Diyarbakır Barosu Corona Virüsü salgınının yaşandığı dönemde çocuklara yönelik şiddet ve cinsel istismarın artabileceğine dikkat çekerek, çocukların korunması için 2011 yılında imzalanan uluslararası Lanzarote Sözleşmesi’nin sorumluluklarının yerine getirilmesi çağrısı yaptı.
Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi tarafından, son beş yılın aynı döneminde, cinsel istismar mağduru çocuklar için atanan avukatların sayılarını içeren bir rapor yayınlandı. Rapora göre pandeminin başladığı 10 Mart ile 29 Nisan arasındaki sürede, istismar iddialarında 2016 yılından 2020 yılına kadar artış görülüyor. Ancak 2019 yılında 142 olan atanan avukat sayısı 2020’nin aynı döneminde 50’ye düştü. 1 Mart ile 30 Mart 2020 arasında 56 olan rakamsa, sokağa çıkma yasaklarının yoğun olduğu 1 Nisan-29 Nisan arasında 18’e düştü.
Diyarbakır Barosu Başkan yardımcısı ve Çocuk Hakları Merkezi Koordinatörü Avukat Gazal Bayram Koluman bu düşüşün nedenlerini ortaya çıkarmak için dosyaların ayrıntılı bir şekilde incelenmesi gerektiğini vurgulayarak “Adli mekanizmalara yansıyan bu verilerin pandemi sürecinde mi, yoksa önceki süreçte yaşandı da çocuk aileyle yeni mi paylaştı, bunu tespit etmek gerekir” dedi.
Bayram Koluman, amaçlarının yetkilileri 2011 yılında yürürlüğe giren ‘Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ (Lanzarote Sözleşmesi) gereği devletin sorumluluklarını hatırlatmak olduğunu söyledi.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Bayram Koluman, sözleşmenin içeriğini şu ifadelerle anlattı: “Çocuğun cinsel istismarı açısından neler yapılması, önleyici tedbirler ve çocuğun nasıl korunması gerektiğine dair birtakım hükümleri, taraf ülkelerin alması gereken önlemleri sıralayan ve çocuğu koruma noktasında, nasıl çalışmalar yapılması gerektiğini belirleyen, koruma, önleme, kovuşturma aşamalarında mağdur olmaması şeklinde çalışma yapılması gerektiğini söyleyen sözleşmedir.”
Türkiye’nin sözleşmeyi 2011’de imzalamasına rağmen henüz çocukların korunmasına dair adım atılmadığına dikkat çeken Bayram Koluman, “Afrika’da 2014-2016 yılları arasındaki Ebola salgınında, çocuğun cinsel istismarının, çocuk evliliklerinin, hamileliklerinin arttığı yönünde bir uluslararası çalışma var. Geçmiş tecrübeler, COVID-19 pandemisinde bizi ciddi anlamda kaygılandırıyor. Türkiye bu sözleşmeyi 2011’de imzaladı, bu anlamda bu sözleşme gereği hükümetin basına yansıyan bir çalışmasını görmedik. Nasıl bir çalışma var, STK’larla ortaklaşma var mı? Evlere kitapçıklar dağıtıldı mı? Ya da ebeveynlere nasıl bir bilgilendirme yapılacak? Çocuğun mağdur olması halinde arayacağı çağrı merkezleri nedir, çocuklar bu konuda yeterince bilgilendirildi mi? Bu sürecin ne kadar süreceğini bilmiyoruz. Diyarbakır ilindeki verileri, pandemi sürecinde adliyeye yansıyan verileri tablolaştırarak bu konuda eksik kalınan çocuk koruma önlemlerine dikkat çekmek istedik. Türkiye’yi eve kapattınız, evet gerekliydi ama kadınlar ve çocuklar konusunda gereken önlemleri aldınız mı? Çocuk işçiliğini sıfırladınız mı? Geçimini sağlamak zorunda olan çocuklar var. İstismar edilen çocukların failleri en çok yakınındakilerdir, bunu iyi biliyoruz. Çocuğu yakınlarından korumak için ne tür önlemler aldınız? Bunları açıklamakla hükümlüsünüz. Türkiye’de 2011’de sözleşmeye taraf olduğu için bu yükümlülüğü taşıyor. Şu ana kadar bir çalışma yapıldı mı, yapılmadıysa neler yapılması düşünülüyor? Bu olayda sorumlu gördüğümüz Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’na sorumluluklarını hatırlatmak istedik” dedi.
“Endişeliyiz”
İstismar ve şiddetin salgın sürecinde artmasından endişe ettiklerini vurgulayan Bayram Koluman, “Çin’de başlayan bu salgın ile beraber basına yansıyan haberleri de taradık. Kadına ve çocuğa yönelik şiddetin pandemi sürecinde daha fazla arttığı haberlere de yansımış. Bu sayının artacağı kanaatindeyiz. Çocuğun cinsel istismarının adli verilerine baktığımızda çocuğun en yakınından çıktığını görüyoruz. Eve kapanma ile beraber en yakınındaki kişilerin dahil olması halinde, çocuğun ev ortamında bunu adli mekanizmalara iletme yolu kapanmış olacak. Dolayısıyla okul sürecinde rehber öğretmen çocuğun davranışlarıyla, içeri kapanmasıyla, derslerde başarılı olamaması ile birçok defa suç duyurusunda bulunmasıyla, adliyeye yansıması gerçekleşiyordu. Eve kapanma ile birlikte öncelikle bu yol kapanmış olacak. İkincisi, çocuk bu konuda bilinçlendirilmemiş. İstismar edilmesi halinde hangi kanallarla suç duyurusunda bulunabileceğini okullarda rehber öğretmenleri kanalı ile öğrenme ya da baroların çocuk merkezlerinin vermiş olduğu eğitim bilgilendirmelerle erişebilme yolu, eve kapanma ile kapanmış oldu. Devletin de bunu desteklemesi, evlerde bu konuda bilinçlendirici televizyon programları, broşür, basın yayın organları kanalıyla aktarması lazım. Bir de çok önemli olan, eve kapanma ile beraber çocuğun internette çok fazla zaman geçirme durumu var. Çocukların internette girdiği programların, ebeveynler tarafından ne kadar takip edildiği çok önemli. Çünkü çocuk istismarcılarının oyunlar ve çocukların katıldığı programlara erişerek, çocuğu bu kanaldan taciz ve istismar ettiği bilinmekte. Bu gerçekliği de önlemek adına ilk defa bu sürece denk geldiğimiz için başarılı olamayacağımızı düşünüyorum. Bu süreçte çocuğun cinsel istismarının bu iki sebepten artacağını, adli mekanizmalara da yansımasının yollarını bilmeyen çocuk noktasında da zor olduğunu düşünüyorum. Lanzarote Sözleşmesi tam da bunu kapsıyor. Çocuğu koruma, önleme, kovuşturm sağlayacaksınız, çocuk buna rağmen maruz kalırsa adli mekanizmayı en iyi şekilde çalıştıracaksınız. Sözleşme tam da bu anlamda taraf ülkelere yükümlülük yüklüyor. Eve kapanan çocuk noktasında bu ciddi bir çalışma gerektiriyor. Devletin sorumluluğunu henüz yapmadığını görüyoruz, bundan dolayı kaygı duyuyoruz” diye konuştu.
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024
- Akşener, Erdoğan’dan Ne İstedi? - 7 Haziran 2024