Edip Akbayram, sadece bir sanatçı değildi; o, Anadolu’nun çığlığıydı. 75 yıllık yaşamı boyunca sesiyle, yorumu ve duruşuyla halkın vicdanı olmayı başarmış nadir sanatçılardan biriydi. Bugün, onu çoklu organ yetmezliği sonucu kaybettik. Ama geride bıraktığı miras, sadece birkaç şarkının yankılanması değil, nesiller boyu sürecek bir direnişin melodisi oldu.
Zor zamanların müzisyeni olmak her zaman kolay değildir. Hele ki Edip Akbayram gibi halkın içinden gelip de halkın dertlerini, haksızlıklara karşı duyduğu öfkeyi, umudunu, sevdasını türkülere döken biriyseniz… Onun şarkıları, 1970’lerden bugüne hep bir şeyleri anlatmaya devam etti. Bazen Nazım Hikmet’in dizeleriyle, bazen Sabahattin Ali’nin hüznüyle, bazen de isyanı kendine has yorumu ile.
Özgün Duruş, Devrimci Ruh
Edip Akbayram’ın müziği sadece bir sanat icrası değildi; onun eserleri, bir başkaldırının, direncin, toplumcu bir hayalin ses bulmuş hâliydi. O, ne pahasına olursa olsun, müziğiyle halka hizmet etmeyi seçti. Düşünün ki, onun adını taşıyan albümler yasaklandığında bile sesini kısmadı. Sansürlere, baskılara rağmen “Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz” diyerek dimdik ayakta durdu.
Akbayram, ‘Anadolu rock’ denilince akla ilk gelen isimlerden biri olsa da, onu sadece bu janra sıkıştırmak büyük bir haksızlık olur. Onun müziği, halk müziği ile rock’ın, protest duruş ile derin bir melankolinin iç içe geçtiği bir harmandı. Ne Mahsuni Şerif’i okumaktan geri durdu ne de modern düzenlemelerle kendi özgün kimliğini yaratmaktan. Kimi zaman bir ağıt gibi, kimi zaman da sokakları inletircesine coşkulu bir isyan gibi yankılandı sesi.
Sanatıyla Direnen Bir Adam
Onun sesi, Türkiye’nin en zor yıllarında dahi halkın yanında durdu. Darbeler, yasaklar, baskılar… Edip Akbayram, hiçbir zaman bu baskılara boyun eğmedi. 12 Eylül sonrasında birçok sanatçı ülkeyi terk ederken o, burada kalıp halkıyla birlikte bu zorluğu göğüsledi. Çünkü biliyordu ki, sanat sadece güzel bir şarkı söylemek değildir; sanat, suskunluğa karşı bir çığlık atmaktır.
Ve o çığlık, 75 yıl boyunca yankılandı. Bugün bile, onun şarkıları yasaklı yılların isyanını, emekçinin alın terini, adalet arayışını anlatmaya devam ediyor. Bugün bile, onun sesi, yoksulun, haksızlığa uğrayanın, ezilenin sesi olarak yaşıyor.
Ölüm Aslında Bir Başlangıçtır
Bugün Edip Akbayram’ı kaybettik. Ancak, onun türküleri sustu mu? Hayır. Çünkü o, sesiyle olduğu kadar verdiği mücadeleyle de var olmaya devam edecek. Cemal Reşit Rey’de düzenlenecek törenin ardından Teşvikiye Camii’nden Karacaahmet’e uğurlanacak. Ancak biz biliyoruz ki, onu gerçek anlamda uğurlamak diye bir şey yok.
Edip Akbayram, artık dillerden düşmeyecek bir türkü, asla tükenmeyecek bir umut, halkın vicdanında yankılanan bir sestir. Çünkü devrimci müzik ölmez. Çünkü Anadolu’nun çığlığı susturulamaz.