. Durkheim’a göre her sosyal düzen, onu meydana getiren fertlerin dışında bağımsız olarak var olan ve kişilerin değişmelerine bakmadan devam eden bir gerçekliktir. Sosyal kurumlar birer kalıp, birer nehir yatağıdır; çocuklar ve gençler onun içinde şekillenir, oradan akıp giderler. 

 Sosyolojik olarak eğitim, toplumun temel yapısı olan sosyal kurumlarından bir tanesidir. Her çocuk belirli bir aile içinde doğar, belirli bir sosyal tabakanın dilini ve görgü kurallarını öğrenir, bir köy veya şehir ortamında büyür, ilkokulda ve öğretim sisteminin diğer okullarında okur. Çocukluk yaşlarından itibaren çeşitli arkadaş çevresi içine girerek oyunlarını bu çevreler içinde oynar, sohbet eder, bu gruplarla bütünleşir. Kitap, gazete, dergi okur; sinemaya, tiyatroya gider, radyo dinler, televizyon seyreder… 

Bütün bunlar insanların ve özellikle yeni yetişen nesillerin içinde yaşadıkları toplumdan etkilenme yollarından bazılarıdır. İçinde yaşanılan bu ortamlar, çocukları ve gençleri hayatın amacı, önyargılar ve değer hükümleri, tutumlar, vaziyet alışlar, bütün düşünce ve davranış yönlerinden etkiler, yönlendirir ve kalıplaştırır. Bütün bunlar Eğitim sosyolojisinin alanını ifade eder. 

Sosyolojik açıdan eğitim, bireyin içinde yaşadığı toplumda yeteneğini, tutumlarını ve olumlu yöndeki diğer davranış biçimlerini geliştirdiği bir süreçler toplamıdır. Başka bir deyişle eğitim, bireyin sosyalleşmesi ve bireysel gelişimini(ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda)en yüksek düzeye çıkarması için düzenlemiş, kontrollü bir çevredeki toplumsal süreçtir. Sosyolojiye göre eğitim, bir sosyalleşme veya sonradan topluma katılanlar için bir entegrasyon (bütünleşme, kaynaşma, intibak) sürecidir. 

Eğitim Sosyolojisi, genel sosyolojiden, felsefeden, ekonomiden, psikolojiden, sosyal antropolojiden, siyaset biliminden çok yararlanır, bunların konularına yeni yaklaşımlar getirir, bu bilim alanlarının kavramlarını kullanır.

Resmi eğitim-öğretim devam ederken bile eğitim insanın hayatının diğer alanlarında ömür boyu devam eder. Gerek resmi gerek gayri resmi eğitim kişinin toplumsallaşmasını ve bir toplumun üyesi olmasını sağlar. Aile, öğretmenler, kitaplar, medya ve yakın temas edilen kişilerle içinde yaşadığı toplumun normlarını ve kültürel beklentilerini öğrenir. Matematik dersinin bir konusuyla ilgili soru soran ya da öğretmenin sorduğu soruyu cevaplayan bir öğrenci ders konusunun yanı sıra ne zaman ve nasıl konuşacağını da öğrenir. Yine, sınıfa sıra ile giren öğrenci resmi müfredatın dışında birlikte yaşamanın toplumsal normlarını da edinir. Nerede, nasıl konuşacağı, giyineceği, tutum alacağı, davranacağı bu toplumsallaşma sürecinde edindiği bilgi ve beceriler kapsamındadır. Okullar kişilerin ufkunu geliştirerek içine doğdukları ailelerin düşünce kalıplarının ötesine geçmelerini sağlar. 

Okullarda eğitim alanlar ailelerinden edindikleri toplumsal normları değiştirebildikleri gibi ekonomik seviyelerini de yükseltebilirler. Babası çiftçi olan bir çocuk eğitim sayesinde doktor, mühendis, avukat, vb. mesleklerden birini edinerek ekonomik gelirini, itibarını, hayat tarzını değiştirebilir. Bu sebeple eğitim toplumsal değişimin önemli bir aracı haline gelebilir. 

Diğer taraftan özellikle toplumun hâkim kültürünün dışından gelen bir öğrenci eğitim sisteminin norm edindirici tarafıyla sıkıntı yaşayabilir. Yine, bütün öğrencilerin iyi bir eğitim verebilecek fiziki koşullara sahip okullara erişemiyor oluşları eğitimin en tartışmalı alanını oluşturmaktadır. 

Ayrıca alt sosyo-ekonomik toplumsal kesimlere mensup öğrencilerin aynı koşullarda eğitim alıyor olsalar bile diğer öğrencilerin akademik başarılarına ulaşamadıkları yeni yapılan çalışmalar tarafından gösterilmektedir. Dolayısıyla sosyologlar için eğitim hem toplumsal bir sorun hem de sorunlara çözüm aracı olabilecek zengin bir çalışma alanıdır.

 

Arslan ÖZDEMİR