DP İktidarında CHP Muhalefeti

Çağdaş Görücü’nün Demokrat Parti İktidarında CHP: İdeolojik ve Örgütsel Arayışlar 1950-1960 başlıklı çalışması Tarih Vakfı tarafından geçtiğimiz aylarda yayınlandı. Çalışma Çağdaş Görücü’nün Marmara Üniversitesi’nde 2016 yılında Ahmet Demirel danışmanlığında tamamladığı doktora tezinden hareketle hazırlanmış gayet güzel bir çalışma. Çağdaş da, benim Türkiye’nin 1970’li Yılları kitabında birlikte çalışma şansına sahip olduğum ve aynı serinin Türkiye’nin 1980’li Yılları cildinin de hazırlık ekibinde, Mutfak Ekibi’nde birlikte çalışacağım genç ve nitelikli bir akademisyen; aynı zamanda Adnan Menderes Üniversitesi Nazilli İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde araştırma görevlisi. 2016 yılında doktorasını bitirmiş, doktora tezi Tarih Vakfı’ndan yayınlanmış ve şu andan da İletişim Yayınlarından çıkarılmakta olan bir serinin Mutfak Ekibi’nde yer alan bir genç hocanın neden hâlâ araştırma görevlisi olduğunu sorarsanız, sorunuza değil size şaşarım. Nasıl olurda hâlâ Türkiye akademisinde liyakat değil biatın esas olduğunu duymadınız ona şaşarım.

Çağdaş çalışmasında, CHP’nin ilk muhalefet döneminin detaylı bir dökümünü yapmakla yetinmiyor. Aksine CHP’nin 1950 öncesinde iktidarda olduğu döneme 1950 sonrasındaki muhalefet dönemini süreklilikler ve değişimler ekseninde karşılaştırmaya çalışıyor. Bunu da daha çok partinin tüzük program gibi kendi metinlerinden yola çıkarak yapmaya çalışıyor.

Çağdaş, CHP içindeki süreklilik ve kopuşları analiz edebilmek için ilk önce partinin 1923-1950 arasına odaklanıyor ve bu dönemde partinin umumî Reis, umumî Reis Vekili, Katibi Umumî, Büyük Kurultay gibi Genel Merkez organlarının ve Halk Evleri, Halk Odaları, Halk Hatipleri Teşkilatı gibi yan kuruluşlarının yapılarını analiz ediyor. Benzer şekilde Çağdaş,  erken Cumhuriyet dönemi CHP’sinin 6 Oku’nu da analiz ederek  analizlerini tamamlıyor. İkinci bölüm partinin Genel Merkez organlarının 1950-60 arasındaki muhalefet döneminde geçirdiği değişimlerin ve bu süreçteki sürekliliklerin analiz edildikleri bölümdür. Bu bölümü, partinin 6 Okuyla ilgili muhalefet dönemindeki tartışmaların, değişim ve dönüşümlerin incelendiği bir diğer bölüm takip etmekte.

Çağdaş 1950 kırılması esas alınarak CHP’nin 1923-1960 arasındaki dönüşümünü örgütsel açıdan incelediğinde, “CHP kuruluşundan başlayarak, genel başkanın otoritesi altında olduğu görülmektedir. Örneğin 1923 tarihli partinin ilk tüzüğünde parti adına konuşma yetkisi, partinin büyük kongresi veya onun tarafından yetkili kılınmış bir kurul yerine yalnızca genel başkana bırakıl[dığının”] görüldüğünü söylemektedir. Çağdaş bu konuda şu noktalarında altını çizmektedir: “1927 Tüzüğü ile aynı zamanda Genel Başkan, Genel Başkan Vekili ve Genel Sekreterden oluşan ve partiyle ilgili bütün temel kararları almakla yetkili Genel Başkanlık Kurulu oluşturulmuştur. Tüzükte Genel Başkanlık Kurulunun vereceği kararlara bütün CHF üyelerinin kayıtsız şartsız uymak zorunda olduğu belirtilmiştir. Böylece partinin idaresi tamamen bu üç kişilik kurula geçmiş olsa da aslında bütün güç, Genel Başkan Vekili ile Genel Sekreteri belirleme yetkisine sahip olan Genel Başkanda toplanmıştır. Dolayısıyla partide 1927 yılı itibariyle daha sonra açıkça “şeflik” olarak adlandırılacak bir tek adam idaresi kurulmuştur. Parti içindeki diğer organlar ise daha ziyade istişare heyeti niteliğinde olmuştur.”

Çağdaş bu durumun 1950 Seçimleri sonrasında değişmeye başladığını Partide İnönü’nün parti başkanlığını bırakmasına yönelik talepler dillendirildiğini, “…bununla birlikte seçimlerden kısa süre sonra toplanan 8. Kurultayda İnönü, genel itibariyle bir moral çöküntüsü yaşanmakta olan CHP’lilerin büyük bölümünün yalnızca kendisinin partiyi dağılmaktan kurtaracağı inancını taşımasının etkisiyle rakipsiz olarak yeniden genel başkanlığa seçil[diğini]” belirtir. Bu süreçte  partide genel başkanın yetkileri azaltılmıştır. 1950’ye kadar CHP Genel Başkanlarının aynı zamanda Cumhurbaşkanı da olmaları nedeniyle uygulamaya konulmuş olan Genel Başkanvekilliği makamı kaldırılmış, genel sekreterin genel başkan tarafından atanması yerine kongre tarafından seçilmesine karar verilmiştir. Daha önce partinin politikalarından sadece İnönü sorumlu iken, artık Parti Genel Başkanı, Genel Sekreter ve Meclis Grup Başkanından oluşan bir heyet, politikaları belirlemekle sorumlu kılınmıştır. Çağdaş ayrıca “Bütün bunlara rağmen İnönü‟nün 1950-1960 döneminde parti içindeki ağırlığını büyük oranda koruduğunu belirtmek gerekir. İnönü partinin bir bakıma doğal lideri olarak görülmüş, genel başkanlıktan ayrılması halinde onun gibi Kurtuluş Savaşı‟nda önemli bir rol oynamış, uzun yıllar Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmış tarihi bir figürün yokluğunda partinin iyice güç kaybetmesinden, hatta dağılmasından çekinilmiştir. Ancak İnönü aynı zamanda seçmenin en azından belli bir kısmının tek parti döneminin anılarının etkisiyle CHP‟ye oy vermekten imtina etmesine de neden” olduğunu da vurgular.

Çalışmanın partinin 6 Ok’a yüklediği anlam ve fonksiyonlar  konusunda yaşadığı değişimleri de detaylı bir şekilde analiz ettiğini belirtmiştim. Her bir okla ilgili detaylı tartışmaları buraya taşımak imkânsız ancak benim dikkatimi çeken önemli bir değerlendirmeye de yer vermek gerektiğini düşünüyorum. Çağdaş, DP ve CHP programlarını Türk milliyetçiliği bağlamında karşılaştırdığı sayfalarda şu değerlendirmeyi de okuyucusu ile paylaşmaktadır: “CHP ile DP’nin programlarının büyük oranda benzeşmesi, Türk milliyetçiliği, dayanışmacı bir toplum tasarımı, antikomünizm, Batı Bloku yanlısı dış politika, laik cumhuriyetin korunması gibi birçok konu başlığında başından itibaren bir oydaşı yaratmış olmakla birlikte partiler arasında somut politika farklarının neredeyse bulunmaması siyasetin alanını da daraltmıştır. Bu durum pratikte partilerin birbirlerini ekarte etmek amacıyla ağır ithamlarda başvurmaktan çekinmedikleri bir kör dö[v]üşüne zemin hazırlamıştır. Kanımca bunun Türkiye’nin siyasal sistemi üzerinde kalıcı etkileri olmuştur. İlgili dönemde uzlaşı düzeyi düşük bir siyasal kültürün bir bakıma tohumları ekilmiştir.”

Çağdaş’ın bu çalışmasının siyasî tarih çalışmaları alanında önemli bir boşluğu doldurdurduğunu düşünüyorum.  Çalışma ile ilgili olarak gözüme çarpan en önemli eksiklik 50 öncesi ve sonrasının sadece örgütsel açıdan ve 6 Ok ekseninden yapılmış olmasıdır. Çağdaş keşke CHP’deki süreklilik ve kopuşları daha geniş bir spektrumda incelemeyi tercih etseydi. Yazımı, bu eleştirilerimin çalışmanın niteliğini sorgulamak bir yana, yeni araştırmaları yüreklendirmek adına yapıldığını ekleyerek bitirmek istiyorum. Adnan Menderes Üniversitesi’nin de aralarında olduğu Anadolu üniversitelerinde birçok nitelikli araştırmacı görev yapmakta. Ben Çağdaş ve akranları gibi genç ve dinamik araştırmacı kuşağının bu üniversiteler için önemli bir fırsat olduklarını düşünüyorum. Keşke üniversite yetkilileri de bu gençlerin daha etkin değerlendirilmeleri ve yüreklendirilmeleri konusunda daha fazla inisiyatif alabilse.

Keyifli Pazarlar

 

Mete Kaan KAYNAR