BM verilerine göre dünyada yaklaşık 815 milyon kişi açlık çekiyor. Bugün açıklanan Dünya Açlık Endeksi’ne göre dünyada açlık çekilmesinin en önemli nedeni eşitsizlik.
2017 Dünya Açlık Endeksi, dünyada açlığın azaltılması yönünde uzun vadeli ilerlemeler sağlandığını ortaya koyuyor. Almanya’nın başkenti Berlin’de bugün açıklanan Dünya Açlık Endeksi’ne göre, ancak bu ilerlemelerin dağılımının eşit olmadığı dikkati çekiyor. Endeks, Alman açlıkla mücadele örgütü Welthungerhilfe ile Washington merkezli Uluslararası Gıda ve Kalkınma Politikaları Araştırma Enstitüsü (IFORI) tarafından açıklandı.
Welthungerhilfe Başkanı Bärbel Dieckmann, “eşitsizliğin çeşitli” olduğuna dikkat çekti. DW’nin konuyla ilgili sorularını yanıtlayan Dieckmann, genellikle kadınlara eşit davranılmadığını ve farklı etnik gruplar arasında eşitsizliğin gözlemlendiğini ifade ediyor. Dieckmann, örneğin Hindistan’da çok fazla sayıda milyarder bulunmasına rağmen, yaklaşık 200 milyon kişinin açlık çektiğini belirtiyor.
Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre dünyada hâlâ yaklaşık 815 milyon kişi açlık çekiyor.
2000 yılı Dünya Açlık Endeksi ile karşılaştırıldığında, açlıkla mücadele için küresel çapta gösterilen çaba, bir başarı öyküsü gibi görünüyor. Açlıkla Mücadele Endeksi değerlerinde ortalama yüzde 27’lik bir düşüş kaydedilse de, elde edilen başarının bölgelere göre dağılımında eşitsizlik gözlemleniyor. Dieckmann, 14 ülkedeki durumun yüzde 50 civarında düzelmesine rağmen, geçen yıllar içinde yaşanan savaşlar, iklimlerdeki değişiklik ve Afrika’daki kuraklık gibi nedenlerle değerlerin yine kötüleştiğini ifade ediyor.
Her ülke endekste yer almıyor
2017 Dünya Açlık Endeksi’nde 119 ülke yer alıyor. Açlığın en yoğun olarak görüldüğü ülke ise Orta Afrika Cumhuriyeti. Dünya Açlık Endeksi’ne göre, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde açlık “alarm verici” olarak nitelendiriliyor. 2000 yılında ise sekiz ülkedeki durum “alarm verici düzeyde” olarak değerlendirilmişti.
2017 Dünya Açlık Endeksi’nde Çad, Liberya, Madagaskar, Sierra Leone, Sudan, Yemen ve Zambiya’dan oluşan yedi ülkede ise durum “çok ciddi” olarak nitelendiriliyor.
Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 43 ülkede ise açlığın “çok az” görüldüğü belirtiliyor. Türkiye 119 ülkenin yer aldığı sıralamada, 12’nci sırada bulunuyor.
Kuzey Amerika, Avrupa ve Avusturalya ise değerlendirmeye tabi tutulmuyor.
Öte yandan, Somali, Güney Sudan ve Suriye, eldeki veriler yeterli olmadığı gerekçesiyle değerlendirmeye alınmadı. Dünya Açlık Endeksi, yetersiz beslenme, çocuk ölümleri, çocuklarda güçsüzlük ve gelişim geriliğine ilişkin veriler değerlendirilerek hazırlanıyor.
2000 yılına kıyasla birçok ülkede durumun düzelmesine rağmen, bu iyileşme ülkenin tamamını kapsamayabiliyor. Dieckmann, buna örnek olarak Nijerya’yı veriyor. Dieckmann, 180 milyon nüfuslu ülkede, Boko Haram örgütünün etkili olduğu kuzey bölgelerinde yaklaşık 4,5 milyon kişinin daha yoğun bir şekilde açlıkla karşı karşıya olduğunu dile getiriyor.
Beslenmek bir insanlık hakkı
Açlıktan kurtulma ve yeterli beslenme bir insan hakkı. BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 11’inci maddesinde bu hak güvence altına alınıyor. Bu hakkı almak için mahkemeye başvurmak mümkün.
Hint avukat Colin Gonsalves 2001 yılında beslenme hakkı istemiyle Hindistan Yüksek Mahkemesi’ne başvurmuştu. Mahkeme’nin aldığı karar sonucunda, Hint hükümeti açlık ve yetersiz beslenmeye karşı dünyanın en geniş çaplı programlarından birini başlatmıştı. Gonsalves, Doğru Yaşam Vakfı (Right- Livelihood) tarafından Alternatif Nobel olarak bilinen ödülün sahibi oldu.
Sistemdeki sorun açlığın en büyük nedeni
Bir bölgede veya bir ülkede açlık çekilmesi aslında bir dağıtım sorunu. Welthungerhilfe Başkanı Bärbel Dieckmann, küresel açıdan bakıldığında dünyadaki bütün insanların beslenmesinin günümüzde sorun olmayacağını, ancak “dağıtımın iyi işlemediğine” dikkat çekiyor.
Sürdürülebilir Gıda Sistemleri Uzmanları Uluslararası Paneli’nden (IPES-Food) Hans Herren ise mevcut küresel sistemde eşit bir dağıtımın mümkün olmadığını söylüyor. Herren, “Sıfır açlık hedefine ulaşmamız mümkün ama bunun için üretimden tüketime kadar gıda sistemini radikal bir şekilde değiştirmemiz gerekir” diyor. Herren, bu değişikliğin neden gerekli olduğunu “Öncelikle iklim değişikliğine uyum sağlamamız şart, ikinci olarak tarımın iklim değişikliğini daha da kötüleştirmemesini sağlamamız gerekiyor ve üçüncü olarak da herkesin sağlık beslenmeye erişimini güvence altına almalıyız” sözleriyle açıklıyor.
Klasik yöntemlerle küçük işletmelerde yapılan tarımın yeterince verimli olmadığını ifade eden Hans Herren, endüstriyel tarımın da ihtiyaca yanıt vermediğine işaret ediyor.
Sürdürülebilir tarımın önemi
Bu nedenle de, Hans Herren ve Sürdürülebilir Gıda Sistemleri Uzmanları Uluslararası Paneli, dünya çapında tarımın radikal bir şekilde değiştirilmesini öneriyor. Herren, sıkıntı yaşanan yerlerde de, yeterli gıdayı sürdürülebilir bir şekilde üretebilmek için tarımda ekolojik yöntemlerin uygulanması gerektiğini ifade ediyor.
Alman açlıkla mücadele örgütü Welthungerhilfe, yıllardır bu tür projeleri hayata geçirmek için çaba gösteriyor. Sürdürülebilir ekim yöntemleri ve kaynakların korunması için yerel kurslar düzenliyor.
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024
- Akşener, Erdoğan’dan Ne İstedi? - 7 Haziran 2024